6 Şubat 2017 Pazartesi

BATTAL KESKİN


(15 Temmuz 1969, Sivas - )


       Gazi Üniversitesi Bolu Meslek Yüksekokulu (1985) ve Yıldız Üniversitesi Mimarlık Fakültesi mezunu (1992). Halen yurtdışında özel bir firmada çalışıyor.
       Şiirlerinde doğa, birey ve toplum ilişkilerini irdeleyen şair; “Şiir, bu savaşımda trajedi ile tutkulu aşk arasındaki gelgitlerde anın izi olarak hayatımızdaki yerini alır. An unutulabilir, ancak izi bizde kalır ve bir kök misali gelecek nesilleri besler’’ diye özetliyor şiir anlayışını. Şiirlerini, ruhundaki sesi akıl süzgecinden geçirerek, fazla sözcüklerden arındırılmış sade bir dille kuruyor. 
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& İster İstemez (Ulusal Yayınlar)
& Çekişmeler (Komşu Yayınları, Delisarmaşık Kitapları, İst., 56 s.)   
& Siyah / Beyaz (2011, Komşu Yayınları, Delisarmaşık Kitapları, İst., 64 s.)   
& Damlalar (2017, Komşu Yayınları, Delisarmaşık Kitapları, İst., 72 s.)      
Şiirlerinden Seçmeler:

*****
 

Öfkeye kapılmış
kulak vermez iniltiye
çakal sürüsü.
Öyle alaycı, çöker
yitirdiğim duygu cesetlerine.

Aralık akşamındayız.
Uzayıp giden gece,
zengin karanlık,
tanımlanmış hüzün:
Nesli tükenen uygarlık
Boynumdaki ağırlık.

“İster İstemez” adlı kitabından

BEN ÖLÜRÜM

Binbir hayat
Bana bağışlanan.
Sen bitme:
Ben ölürüm.

Kaygısız incittiğim karınca,
eşinden ayırdığım kınalı keklik,
ateş ettiğim yaralı karaca,
sen inleme:
Ben ölürüm.

Boynun büktüğüm sümbül,
bahçemdeki yaşlı nilüfer,
dalından kopardığım gül
sen solma:
Ben ölürüm.

Bağımdaki iğde kokusu,
Dalımdaki limon sarısı,
Havamdaki ozon kokusu
Sen bitme:
Ben ölürüm.

Ninnisini unuttuğum kavak,
gölge ettiğim koca çınar,
ateşe verdiğim çıralı çam
sen yanma:
Ben ölürüm…

Ağız açmış yalvarmakta göğe,
ölü bir çöl  olmuş, kısır, çorak...
Kapılmış sarı bir sele,  gider
derisini soyduğum toprak.
Sen gitme:
Ben ölürüm...

Bu doğmalar, bu nefesler,
yaşamak döngüsü.
Suretim sonsuzluk
Sen yaşa
Ben ölürüm..

“Siyah / Beyaz” adlı kitabından

ÇEKİŞMELER 





(boğuk bir sesle derin bir ah çeker gibi)
Erdemli;

-Benim zavallı hayatımın
yılanlar için bir değeri yoktur!
İşte ben!
Geldim!
Hiçbir şey söyleyemeden
Gittim.
Ben de
Kendi gönlümde bir yiğittim.

(şaşkın ve çaresiz)
Us;
 
-Tozlu bulanık havalarda
dadanır bana
binbir türlü bit…
Söz yolun şaşar,
ses vıcık vıcık,
sakız çiğner kaldırımlarda,
dırdır eder, susmaz azıcık…

(erdemliye)
aykırı ve asi şair;

-Git buralardan
Ey billur sesli cenin
Durma git!...
Yanağından süzülen, senin
O ıslak düşüşü
Ben
Asi bir öpüşle akladım.
Ben o görünüşü
Beyaz kaplı kitapta sakladım.

“Çekişmeler” adlı kitabından

 DİLİ YOK

Hangi yürek can verdi toprağa!?
Dili yok ki dağların...
Nasıl anlatırım şimdi ben,
beni soran çocuğa?...

Dili yok ki horlanmış sfenkslerin,
yeraltında gömütlerin,
kaybolmaların...
Yanıp kül olmanın Sivas’ta!
Dili yok...

Sonsuz teşekkürler
Omuzunda yüceldiğim acıya
Kardeş kurşunuyla gelen...
Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta...

Neyim ki ben!?...
Çeyrek yüzyıllık ömrümde
‘’canlı bombalar’’  yaratmışım
Paralanmanın dili yok!...

Yalnızlık da diriliyor utancımla...
Yürek kabarır
Ümit vermek ister sevdaya
Unutulmuşluğun dili yok!...

Kalem ağlar
Kara bir şiir gömülür sessizliğe
Puslu bir gecede.
Unut(tur)mamak için yaşanmış her şeyi
UNUTMA!..
Sessizliğin dili yok-tur!...

“Çekişmeler” adlı kitabından


GECE - GÜNDÜZ

Gün doğar,
Gecenin
Sırası gelir…
Çıkarır gölgesini
Gider!

… dağlar!
geceleri kara giyinir
gündüz hayat…

“Çekişmeler” adlı kitabından

İNME-LER -


Ne yapacağımı bilmem,
dilimse bilmez adlandırmayı,
sesim çıksa da
Anlamsız.


Kimsesiz bir kulum ben, bak!
Kurbanıyım bunca hamlığın, ne diye?
Bütün bunları değiştirmekten uzak
Yürek kemiririm çaresizliğe.
Çarem:
Karanlık…


“Siyah / Beyaz” adlı kitabından

İSTER İSTEMEZ

Soğuktur bu!
Çıkagelir sonbahardan.
Çalar kapımı
ıslığını çala çala.
Oysa ben!
Çıplak, ateşsiz
Üşürüm.

Açlıktır bu!
Ortak suçu
Göğün ve yerin.
Kısır toprak
habercisi oruç günlerinin.
İzin isterim leş kargalarından
Bebeğe ayrılan aş’a
Ve ben
-     dayanmaz yüreğim  -
ağlarım...


Savaştır bu!
Gelir..
Gelir ta uzaklardan...
Gökten zembille değil
‘’umursamaz insan’’ emriyle gelir.
Allı turna değil ki bu
Kendisine ‘’ HOŞGELDİN! ’’ denen.
Ve ben
ölürüm nedensiz.
-     kazmazlar  mezarımı  -

“İster İstemez” adlı kitabından

SENİ DÜŞÜNÜRÜM


-     I  -

Yıldızları henuz aydınlanan
her sabah
selam vermeden
gelip gecersin,
gölgesiz.

Susarak katlanırım gidişine!...

Gözlerim lekeler de yüzünü
aldırmazsın varlığıma,
boşlukta
yankılanır sessizliğim,
sığınırım
en küçük umut ışığına...

Ne zaman konuşşan
yakalarım sesini.
Usulca
yürek kemiririm uzaklığına.
Uzanır ürkek bakışlarım kirpikler arasından
yol arar
selamına...

Yeni sözcükler bulurum senle
Birbirini tamamlayan...
Sensiz
Bir ezgiye tutkuluyum:

-       Bütün bunlar
 Benim başımdan geçti oooy!
 Dağ başından değil...
 Vaaay! Ben taş olaydım!...


-     II  -

Hep içimdesin
hem de dışımda.
nefesini soluduğum zamanlar
ısınır gözlerim.
Herşey bana sıcak!...
Mısralar telaşla dolanır dilime
bulamam anlatacak...

Hesab ederim her akşam...
Ne kadarda uzamış
sensizliğin dilimi...
Kime yanayım şimdi ben!
aşka hasret ezgimi:

-       Geceye senle susardım
sense bilirdin
sessizliğin sonu olmadığına,
usulca sokulurdun koynuma.

Bizi yaşayan hüzün
Dadanır bana her gece
Senle dolu hayallerle:

-       Anımsarım
sensiz gecen zamanı,
gözkapaklarım kayar,
dalıp gider sensizlik
ve ben
direnirim uykuya
seni düşünürüm.

“Damlalar” adlı kitabından

SIZAN DAMLALAR

Aldığın nefes dolar içine...
Lacivert bir yaz gecesi
bir yıldız kayar
tasası  dolar içine...
Bir kitap okursun, hikayesi dolar içine
Düşersin onulmaz bir aşka, ateşi dolar içine
Bir bebek doğar, sevinci dolar içine.
Birikir, birikir, birikir yıllarca...

Sevdiklerin ölür; acısı dolar içine...
Sömürülürsün, ezilirsin,
kafanı sokacak dört duvarın olmaz,
yadırgarsın doğduğun, yaşadığın toprakları
isyanın dolar içine.
Birikir, birikir, birikir yıllarca...

Sığmaz olur birikimler artık gövdeye
taşar...
Her yürek kendince taşar.
Kimi derya olur coşar
Kimi nehir olur akar.
Kimi fırtına, kimi de damla!
Sanat olur, isyan olur, aşk olur
Dert olur, derman olur, akar...

Yüreğinden parmaklarının uçlarına
Bir yol bulur  akar.
Derinliklerinden  kaynayan  her söz, her tını,
sızan  damlalar...

“Damlalar” adlı kitabından

YALNIZLIK TÜRKÜSÜ

-     I –

Bir ömür dalsam derinliğine
Dibi bulunmaz yalnızlığın...

Sessizlik sesim oldu
Kimseler duymaz.
İmge  olup düstüm kağıda
Kimseler anlamaz...

Yalnızlık
Boşlukta bir yolculuk anı
rastlamam öteki kendime.
Uzaktan parlayan dostun selamı
derman olmaz derdime.
Bir tek kendimleyim, bir de düşlerimle...

Dalıp gitmeler düeti
Paralar gecelerde uykularımı.
Sevişmeler adeta puslu bir aşk silüeti
Çözmez utangaç yanımı.

Bir  yanımız  çoğulsa,
öteki  yanımız  yalnızlıkmış, menem
İkisi de bizim  için.
Bana düşen yalnızlık, ne edersem edem.

Demek ki kusurluyum
Çok sesli çokluğun bahçesinde.
Sokak sokak dilenen
Uyuz bir it  yalnızlığı yüreğimde.

Bir ömür dalsam derinliğine
Dibi görünmez yalnızlığın.

-     II –

Yalnızlığın sonu yokmuş!..
Yalnızım
yığınlar içinde de
Ay gibi yalnız, güneş gibi yalnız
Gökyüzünde.

İşte! Bugün de öylesine yaşıyorum
Herşeyden uzak, herkesten ayrı.
Melankolik, kaygılı.
Her yanım sancılı, her yanım sayrı.

Kalabalıklar yankısında mı,
Bir melodinin tınısında mı,
Harabede mi gömülü çokluğum?
Bir isyanın çığlığında mı, 
Devirdiğim  sayfalar arasında mı, öteki yokluğum?

Kavgam da can vermez bedenime!..
Nasıl yoğruldum ben böyle?!..
Nerdesin ey öteki yarım?!..
Bir ses ver, bir şey söyle!..

Dört duvar hiçliğin içinde
Boşluğun sesi kulaklarımı tırmalar.
Ruhum yalnızlığın elinde kadavra olmuş
Yüreğimde onulmaz yaralar.

Bir meret  yapışmış yakama
Savurdukça savuruyor çaresiz bedenimi.

“Damlalar” adlı kitabından

*Şiirler, Battal Keskin'in izniyle yayınlanmıştır.


Hiç yorum yok: