2 Kasım 2017 Perşembe

M. SADİ KARADEMİR


(1990, Erzincan - )

      
İlk ve orta öğrenimini Erzincan’da, lise öğrenimini ise İstanbul Kuleli Askeri Lisesi’nde tamamladı. 2008 yılında askerlikten kendi isteğiyle ayrıldı. İstanbul Üniversitesi İnşaat Mühendisliği, Deniz Ulaştırma ve İşletme Mühendisliği ve Anadolu Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümlerinden mezun oldu. Halen, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde yüksek lisans öğrenimine devam etmektedir. Öğrencilik yıllarında çeşitli gruplarla müzik çalışmalarında bulundu.
       İlk şiirleri Dergâh Dergisi'nde yayımlandı. Daha sonra, şiirleri ve yazıları Ahval, CF, Dergâh, Dil ve Edebiyat, İzdiham vb. gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı.
       Ödülleri: 2012 yılında, ESKADER (Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği) ’nin düzenlemiş olduğu II. Edebiyat Yarışması’nda Deneme dalında “Masumiyeti Kim Öldürdü?” adlı eseri ile üçüncü oldu.
Yapıtları
Şiir Kitapları:
& Ters Akıntı (2017, Ülke Edebiyat, İst., 72 s.)
Kaynaklar:
Şiirlerinden Seçmeler:

BİR DÜŞÜ UYANDIRMAK

Sana söyleyecek büyük yalanlarım yok
Ey sütten kesilmiş hayat, yüzüme bak!
Ya içimde uyuyan aslanı bana doğrult
Ya da kendiliğinden olanı bana bırak.

Kıskacında yeminler taşıyan sağırkulak
Çık benliğimizden, köpürterek telaşı.
Yerinden oynattığım bir taşı da sen fırlat
Her gün göğsümüzü yaran vahşiye karşı.

Etmedim bizi yıkılmaz kılan düşleri inkâr.
New York borsasında düşüyorken insanlık
Yirmi dördüncü halkayı atınca bu genç çınar
İçimizde yükselen gür sesli bir ihtilal
Suça ortak olmamak için bir farkındalık
Entegre kuşatmayı fikirle parçalamak
İçindi, O’nun kutsal kitabına inandık.

Hayır! Birkaç papele yenik düşmeyecek ruhum, kalk!
Ey sütten kesilmiş hayat, yüzüme bak!

Dergâh Dergisi, Sayı: 294

GÖLGELER SOĞUK

Beni kibar sözlerimle hatırla
Sana her gece lanetler yağdırdığım karanlık!
Frenk surlarında bizi yakan kezzaptan
Düşünceler taştı beynime, hiç olmadık.

Acıdan sendeleyen masum serzenişlerden
Bana düştü iltihaplı yaraları sıyırmak.
Kırık kaburgalardan sağlamlarını seçip
Kesilen yerlerimi meridyenden sayarak
Kalbimin en sancıyan yerlerini tanımak…

Söz verdiğim gibi eşkâlin gizli kalacak,
Ey yirmi üçümden sonra hayatla vardığım mutabakat! ..
Senin kitabında ne yazıyor bakmadım
Nasıl bakmadıysam kusuruna da, anlat…
Ne düşer payımıza mutlak çoktan ve azdan?
Ve başka neler kalır ardımızda, sorarım
Er kişi niyetine kılınan bir namazdan?

Irmakları dökülüyor gençliğimin, dökülsün.
Ne hazin bu gün ateş, oysa yarın bir külsün
Diyip sustu sükûnet giydiren boyunduruk
Alınyazısını kötü bitiren bir sonbahar
Kalkıp gideceğim buradan, gölgeler soğuk.

Dergâh Dergisi, Sayı: 288

POSTÜLA

Yoksulun hazanda giydiği paltosuyum,
Bu gece yalnız bırak, kirlendi abdest suyum
Ve kirlendi oyuncaklar, bak yine çocuksuyum.

Bağcıklarım neden bağlanmıyor sevgilim?
Testere dişlerinin bu keskinliği niye?
Ya torna tezgâhlarının kolumuzu kapması…
Neden kumbaram gibi değil bankalar?
Komşu Ayşe Teyze yine ağlıyor neden?
Niçin soğuk oluyor alev saçan silahlar?
Anlamış değilim.

Oysa böyle öğrenmemiştim tam
Yasef’ten sonra gelen atalarımdan.
Ne doğar doğmaz kulağıma okunan ezan
Ne ezberlediğim dualar
Ne annem babam
Bahsetmediler paranın ululuğundan.

Şimdi ise üzerime yapışan yaftalardan
Kendime bir ömür yakışanı seçmeliyim.
Sonra boğazıma kılçık gibi takılan klişelerden
Duyanları hayrete düşürecek bir slogan.

Ateş püskürmeliyim kobayların kanmışlıklarına
Haksızlığa manifestom, emperyalizme salvolar
İkna edilsin diye canlı bombalar
Ve yaşamak savaşını versin diye çocuklar
Çıkmalıyım hapsinden kahramanlığın.
Yorgun düşmeliyim, iyiye yardım ve yataklıktan.

Kırmızı Ferrarileri cilalayacaksa kan
Ölecekse gölgede çicek
İflah olmazsa zaman
Birlikte göçeceğiz ufkumuza sevgilim.
Tekrar edecek nakaratını içimizde postülam.

Yasak şarkı söyleyen kurtuluş korosuyum
Bu gece yalnız bırak, kirlendi abdest suyum.

Dergâh Dergisi, Sayı: 280

SON ÇAĞRI

İçinden beni tuttuğunu bilirim, öyle bakma.
Yalnızlık, tüm haklarıyla saldırırken sahama
Azla yetinmek için bahane bulamadım
Geçmedi, ateşleyecek bir takım aramakla
Eskimeye yüz tutmuş yerlerimin ağrısı.

TK beş yüz bilmem kaç sefer sayılı
Uçak, kalkarsa kalksın bedenimden! Son çağrı!
X rayden kolaylıkla geçebiliyorken aşk
Yalan yere semaya açılacaksa eller,
Gösterecekse yüzün, değişmeyen tekrarı
Türeyip gelecekse başımdan savdıklarım
Buna razı olmayacak gönlümün kurmayları.

Çünkü küstah bir mum gibi mabedime dikilen
Tüm yüksek yapıları başlarına yıkmak için
Kaç dal ömrüm kaldıysa, yakmaya sana verdim
Ne zaman beni çarpsan, topraklandığım doğru.
Ateşini bana kat ve ateşinle beni koru!
Dört başı mamur bir evrende yatalak
Kalmamak için başlattığım koşu,
O’nun yolunda kaba bir taşı alıp
Atabilecekse eğer bir kenara, ne mutlu!

Elbet gözünü alır, göğsümdeki arma,
İçinden beni tuttuğunu bilirim, öyle bakma.

Dergah Dergisi, Sayı: 305

UZUN TENEFFÜS
– Şimdi mavi önlüğümde kuruyan lekelerin
Çıkması için şekere veya suya ağlayabilirim.-

Sözüm iyi kötü geçiyordu boşluğa
Oysa sakalım ve sevgilim yoktu
Kalırsam doğan sınıfsal bir ayrılık
Yapayalnız bir öngörü, pencere ve hışırtılar.
Paçaları kesik bir pantolon olurdu.

Baharı müjdelemezse bir hiss-i kablel vuku
Soldururdu yüzleri
Saklardı en can alıcı lokmasını köpekler
Ve göçerdi şehrimin lambalarını açık bırakarak bir kadın
Keşke hiç görmeseydi devletten birileri.

Söktüm en zor metnini, ve anladım:
Dünya koca bir yara, hayat bir ölüm kalım.

Cemiyetteki payım introsuydu parçanın
Aşktan bir katre olsun nasip olmazdı bana
Yine de muhafızıydım sevda denen hisarın

İşte böyle insanlar, arada sayıklarım
Kopan ipiyle uçan renkli uçurtmalarda
Kalmadı yükseğe saygım, gökyüzünde aradım
Nerde çıktığım duvar, nerde diz kapaklarım?

Elimde sevgilimden kalan çakıl taşları
Çıksam, koşsam kırlara…
Derken ders zili çaldı.

Dergâh Dergisi, Sayı: 291

ZIRH

Gecikmiş bir paydosun anonsu bu duyulan
Hayır! Hiç kimse için istavroz çıkaramam!

Ah şu Roma’yı yıkan bizdeki üstün akıl
Ne çok azmettiriyor metruktaki güneşi
Sarsıyor savsaklayan canlı, sersem kim varsa
Tutunca kıvamını hercai menekşeler
Bir vaşak geçirince tenime dişlerini
Her ân, kısık ateşli bir isyana dönüyor
Bunu hiç duyurmayacak hükümet sözcüleri

Ana arterlerine kan ve küfür tıkanan
Şehrin Türk kumaşından kendime bir pay biçtim
Asıldı yasak listesine soyadım
Serildi çarşaf çarşaf ortaya düşünceler
Anlayabilselerdi aklanmış sayılacaktım

Kuruturken gençliği tüm kolektif bankalar
Ve milletler onadıkça birleşmiş zulümleri
Ölmeliydi bizdeki gayri ihtiyari değişim
Satın alınmaların gönüllü olduğu çağda
Ezildikçe onuru haram yememişlerin
Ol kelime-i isyan şiddetiyle buyurun:
Bu işin bir oluru, olmayacak kardeşim!

Ey düvel-i muazzama, görünmez zırhım sağlam!
Hayır! Hiç kimse için istavroz çıkaramam! ..


Dergâh Dergisi, Sayı: 300

Hiç yorum yok: