5 Eylül 2017 Salı

SABAHATTİN BATUR


(1 Ağustos 1920, Devrek / Zonguldak  - 19 Ocak 2012, Aydın)


       Babası İhsan Hayri Bey, annesi Sadiye Hanım’dır. Amasra İlkokulu ve Bartın Ortaokulunu bitirdi. Kastamonu Lisesi’ni yatılı olarak okuduktan (1940) sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nde yüksek öğrenimini sürdürdü. Edebiyat Fakültesi ve Yüksek Öğretmen Okulu’nu bitirerek felsefe öğretmeni oldu (1947). 1962 yılında “Paris Bibliotheque Nationale”de eski kitap bakım ve onarımı konusunda eğitim aldı. Felsefe öğretmeni, kütüphaneci, müzeci, kültür hizmeti yöneticisi olarak Kültür Bakanlığı Müşavirliği’nden emekliye ayrıldığı 1980 yılına kadar sırasıyla şu görevlerde bulundu; Vefa Lisesi Felsefe Öğretmeni (1947), Kastamonu Lisesi Felsefe Öğretmeni (1948-1949), Kahramanmaraş Lisesi Felsefe Öğretmeni (1949-1951), İzmir Kız Lisesi Felsefe Öğretmeni (1951), İzmir Arkeoloji Müzesi’nde görevli (1951), İzmir Atatürk Kitaplığı’nda görevli (1951-1956), Ankara İl Halk Kütüphanesi Müdürü (1956-1960), İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi Müdürü (1960-1964), Ayasofya Müzesi Kütüphanesi Müdürü (1964-1965), İstanbul Ragıp Paşa Kütüphanesi Müdürü (1965-1966), İstanbul Atıf Efendi Kütüphanesi Müdürü (1966-1977), İstanbul İl Kültür Müdürü (1977-1978), Topkapı Sarayı Müzesi Müdürü (1978-1980), Kültür Bakanlığı Müşaviri (1980).
       Emeklilik sonrası, Sadberk Hanım Müzesi Müdürlüğü (1980- 1985), Vepa Sanat Galerisi Yöneticiliği (1985-1987), Türk Kültürüne Hizmet Vakfı Serpuş Müzesi Müdürlüğü (1987-1989), Beyoğlu Belediyesi Kültür Sanat Danışmanlığı (1989-1990) ve Cemal Reşit Rey Konser Salonu Yöneticiliği (1990-1995) görevlerinde bulundu. 1971 yılında İstanbul Valiliğinden, 1979 yılında Kültür Bakanlığından takdirnameler aldı. Evli, üç çocuk babasıydı. Türk Dil Kurumu, Edebiyatçılar Derneği, Kütüphaneciler Birliğ üyesiydi.
       19 Ocak 2012 günü Aydın Atatürk Devlet Hastanesinde hayata veda etti. Cenazesi, 22 Ocak 2012 günü Didim Merkez Camisi’nde kılınan cenaze namazının ardından Didim Mezarlığı’nda toprağa verildi.
       Şiir yazmaya Kastamonu Lisesi’nde öğrenciyken başladı. İlk şiiri 1939 yılında Kastamonu’da çıkan Görüşler dergisinde yayımlandı. Şiirleri Cumartesi, Değirmen, Dost, Fikirler, Hareket, Kovan, Sanat ve Edebiyat, Skylife, Türk Dili, Varlık, Yaratış, Yeditepe, Yenilik vb. gibi dergilerde yayımlandı.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Akçakuşlar (2002, Anadolu Sanat Yayınları, İst.    )
      İnceleme Kitapları:
& The Topkapı Saray / Museum Architecture: the Harem and other buildings (Kemal Çığ ve Cengiz Köseoğlu ile; Çeviren: J. M. Rogers, 1988, Londra)
& Müzeler İçin Düş Bilançosu Tutkular ve Nesneler (Aykut Hamzagil, Nezih Başgelen, Nezih Eldem, Önder Küçükerman, Raffi Portakal, Şevket Pamuk, Uğur Derman’la; 1993)
       Antoloji Kitapları:
& Yeni Şiirimiz (1960, Varlık Yayınları, İst.)  
Kaynaklar:

Şiirlerinden Seçmeler:

İLK ÇAĞA

Mermer köpüklü kumsallara doğarsın yeniden;
Defneli rüzgârlarda kurur tuzlu saçların.
Tanrılar tanrısı sütunlar içinde uzayan gölgen,
Dokunulmaz gibi sonsuz baharı sevdaların.
Mutluluklar boz bulanık akışında zamanın,
Umut kesilir kara yelkenler üstünden,

Sunak taşlarına adağı ben olurum büyük duanın
Dağlar dereler kana bulanır senin yüzünden.
Kıyıdan uzaklaştıkça sınırsız büyüyen deniz,
Sevmeler, sevişmeler ülkesinin pişmanlığı Helena;
Yayılmasın Pandora’nın kutusunda saklanan giz,
Ölümsüzlerle savaştım nice yıllar uğruna.

Türk Dili, Sayı: 164, Mayıs 1965

TÜKENDİĞİMİZ YERDE ÇOĞALMAK

Doğarken tüketir ömrümüzü böyle durmadan
Başkaldırmak aklın, direnmek duyguların işi;
Benim de bir dileğim var elbet,
Güneşin çıkmasını beklemiyelim şimdi!

Uçsuz bucaksız sayılanır kendince başlayan,
Birbirini çağrışır düşünceler aralıksız;
Onulmaz acılara doğru güzelleşir insan,
Bereket versin gene de sıcak ellerimiz.

En güzel kötülüğü içimizden içimize uzayan,
Yapayalnız ve karanlık bu savaşta
Görüyorum boşuna değil her sabah yeniden,
Kimse kimseyi kurtaramaz yaşayan.

Daha da büyür gezegenler arasında zaman,
Işık hızından korkusu özgürlüğün boşlukta,
Değişir ölçekleri alıştığımız ne varsa,
Ağlarız coşkunluklar içinde güldüğümüz zaman.

Bugün onlar gidiyor, yarın sıra sizde, öbür gün
Dolup dolup boşalan olukları sevincin,
Yoksa biz daha önce mi varız yaşadığımızdan,
Öyleyse kimin rüyasıdır bu izlediğimiz?...

Anlaşılmaz gerçeği tükendiğimiz yerde uyanan,
Elimizde değil mi, gücümüz yetmez mi başkasına,
İlkbahar yaz, sonbahar kış ve yeniden

Bir şey var dölümüzde bize karşı çoğalan!...

Hiç yorum yok: