14 Haziran 2015 Pazar

VURAL UZUNDAĞ'DAN ÜÇ ŞİİR

FIRTINA HEVESİ

asırlar geçiyor bir kentin üzerinde şimşekler büyümeyeli, derin
bir darbe gibi sonra yerküreye çakılan sağanak baktıkça göğe
is sarmaşıkları, vaktin duasında derinleşen sanki iki uzak beklenti
    
kor vedaların ikileminde döneniyor ateşin gövdeme çizdiği sınır
bekle diyor kör kuyulardan Dionysos, zaman da ıslanacak boşlukta
dökülen her kum tanesi camlara doğru azaltarak güneşi, çatlayan
kristal üzüm salkımlarından görülen ancak ayarsız terazi
kollarım düşüyor iki yana, kollarım iki bronz külçe: öğreniyor
belki uzam, kil’den yapılan sır sandıklarını. açılsa gözleri havanın
yalçın bir dağın doruklarından yukarı daha yukarı sallansa aklım
                
sayrılı bir iklimi konuşuyoruz kilitlenirken damarlarım aşk patikasında
sorulmuyor hiçbir adrese, nasıl varılır yeniden doğduğumuz kurgana o
gizleri açılmış, pulları dökülmüş, boyası atmış kemiklerimin, serin
kumullara uzanılan kıyıdan ancak lir ezgileriyle uyandırılan masum çatlak
gözenekleri açılıyor uzandığım her sancının, yankısı kısaltıyor ışığın ömrünü
daha kıssam akrebin gözlerini, strafor çevrilse zül çağlarından omurgama
serkeş bir rüzgârın kanatlarından yukarı daha yukarı savrulsa sabrım

yüzümdü ayrılan ve bir kâğıt zarafetiyle mimlenen, tabiat geri çekti
zarlarını uğultulu bir dehlizin koyuluğuna doğru, kan, damar, bükülen
cıva, nerde doğdumsa orda hileli bir kundak, çoğaltan erkil bir yanılgıyı
sesim de yok artık, ses s s s. im, belki bir işaret fişeği dönüp gövdeme çakılan.
kollarım düşüyor iki yana, kollarım iki bronz külçe: öğreniyor
mutlak güneş, kentin örülü karanlığı açmayacak hevesimi, çarpışsa gövdem bulutla
dingin bir ağrıdan yukarı daha yukarı bağışlansa kanım

“Sağanak, Şimdi!” adlı kitabından

İNTİBA

yüzyılların örttüğü efsunlu fırtına
râm eder göğünde daha kaç kez sular
incelmiş tayf, öğrenilmiş kavın nefesinden aşk
birbiriyle yer değiştiren iki mevsim
toprakla döllenmiş iki kızıl duvak

dağılıyor tarhlar, ölü çiçek tufanları
bir okyanustan açılanım sana
kıyısında kırmızı buğdaylar biten
deli yağmur, acemi poyraz, kekeme uçurtma
göğü yar
yar göğü
gerilsin kasıkları cennetin

hoş geldin!
dağınık avluların suyu
gece mahremi günahkâr semazen
kaç kez tavaf etti güvercinler
kaç kez döndü toprak
eğreti başak, yer yedi kat
gök boydan boya amber

yüzyılların kararttığı efsunlu sunak
daha kaç cemre bekler ebemkuşağı renklerin
geri geri çekilen ilkbahar uzaksa ne kadar
ömrü o kadar uzaksa limanlar, yeryüzü meleği
hangi ağacın meyvesi?

“Sağanak, Şimdi!” adlı kitabından

LAV VE FÜGLER

gümüş ve ışık olan tüm patikalardan geçiyor güzün devrik tanrısı
geçilen bir ten değildi oysa, kaybolmuş bir nehirden yeryüzüne
melekleriyle göç eden muteber sağanak. kalbim; ne kadar uzaksa
esriyen hatıralar, yatıştırıcı limandan soğuk bir akşama inen yüzün
ne kadar uzaksa bana ve göl şarkılarına o kadar küçük kaldı ellerim
     
fügler:

I.
yürüyor soluksuz ipeksi vuruşlarıyla, erken hüzün
yokuş değil, eriyik bir daldan çıkıyoruz göğe
diz boyu serçe ve kasımpatı ölüleri geride kalan
nefes aşka tını ilk duyuşundan başağın, düne yakın

II.
kırkikindi yorgunu kaldırımlardan tek uğrak, bahçeler
düşe kalka öğrenilen ahşap salıncak gibi yokluğun gölgesi
bunlar da vahiy oyunlara teşne sonbahardan armağan
bedensiz toprak, korunaksız tapınak; unutmaya yatkın

III.
hangi sığınak günahtı aynalara, di’li geçmiş zamandan
kasıklarımın acemi suçu, temmuz yangını bilsek
yine konuşmazdınız yine kırılırken meydan aşkla
kendini kendiyle geçen ıslak çöl, kanatsız zümrüdüanka

IV.
içine dökülen ırmakla boğulan her deniz poyrazdan sızı
öldürülen armonik dalgalar, atonal çığlık: annem!
bak kuşlar da kalktı ıslak bir istasyondan bak kuşlar da
heves kana özlem son duyuşundan sesin, külden aşkın

gümüş ve ışık olan tüm patikalardan geçiyor güzün devrik tanrısı
geçilen bir düş değildi oysa, taşmış bir okyanustan gövdene
melekleriyle göç eden muteber kasırga. kalbin; ne kadar uzaksa
kirlenen çocuklar, bağışlayıcı vedadan ılık bir akşama inen yüzüm
ne kadar uzaksa sana ve göl şarkılarına o kadar yalnız kaldı evler


“Sağanak, Şimdi!” adlı kitabından

 Vural Uzundağ

* Şiirler, Vural Uzundağ'ın izniyle yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok: