8 Kasım 2017 Çarşamba

FURKAN ÇALIŞKAN




(1983, Ankara - )


       Lisans ve Yüksek Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde tamamladı. Halen aynı üniversitede doktora çalışmalarına devam ediyor.
       Aylık Edebiyat ve Fikriyat dergisi İtibar'ın ve kulturgundemi.com sitesinin Yazı İşleri Müdürlüğünü, Cins Dergisinin ise Yayın Koordinatörlüğünü yapmaktadır.
       Şiirleri ve yazıları Dergah, Derkenar, İtibar, Kırklar, Ünlem, Yeni Söz, Yeni Şafak vb. gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Kabahatler Kanunu (2009, Profil Yayıncılık, İst., 80 s.)
& Savunma Sanatları (2013, Profil Yayıncılık, İst., 48 s.)
& Türkiye Saati (2017, Profil Yayıncılık, İst., 56 s.)

Şiirlerinden Seçmeler:
  

AŞIRI HIZ VE DİKKATSİZLİK

bu şiiri sadece sana yazmak kalbimi kırıyor aslında
bir ayçiçeğinin taşınması gibi başka güneşlere
geride kalıp hayatı oyalayan biri olsa
ben yazmasam, sen gitmesen, biz düşmesek
olmasa keşke yerçekimi, en çok itaat ettiğimiz yasa...

oysa biz istikbal yakardık hele hava güzelse
dünyayı ihmal eder başka mevzular açardık
en az beş yıl tecrübeli yalnızlıklar üzerine
halk tipi suratlarımız vardı, şaşkın ve âşık
bir çiçeğe temsil hakkı vermişiz diye...

şüphesiz böylesi hepimiz için daha iyiydi
daha kahverengi ve daha derin,
aleyhine gelişen bir hayata itiraz eder gibi
insanın aklına şark illerini getiren masumiyetin.

ama gelememiştir henüz hatasından dönenler
öyleyse aşırı hız ve dikkatsizlik hep bana çarpsın
beklemekten muhacir olmuş karşıt görüşlü trenler
çünkü şairler hayırsız oğullarıdır hayatın...

BİLEREK VE İSTEYEREK

                                         Osman Konuk şahit.

sanırım olay istanbul'da geçiyordu
ismini vermek istemeyen caddelerde
olası bütün kaçış yolları tutulu
yurtlarından çıkarılan adamlar arasında
ve aşk, aniden yola fırlayan bir çocuktu.

artık halka açık bir yerde bekliyor seni hayat
orda sana ölçü, birim ve düzen verilmemiştir
mümkün mertebedeki adamlar ve kadınlar
beherler, masa saatleri ve ergonomi yok,
ama herkes uyanık bir tek benim uykum var
değil mi ki beş dakikada bir erteliyorum seni...

korkuyorsun, üşüyorsun ve yanlış anladın
şairi yanlış anlamak daha güvenlidir
daha konforlu daha kurumsal daha aciz
şimdi unut bunları ve tüm gücünle bana güven
kaybedeceğiz!
hayır, bu sefer doğru anladın.

ispat edemem fakat öylece içime baktın
ve sonra kalbim olaysız bir şekilde dağıldı
ne kadar koştuysam da nefesim hala çok yakın
bilerek ve isteyerek değilse gerçek midir bu acılar
haberin bile yok oysa dünyanın en güzel ...
ama dünya bunda kasıt arar!

yine de, gel ve al yüzümü eline
haydi sev beni, konu serbest ...

BİSİKLETİN YANINDA KOŞAN ÇOCUK

ülkemi seviyorum şahsında
panik halde seviyorum hızlı hızlı
cumada dışarıda kalmış bir tedirginlikle aslında

karyağıyorum, kazağımın kollarına siliyorum yasımı
modern şiir horasanda
ellerim boynunda kışladı

yararlı sonları bilmiyorum ne ki kariyer hesapları
artık ne güneş organize sabahları ne dünya
sen kesin hesaptın ben minha
ahıska nerde yıl 1946

gerçek mermiler kullanıyor hayat gerçekten sıkı
öyle uzak bir yersin göğsümde öyle sapa
jandarmanın bile bakmadığı…

ülkemi seviyorum şahsında
hızlı hızlı
koşuyorum bisikletin yanında

TÜRKÇE SÖZLÜ HAFİF BİR ACI VEREBİLİRİM SANA

türkçe sözlü hafif bir acı verebilirim sana
yerleşik hayata hor bakan geçmişim
maksadını aşan bir hayat mesela
ama ben şiirler yazdıkça, tekinsiz ve zalim
kendini hiç bir zaman güvende hissedemeyeceksin.

bir moğol dolaşır küçük atıyla sokağımızda
rüyalarda tenzilat yapar kapkara sabah
kadın eli değmiş bir sessizliğe kadar
usulca hal çaresi arar ve sürer atını şair
sokağımızdaki halkın mutluluğunu amaçlayan kuşlar
biliriz ki doğal yollardan ölmemiştir.

pişmanlıklarım var seri noları alınmış
seni inkâr edemiyorum işte bu çok fena
hayat bazen yalandan yeniliyor ya bize
her seferinde inanıyorum ben, bu daha fena
oysa kalan bütün maçları kazansam bile
sadakatle kaybettim ben sana…

sana kendimden ne getireyim
sağ salim gidip gelmekten başka?..

VE SONRA KALBİM OLAYSIZ BİR ŞEKİLDE DAĞILDI

sanırım olay İstanbul’da geçiyordu
ismini vermek istemeyen caddelerde
olası bütün kaçış yolları tutulu
yurtlarından çıkarılan adamlar arasında
ve aşk, aniden yola fırlayan bir çocuktu.

artık halka açık bir yerde bekliyor seni hayat
orda sana ölçü, birim ve düzen verilmemiştir
mümkün mertebedeki adamlar ve kadınlar
beherler, masa saatleri ve ergonomi
yok, ama herkes uyanık birtek benim uykum var
değil mi ki beş dakikada bir erteliyorum seni…

korkuyorsun, üşüyorsun ve yanlış anladın
şairi yanlış anlamak daha güvenlidir
daha konforlu daha kurumsal daha aciz
şimdi unut bunları ve tüm gücünle bana güven
Kaybedeceğiz!
hayır, bu sefer doğru anladın

ispat edemem fakat öylece içime baktın
ve sonra kalbim olaysız bir şekilde dağıldı
ne kadar koştuysam da nefesim hala çok yakın
bilerek ve isteyerek değilse gerçek midir bu acılar
haberin bile yok oysa dünyanın en güzel kızısın
ama dünya bunda kasıt arar!

Yine de, gel ve al yüzümü eline
Haydi sev beni, konu serbest…

ZORLUK DERECESİ 

eşitlik bozuldu ve sabah oldu
böylece kalbim,
hakkındaki iddialara açıklık getirecek.

gizlediklerim ve açığa vurduklarım
zaten benim olanı çalmak gibi
bir şeyi unutmuşum hissi ile sana dönüyorum
ütünün fişi, gözlerinin rengi, kapının kilidi
seni unutmam gerektiğini hatırlamıyorum
gözlerin ve sen, toplam iki kişi…

biz sadece acımızı seçmekte özgürdük
acımız, evet kabul, olağan şüpheli
ve içimizde taşıdığımız o kömür
yıkadıkça kirlenen korkunç bir sevgi…

frene basma, insan gitmek için yapılmıştır
senden ricam ruhum ikimizin arasında kalsın
artık biliyorum, yolda olan yolda kalır
ikamet bitti madem, o kömür artık yansın!

kalplerdeki her şey açığa vurulup tahsil edildi
açıklayabilirim, belki…

yalnızlık (allah ondan razı olsun), kör noktam
bu yüzden geldiğini göremedim
lakin göremediklerime de inanırım
sana da öyle inandım, ya rahman ya rahim…


Hiç yorum yok: