5 Eylül 2017 Salı

YENİ BİR YAYINEVİ: İBRİŞİM



İbrişim Yayınevi, Vanlı şair, yazar Abdurrahman Adıyan Bursa’da kurulmuş bir yayınevi. Yayınevi bugüne kadar üç şiir, iki roman, iki deneme ve bir inceleme kitabı olmak üzere toplam sekiz kitap yayınladı. 

Yayınevinin yayın hayatının uzun soluklu olması ve nitelikli yayınlara imza atması dileğiyle…

Yayınevinin yayınladığı ilk kitapları kısaca tanıtmaya çalışacağım.


Düşlerim Özgür Olsaydı / Abdurrahman Adıyan

Çocukluğum terzi çıraklığında geçti. Yarım gün okula gittim, diğer yarısında ise çalıştım. Anadolu tabiriyle “eti senin, kemiği benim” dedikleri, İsmailî bir teslimiyetle mesleğe verildim. Elime yüksüğü bağlayıp beni bir iğneye, iğneyle hayata bağladılar. Koluma takılan “altın bilezik” ondandır. İğneyle galavirik yaptım, kazayağı diktim, klapa işledim; tifo, frengi dikişleri ve puntolar yaptım. İğneyle kollar taktım ama yârin kollarına atılamadım. Diktim, düşündüm. Diktim, düşündüm… Yıllarca iki ‘d’ harfini yaşadım. İğneyle kazdığım kuyularda Yusuf’a ulaşamadım.

Hayatım boyunca idealim, dar bir kumaştan bolca bir elbise biçmek oldu. Metotların kifayetsizliği beni yorup durduysa da, yılmadım! El emeği, göz nuru iğneyle kazdığım kuyuların dehlizlerinde insanı gördüm! Tüm insanlar gibi renklerin değişikliğini yaşadım! Sanal günler, krizli aylar, buhranlı yıllar, alışageldiğimiz hatta alıştırıla geldiğimiz; o, birkaç perdelik açık seçik oyun! Figüranı bizden, hesap gayet net ve açık, dahası imf eşliğinde ritim tutmuş uygun adımlarla rap rap edip duran faylar... Depremler, depremler… Deprem sonrası enkazlar, dumanlı günde avlanmalar. Bir de enkazlar altında gökyüzünü gördüm!

Düşlerim kanat takmış, benden öteye, ötelere uçuyorlardı.
Kırgın düşlerime beyaz bayrak açtım!
Hilesiz gökyüzünde mavi seyirler diledim onlara.

Ah!.. Bir de özgür olsaydı düşlerim…

(Tanıtım Bülteninden)

Baskı Yılı: 2017
Sayfa sayısı: 112 s.
Baskı sayısı: 2. Baskı
Türü: Deneme

*** 


Üç Noktaya Adanan Sözler/ Abdurrahman Adıyan

Sevgi, yakınlığa, uzaklığa bakmaz, onun kökleri aydınlıktan filizlendiği için her dem boy verir. Aşkta yakınlık, bağımlılığı ve tutkuyu; uzaklık ise unutmayı yedeğinde tutar. Çünkü aşk bir esinti, bir dalga misali gelip geçicidir. Sevgi, en yalın hâlini bile daracık mekânda yaşarken edep çizgisini aşmaz. Aşk, alanını genişlettikçe, arzuya kayar. Sevgi; hisseder, algılar, anlar onun için sevginin gücüne inanır... Sevgi, emek verir, vefasının tezahürü olarak sadakat gösterir. Sevgi, mütevazıdır, gayretlidir, dayanışmayı, paylaşmayı bilir... Dahası; sevgi kucaklar, fedakârlıktır şiarı, güven vericidir. Sevgi, köklerine bağlıdır, özünden gürleşir; âdeta özgürlük çınarıdır. Aşk ise tek kişiliktir, bireyseldir. Yalnızlığı sever, felsefesinin ilk basamağı kıskançlıktır. Sevgi elle tutulur, gözle görülür derecede somuttur; aşk ise görünmezdir, fludur, soyuttur. Sevgi ruha biçilen bir atlas libas, aşk ise azap gömleğidir. Sevgiyle gelir dünyaya insan, aşkla değil. Sevgi, üretim; aşk, tüketimdir.

(Tanıtım Bülteninden)

Baskı Yılı: 2017            
Sayfa sayısı: 112
Baskı sayısı: 1. Baskı
Türü: Deneme

*** 


Dem Meclisi - Aşık Celali İle Aşık Çağlari’nin Atışmaları/ Abdurrahman Adıyan

Dem Meclisi, şair-yazar Abdurrahman Adıyan’ın ‘Âşıklık Geleneği’ne dair türkü kayıtlarından oluşuyor. Dem Meclisi, bu geleneğin Van’da son temsilcileri olan Âşık Celâlî ve Âşık Çağlarî’nin Halk şiiri dağarcığından icra ettikleri ve gerçekleştikleri saz ve söz ziyafetinden tarihe kayıt düşen bir şiir toplamını teşkil ediyor.
Dem Meclisi, inceleme-derleme özelliği ile unutulmaya yüz tutmuş bir geleneğin gelecek nesillere aktarımı düşüncesiyle, edebiyat tarihi bağlamında kalıcılık niteliği olan tutkulu bir çalışma aynı zamanda. Dem Meclisi’yle Halk şiirine tutkuyla bağlanan Adıyan’ın, saz ustalarının doğaçlama ifade ettiği ‘şiir sözleri’ni zamana direnerek kayıt altına aldığına tanıklık edeceksiniz.
Bir adanmışlığın kitabı Dem Meclisi, kadîm dostluklardan, aşktan, sevdadan, merhametten bahseden bu kitabıyla Adıyan, kültürümüzün önemli bir durağı ve mihenk taşı olan Halk şiiri birikimine yeni taş eklemekle birlikte, ortaya değeri erbabınca bilinen nadirattan bir eser de koyuyor.
Her bir şeyin sahtesinin çıktığı bir zaman diliminde Dem Meclisi, Âşıklar Kahvesi’nden mülhem derdinize dert ortağı olacak, sevda ile yaralı yüreğinize bir yeğinlik katacaktır.

(Tanıtım Bülteninden)

Baskı Yılı: 2017
Sayfa sayısı: 232
Baskı sayısı: 1. Baskı
Türü: İnceleme

*** 


On Beş No'lu Sınır Taşı / Abdurrahman Adıyan

“o gecenin tanıklığı düştü payıma yıkın beni kırın beni parçalayın atın demiri göğe fırlatın kum ve kilimi katın toprağa sürün bu diyarlardan tanıklık eziyor beni dilsiz ağızsızım dertlerine dermansızım ben, on beş no’lu sınır taşıyım bu hudutta bilsem de bir şeyler kayıt dışı bu hususta lâkin vicdanda tutulsun bunun muhasebesi ben, on beş no’lu sınır taşıyım bu hudutta.” ‘Roboskê şairi…’, ‘İmge gerillası…’ Abdurrahman Adıyan’ı tanımam, bilmem. Ama mademki şairdir, mademki Roboskê’nin şiirini yazmıştır, mademki bambaşka bir ‘sınırı ihlal’ etmiştir, o hâlde ellerine sağlıktır. O şiirlerin yazımının teşebbüs aşamasında bile başına gelenler, asıl sorunun cevabı olarak kayıtlara geçecektir.”
-Demiray Oral-

“Roboskê Katliamı parçalanmış bir vatana inanmak istemeyen kardeş çocuklarına, ciddiye alınması gerekene ciddiyetle yaklaşmaları için verilmiş ölümcül bir ikazdır. Allah’tan, şehidlere rahmet, mağdurlara sabır, coğrafyamıza barış, yöneticilere merhamet, feraset ve adalet, şairlere yürek rikkati… Teşekkürler Adıyan.“
-Ahmet Faruk Ünsal-

“Bu kitap, zulme ve katliama dönük bütün bombalara karşı şiirle yapılmış bir duruştur. -Cevat Akkanat- Bir telefonla başladı bu kitabın hazin hikâyesi. Titrek sesiyle anlatıyordu hissettiği acıyı. Bu coğrafyaya en az bir asırdır edilen zulme karşı, isyandı niyeti… ‘İmge gerillası’ Adıyan, tüm zorluklara rağmen ‘On Beş No’lu Sınır Taşı’na dönüştürdü meramını. Roboskê’nin gönüldaşı oldu.”
-Ferhat Encu-

“Otuz dört gencin hayatını kaybettiği Roboskê faciası hiçbir zaman unutulmayacak. Ailelerinde, köylerinde ve toplumda açılan yara hiçbir zaman tam olarak iyileşmeyecek.”
-Fréderike Geerdink-

“Katır sırtında taşınan ölüler / unutursam kalbim kurusun... Kürt olmanın dayanılmaz ağırlığı bir gece Roboskê’de bomba olup üstünüze yağar, otuz dört canla ülkenizi bölmüş bir sınırda can verirsiniz. Kimseler duymaz. Herkes sağır, herkes kör, herkes dilsiz... Ama şairin sözü bulur sizi, kulak verin ona.”
-İbrahim Halil Baran-

“İnsanî sorunlara Kürt veya Türk gözü yerine kalp gözüyle bakıldığı vakit, ancak o zaman dünya barış yurduna dönecektir. Abdurrahman Adıyan bence ‘On Beş No’lu Sınır Taşı’yla, insan elinin çektiği bütün sınırlara ‘hayır’ diyen erdemli bir çığır açmıştır.”
-Metin Önal Mengüşoğlu-

“Yürü bir çığ gibi, yürü bir sel gibi, yürü Ernesto Che Guavara gibi, Şamil Basayev gibi, Hz. Hamza gibi. İnsanın unutmakta olduğu insanlığını anımsatmak için yürü.”
-Osman Aktaş-

“Yıllar önce Ahmed Arif’e “33 Kurşun” şiirini yazdıran apaçık mezalim, yıllar sonra Roboskê’de arsızca çıktı karşımıza ve Abdurrahman Adıyan’a “15 No’lu Sınır Taşı” şiirini yazdırdı. Taşı vicdanla konuşturuyor şair: “sürün bu diyarlardan tanıklık eziyor beni”. Mezalimin yanında duranlara, susanlara, kaçanlara vicdanı hatırlatıyor. Alnını “15 No’lu Sınır Taşı”na yaslayan şiir-şair yüzünü yıkıyor ve öyle çıkıyor hayata. “Roboskê’yi unutmadım, unutmayalım” diyor.”
-Osman Baydemir-

“Sanatçı, içinde yaşadığı topluma karşı ‘hakkın şahitliğini’ yapma sorumluluğundadır. Abdurrahman Adıyan, ‘On Beş No’lu Sınır Taşı’ kitabı ile bu şahitliği yerine getirmiş bulunmaktadır.”
-Reha Ruhavioğlu-

“Gelecek kuşakların üstüne düşen, On Beş No’lu Sınır Taşı’nın yerine bir anıt dikmek olacaktır; üzerinde anaların feryatları ve Adıyan’ın dizeleri olan bir anıt.”
-Ümit Aktaş-

“Şair ‘On Beş No’lu Sınır Taşı’ adıyla yayımladığı bu eşsiz eserinde vicdanımızın, imanımızın ve dahi insanlığımızın haykıran bir sesi olmayı başarıyor.“
-Yunus Emre Altuntaş-

(Tanıtım Bülteninden)

Baskı Yılı: 2017 
Sayfa sayısı: 240
Baskı sayısı: 1. Baskı
Türü: Şiir

*** 


Yedi Harf Yalnızlığı     / Abdurrahman Adıyan   

‘Ark’larda yüzdüler beni
Göllere daldım
“Deniz vurgununun yâresi”

Okyanuslardan geliyorum
Yüreğim canhıraş kulaçlar yüklü
Börtü böcek
Yopal karınca
Kum taneleri
İnsan müsveddeleri
Vardılar mı ki farkıma
-Hadi sen hac yoluna
Ben yedi harf yalnızlığıma

Zamanı aralıyorum
Üçler, yediler, kırklar
Yitiklerimi yetik kılsınlar.
    
(Tanıtım Bülteninden)

Baskı Yılı: 2017
Sayfa sayısı: 96
Baskı sayısı: 2. Baskı   
Türü: Şiir

*** 


Zagros Çığlığı / Müştehir Karakaya

Vanlı şair, yazar Müştehir Karakaya’dan tarihi bir roman.

Zagros Çığlığı, Zerdüş kültürünün ana prensipleri etrafında örgülenmiş lirik anlatımlı bir romandır. Karanlıkla ışığın savaşında her yeri aydınlatan ışığın, ateşle aşkla konuşması romanın kurgusunu oluşturur. Krallar, tanrılar, kâhinler ve bilge insanlar, kimi zamanda varlığın bizzat kendisi ateşi kutsar. O olmadan varlığın kendisi de anlamsızdır. Ateş kutsaldır. Ve kutsal olan ateş taliplileri için bir cennettir. Cehennem, ateşin kıvılcımlarından akan bir şelaledir. Arınmanın, sevinç ve üzüntünün arkadaşı olan büyük ve kutsal dağ Zagros, ateşin ve “ah”ların bir yılan gibi kıvrılan Dicle’ye aktığına şahit olmuştur. Zagros’un belleği büyük acılarla dolmuştu. “İçinde kin saklayan insanların kan ve irinden beslendiklerini o da biliyor!”

Romanda çığlık çığlık aşağı yuvarlanan feryatlar arasından, insan olmanın ateşten macerası anlatılmıştır. “Nefret silahını kuşananlara erdem ve namus elbisesi nasıl giydirilir?”, “Dua eden, hem gün hem gecenin sesini duyan bilgedir.” Lirik bir anlatım ve yer yer insanı sarsan aforizmik ifadelerle “Zagros Çığlığı”; insanı tefekküre, sorgulamaya ve Zerdüş’tün büyük ateşi üzerinde düşünmeye sevk etmektedir.

(Tanıtım Bülteninden)

Baskı Yılı: 2017
Sayfa sayısı: 104
Baskı sayısı: 1. Baskı   
Türü: Roman

*** 

Suda Yanan Ayetler /Behçet Gülenay

Daha ilk günlerden top gülleleri ve taramalı tüfeklerle hiç acımdan çevreyi tarıyor, her tarafı kasıp kavuruyorlardı.  Çocuklar çığlık çığlığa uykudan uyanıyordu gizlendikleri mağaralarda. Disiplinle örgütlenmiş, çağ teknolojisinin son ürünü silahlarına sahip, donanımlı bir ordu tarafından kuşatılmıştı Garzan Vadisi. Kuşatılmışlık içindeki her köy, dağın her kıvrımı yangın yeriydi. İnsanlığı utandıran bir ölüm çağıydı. Elleri, tarihin dipnotlarındaki ayetleri yok etmek için ateşi ve alevi olağanüstü bir şekilde yönetiyordu. Askerin silahından nisan yağmurları gibi kovanlar etrafa saçılıyor, vadideki sis, namluların ucundan çıkan dumanla birleşerek Beleki mıntıkası üzerinde kapkara bulutlar oluşturuyordu. Çeperleri kurt sürülerinin hücumuna açık, ağıllara kapatılmış koyun sürüleri gibi akıbetlerini bekliyorlardı.
Bakmaya doyamadığı Teter’in gözlerine kilitlendi, o iri, kendinden sürmeli ela gözleri. Belki de kaybolduğu gözlerine son defa böylesine bakacaktı. Sadece Teter’in duyacağı Meryemî bir takvayla;
“Ben hüznümü ve kederimi ancak Allah’a arz ederim.”
Teter, ergenlikten yeni çıkan bir delikanlı gibi utanıp gözlerini yere indirirken, aynı ses tonuyla;
Ben de sana olan sevgimi Allah’a arz ediyorum.” dedi.
Reyşan bütün vakarlığıyla:
“Tasalanma Teter! İnsanın yolu iki şeye, aşka ve ölüme muhakkak düşer…”

(Tanıtım Bülteninden)                        

Baskı Yılı: 2017
Sayfa sayısı: 160
Baskı sayısı: 1. Baskı   
Türü: Roman

*** 


Süveyla / Mustafa Işık

En çok put kırığı hangimizin Baltasında bilemezdik süveyla Her gün gözlerimize sürmek için Kanayan gömlekler arardık Bir gün gidersen buralardan İçime kuşların çığlığı batar süveyla Rüzgârdan nefeslik soluğumla Kendimi ölü sayarım bu diyarda Ey! zinêler, züleyhalar, leylâlar Söyleyin, hanginiz layıksınız Süveyla olmaya Süveyla, Kadîm iklimlerin solgun lâlesi Deli yanıyla isyana çağıran çocuk.

(Tanıtım Bülteninden)                        

Baskı Yılı: 2017
Sayfa sayısı: 112
Baskı sayısı: 1. Baskı   
Türü: Şiir            


Hiç yorum yok: