25 Aralık 2015 Cuma

ALİ GÜNVAR


(8 Temmuz 1953, İzmir - )


Asıl adı Ali H. Günvar. 1968 yılında Saint Joseph Fransız Erkek Ortaokulu’ndan, 1972 yılında Robert Academy’den, 1978 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden mezun oldu. 1981 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde master, 2008 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Siyaset Tarihi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde doktora çalışması yaptı.
Şiir Atı dergisi ve yayınevinin kurucuları arasında yer aldı.
Şiirleri, yazıları ve söyleşileri Birikim, Gösteri, Melâmet, Merdiven Şiir, Mühür, Poetika, Şiir Atı, Şiirden, Üç Çiçek, Yasakmeyve, Yazko Çeviri, Yazko Edebiyat, Yazko Felsefe, Yedi İklim vb. gibi dergi ve gazete­lerde yayımlandı.
     TRT2 Okudukça programı, TRT2 Şiir Her Zaman programı, Selim İleri’nin TRT2 için hazırladığı birkaç program bölümü, TV5 Kültür programları, Kanal 7, Samanyolu TV ve Mehtap TV için çekilmiş çeşitli programlarda yer aldı.
Ödülleri:
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Çarpık Hüzünler Kantatı (1984, Üç Çiçek Yayınları, İst.)
& Anthroponmorphus (1987, Şiir Atı Yayınları, İst.)
& Eyzan (1997, Yedi İklim Yayınları, İst.)
& Nisyan / Rapsodi (2002, İstanbul Yayınları)
& Ricatlar Kitabı (2013, Mühür Kitaplığı, İst., 64 s.)
       Düzyazı Kitapları:
& Doğru Yazılar (1999, Est&Non Yayınları, İst., 160 s.)
Kaynaklar:
A  Cumhuriyetten Günümüze Türk Şiiri Antolojisi Cilt 5 / Abdullah Özkan – Refik Durbaş / 1999, Boyut Dosya Yayınları, İst., s: 1056
Şiirlerinden Seçmeler:

FRANCİSCO SANCHEZGOMEZ'E SONE

ağır ahşap kapı aralığından,
uykusu kaçmış bir rumba
dökülür sokağa çiçekli notalarla...

tül hafifliğiyle perdeler
üzerinde gezinen parmaklar
iner sessizliğe dolunay geceleri.

şimdi belirsiz köşelerinde
algeciras'ın, her çocuk
bir paco de lucia'dır.

kuşkulu gözlerle bakar
sisleri arasından geçmiş âfâkın.
bir nağme ışıltısı...entredosaguas...

tumturaklı akdeniz kıvraklığı
tutuşturur tuzlu ellerin melodilerini.

Mühür, Sayı: 52, Mayıs-Haziran 2014
Mühür, Sayı: 56, Ocak-Şubat 2015

SERPİNTİLER

boğuk seslerle sarsıyorsa ağaçları kış serpintileri
yorgun kar taneleridir gergeflerde nakış serpintileri

uzaklar boyu kervanlar kızıl bir çölü sürükler
ardlarında kalan kadın gözlerinde bakış serpintileri

yani bir avuntudur rüzgâr akşam kızaran güllerle
bülbül çekip gider, susar dallarında bırakış serpintileri

bir çocuk kendini içerir ne kadar inkâr edersek edelim
saldıkça bilye şimşekleri sokak taşlarına karış serpintileri

belki çok uzaklardadır şimdi sıla, neredeyse yitik
sanırsın yüklü trenlerde perde perde tükenir kalkış serpintileri

artık umut bile grisini terk etmiştir çıldıran lodosun
güz sonu, ıslak yollara dağılır tekdüze kargış serpintileri

VEDUD

                                   Vedad Karabol’a
                                   en derin sevgimle

Ey malik-i mülk-ü dü cihan
vahid ü kahhar
yoktur sana sani

işrak

yandım
ateşlerle dondu toprağım
ve ulandım hiçliğime
ardımsıra
işlediğim günahların yükü

ve geçtim
dayanılmaz acılarla
ırmağından

ve açıldı pencerem
bin ışıltılı bir seherin
                                        koyaklarına
ve gördüm afakında çürüyen
                                                  günlerimin
ki raksetmedeydi aşkınla
                                               gece gündüz
devinen gökler
ve gördüm o tanrısal adı
sırtında mı sırrında mı bilmem

ve apansız çoğaldı
çiylenen dallarımda göç kuşları
ve ilk nur
dökülüp özge dudaklarından
loş çağlayanlarıma
işittim ışıltılı sesini
derinliklerinde yüreğimin
“loş çağlayanların da ben’im”

işrak

ki sorguladın titreyen
görüntüleri yorgun akşamlarla
ve ben
geceyi gözlerken
kırışıklıkları arasından karanlık
                                                 denizin
soyut düş fırtınası
yükseltti gövdemi dalgaların
                                   ak köpüklerine
işte oradaydım, ve birden bire
ayakta ve cansız.

ve kazındı ömrümün boş
saatleriyle gölgelenen vücuduma

o ateş-i cihansûz

Hiç yorum yok: