(25 Mart 1965,
Aydın - )
Şair, yazar. ‘80 kuşağı şairlerinden. İlk ve orta öğrenimini Aydın'da
tamamladı. Ankara Meteoroloji Meslek Okulu sonrasında Sosyal Bilimler okudu. 1983
yılında Meteoroloji uzmanı olarak kamu görevine başladı. Uzun yıllar
Meteoroloji Genel Müdürlüğü bünyesinde çalıştıktan sonra, 1998 yılında Üsküdar
Belediyesi’ne naklen atandı. Üsküdar Müzesi kurulması yönünde çalışmalarda
bulundu. Üsküdar tarihine dair incelemeler yaptı. Üsküdar Sempozyumları
başlattı. Üsküdar üzerine TRT tarafından hazırlanan belgesellerde kültür-sanat
danışmanı olarak yer aldı. Osmanlı tarih ve edebiyatı üzerine araştırmalar yaptı.
Osmanlı Tarihi Ansiklopedisi'ne maddeler yazdı. Halen Yedi İklim dergisi yayın
kurulunda yer alan Ünlü; kitap tarihimiz üzerine araştırmalar yapmaktadır. Türkiye
Yazarlar Birliği Üyesi.
Şiir ve yazı dünyasında ilk ürünü 1982
yılında Mavera Dergisi’nde yayımlandı. Şiirleri ve yazıları Defter, Dergah, Hece, Mavera, Yedi İklim,
Yönelişler gibi dergilerde yayımlandı / yayımlanıyor.
Yapıtları:
Şiir
Kitapları:
& Meczup ve Hançer (1990)
Romanları:
& Cam Tesbih (1995)
İnceleme ve Araştırma Kitapları:
& Şair Nabi’nin Hicaz Seyahatnamesi (1996)
& Osmanlının Bozgun Yılları (1997)
& Yadigar-ı Selanik (2007)
& Sinop Gazetesi’nde Milli Mücadele (2007)
& Aydın Hatırası (2008)
& Mektepten Okula Eğitim Tarihimiz (2009)
& Rehber-i Hak, Tasavvuf İncelemesi (2009)
& Zaman Aynasında Kocaeli (2009)
& İslâm Geleneğinden Günümüze Şehir ve Yerel Yönetimler
(2 Cilt)
& Pierre Loti’nin İsfahan Seyahatnamesi
Çevirileri:
& Stephan Lauzan, Osmanlıda Bozgun Yılları
Yayına Hazırladığı Kitaplar:
&
& Hayâl Şehir Şiirlerde Üsküdar (Kemal Kahraman ile;
2003, Üsküdar Belediye Başkanlığı Yayınları, İst., 264 s.)
& Bir Ulu Rüyayı Görenler Şehri Üsküdar (2006, Üsküdar
Belediye Başkanlığı Yayınları, İst., 264 s.)
Şiirlerinden
Seçmeler:
TAHAMMÜL
-onlar masumluğun düşmanı biz onların
ırmak tersine akar gün olur
bekler durur ve gelir kuşlar
seslerini yaydıkça tarihin toprağına
biraz daha sabır diye bağırır bir karınca
ve bizden yana sayfalar açılır hep açılır
ve sancak izini yayar yerden göğe
kıpırtısını duyarlar kurtuba önlerinde
torunları sanki halid başlarını kaldırır
ve adımlarımıza karışır kur’an sesleri
dünya dediğin ne ki kollarımızı iki yana
açıp
tutacak kadar yakın bir uçtan bir uca
bir arpa boyu yol gidip ardımıza bakıp
ne çok geçmiş gece bile eskimiş
kervanımızda
zaman kalmaz avunuruz suya bakar tararız saçlarımızı
ve çıkıp bugüne geliriz şam iner
omuzlarımıza
bağdat bir daha doğrulur tuba ağacından
süslerle
uyumuşken birden uyanırız ne olduysa olur
buluşuruz doğudan batıya rüyalarımızla
dünya adımızla büyür ve ağlayan çocuklar
bize doğru koşarlar korkular biter
taş üstünde taş kalır kalpler içinde
adımızın sesleri her çığlığı keser
yılan tıslamaları tükenir sanki bilal kara
bilal
teninden bir feneri tutar gecemizin en
içine
dün ve bugün eksilmeden akar vaktin ırmağı
yürüdükçe karıncalarla kapanmış kapılara
elbet kuşlar tanık olur yeni baştan bir
ebabil
bırakır taşlarını şeytan çıngırağı
zalimliğinize
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder