(1990,
Erzincan - )
İlk ve orta öğrenimini Erzincan’da, lise
öğrenimini ise İstanbul Kuleli Askeri Lisesi’nde tamamladı. 2008 yılında
askerlikten kendi isteğiyle ayrıldı. İstanbul Üniversitesi İnşaat Mühendisliği,
Deniz Ulaştırma ve İşletme Mühendisliği ve Anadolu Üniversitesi Uluslararası
İlişkiler bölümlerinden mezun oldu. Halen, Mimar Sinan Güzel Sanatlar
Üniversitesi'nde yüksek lisans öğrenimine devam etmektedir. Öğrencilik
yıllarında çeşitli gruplarla müzik çalışmalarında bulundu.
İlk şiirleri Dergâh Dergisi'nde
yayımlandı. Daha sonra, şiirleri ve yazıları Ahval, CF, Dergâh, Dil ve Edebiyat, İzdiham vb.
gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı.
Ödülleri: 2012 yılında, ESKADER
(Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği) ’nin düzenlemiş olduğu II.
Edebiyat Yarışması’nda Deneme dalında “Masumiyeti Kim Öldürdü?” adlı eseri ile
üçüncü oldu.
Yapıtları
Şiir
Kitapları:
& Ters Akıntı (2017, Ülke Edebiyat, İst., 72 s.)
Kaynaklar:
Şiirlerinden
Seçmeler:
BİR
DÜŞÜ UYANDIRMAK
Sana söyleyecek büyük yalanlarım yok
Ey sütten kesilmiş hayat, yüzüme bak!
Ya içimde uyuyan aslanı bana doğrult
Ya da kendiliğinden olanı bana bırak.
Kıskacında yeminler taşıyan sağırkulak
Çık benliğimizden, köpürterek telaşı.
Yerinden oynattığım bir taşı da sen fırlat
Her gün göğsümüzü yaran vahşiye karşı.
Etmedim bizi yıkılmaz kılan düşleri inkâr.
New York borsasında düşüyorken insanlık
Yirmi dördüncü halkayı atınca bu genç çınar
İçimizde yükselen gür sesli bir ihtilal
Suça ortak olmamak için bir farkındalık
Entegre kuşatmayı fikirle parçalamak
İçindi, O’nun kutsal kitabına inandık.
Hayır! Birkaç papele yenik düşmeyecek
ruhum, kalk!
Ey sütten kesilmiş hayat, yüzüme bak!
Dergâh
Dergisi, Sayı: 294
GÖLGELER
SOĞUK
Beni kibar sözlerimle hatırla
Sana her gece lanetler yağdırdığım
karanlık!
Frenk surlarında bizi yakan kezzaptan
Düşünceler taştı beynime, hiç olmadık.
Acıdan sendeleyen masum serzenişlerden
Bana düştü iltihaplı yaraları sıyırmak.
Kırık kaburgalardan sağlamlarını seçip
Kesilen yerlerimi meridyenden sayarak
Kalbimin en sancıyan yerlerini tanımak…
Söz verdiğim gibi eşkâlin gizli kalacak,
Ey yirmi üçümden sonra hayatla vardığım
mutabakat! ..
Senin kitabında ne yazıyor bakmadım
Nasıl bakmadıysam kusuruna da, anlat…
Ne düşer payımıza mutlak çoktan ve azdan?
Ve başka neler kalır ardımızda, sorarım
Er kişi niyetine kılınan bir namazdan?
Irmakları dökülüyor gençliğimin, dökülsün.
Ne hazin bu gün ateş, oysa yarın bir külsün
Diyip sustu sükûnet giydiren boyunduruk
Alınyazısını kötü bitiren bir sonbahar
Kalkıp gideceğim buradan, gölgeler soğuk.
Dergâh
Dergisi, Sayı: 288
POSTÜLA
Yoksulun hazanda giydiği paltosuyum,
Bu gece yalnız bırak, kirlendi abdest suyum
Ve kirlendi oyuncaklar, bak yine
çocuksuyum.
Bağcıklarım neden bağlanmıyor sevgilim?
Testere dişlerinin bu keskinliği niye?
Ya torna tezgâhlarının kolumuzu kapması…
Neden kumbaram gibi değil bankalar?
Komşu Ayşe Teyze yine ağlıyor neden?
Niçin soğuk oluyor alev saçan silahlar?
Anlamış değilim.
Oysa böyle öğrenmemiştim tam
Yasef’ten sonra gelen atalarımdan.
Ne doğar doğmaz kulağıma okunan ezan
Ne ezberlediğim dualar
Ne annem babam
Bahsetmediler paranın ululuğundan.
Şimdi ise üzerime yapışan yaftalardan
Kendime bir ömür yakışanı seçmeliyim.
Sonra boğazıma kılçık gibi takılan
klişelerden
Duyanları hayrete düşürecek bir slogan.
Ateş püskürmeliyim kobayların
kanmışlıklarına
Haksızlığa manifestom, emperyalizme
salvolar
İkna edilsin diye canlı bombalar
Ve yaşamak savaşını versin diye çocuklar
Çıkmalıyım hapsinden kahramanlığın.
Yorgun düşmeliyim, iyiye yardım ve
yataklıktan.
Kırmızı Ferrarileri cilalayacaksa kan
Ölecekse gölgede çicek
İflah olmazsa zaman
Birlikte göçeceğiz ufkumuza sevgilim.
Tekrar edecek nakaratını içimizde postülam.
Yasak şarkı söyleyen kurtuluş korosuyum
Bu gece yalnız bırak, kirlendi abdest
suyum.
Dergâh
Dergisi, Sayı: 280
SON
ÇAĞRI
İçinden beni tuttuğunu bilirim, öyle bakma.
Yalnızlık, tüm haklarıyla saldırırken
sahama
Azla yetinmek için bahane bulamadım
Geçmedi, ateşleyecek bir takım aramakla
Eskimeye yüz tutmuş yerlerimin ağrısı.
TK beş yüz bilmem kaç sefer sayılı
Uçak, kalkarsa kalksın bedenimden! Son
çağrı!
X rayden kolaylıkla geçebiliyorken aşk
Yalan yere semaya açılacaksa eller,
Gösterecekse yüzün, değişmeyen tekrarı
Türeyip gelecekse başımdan savdıklarım
Buna razı olmayacak gönlümün kurmayları.
Çünkü küstah bir mum gibi mabedime dikilen
Tüm yüksek yapıları başlarına yıkmak için
Kaç dal ömrüm kaldıysa, yakmaya sana verdim
Ne zaman beni çarpsan, topraklandığım
doğru.
Ateşini bana kat ve ateşinle beni koru!
Dört başı mamur bir evrende yatalak
Kalmamak için başlattığım koşu,
O’nun yolunda kaba bir taşı alıp
Atabilecekse eğer bir kenara, ne mutlu!
Elbet gözünü alır, göğsümdeki arma,
İçinden beni tuttuğunu bilirim, öyle bakma.
Dergah
Dergisi, Sayı: 305
UZUN
TENEFFÜS
– Şimdi mavi önlüğümde kuruyan lekelerin
Çıkması için şekere veya suya
ağlayabilirim.-
Sözüm iyi kötü geçiyordu boşluğa
Oysa sakalım ve sevgilim yoktu
Kalırsam doğan sınıfsal bir ayrılık
Yapayalnız bir öngörü, pencere ve
hışırtılar.
Paçaları kesik bir pantolon olurdu.
Baharı müjdelemezse bir hiss-i kablel vuku
Soldururdu yüzleri
Saklardı en can alıcı lokmasını köpekler
Ve göçerdi şehrimin lambalarını açık
bırakarak bir kadın
Keşke hiç görmeseydi devletten birileri.
Söktüm en zor metnini, ve anladım:
Dünya koca bir yara, hayat bir ölüm kalım.
Cemiyetteki payım introsuydu parçanın
Aşktan bir katre olsun nasip olmazdı bana
Yine de muhafızıydım sevda denen hisarın
İşte böyle insanlar, arada sayıklarım
Kopan ipiyle uçan renkli uçurtmalarda
Kalmadı yükseğe saygım, gökyüzünde aradım
Nerde çıktığım duvar, nerde diz kapaklarım?
Elimde sevgilimden kalan çakıl taşları
Çıksam, koşsam kırlara…
Derken ders zili çaldı.
Dergâh
Dergisi, Sayı: 291
ZIRH
Gecikmiş bir paydosun anonsu bu duyulan
Hayır! Hiç kimse için istavroz çıkaramam!
Ah şu Roma’yı yıkan bizdeki üstün akıl
Ne çok azmettiriyor metruktaki güneşi
Sarsıyor savsaklayan canlı, sersem kim
varsa
Tutunca kıvamını hercai menekşeler
Bir vaşak geçirince tenime dişlerini
Her ân, kısık ateşli bir isyana dönüyor
Bunu hiç duyurmayacak hükümet sözcüleri
Ana arterlerine kan ve küfür tıkanan
Şehrin Türk kumaşından kendime bir pay
biçtim
Asıldı yasak listesine soyadım
Serildi çarşaf çarşaf ortaya düşünceler
Anlayabilselerdi aklanmış sayılacaktım
Kuruturken gençliği tüm kolektif bankalar
Ve milletler onadıkça birleşmiş zulümleri
Ölmeliydi bizdeki gayri ihtiyari değişim
Satın alınmaların gönüllü olduğu çağda
Ezildikçe onuru haram yememişlerin
Ol kelime-i isyan şiddetiyle buyurun:
Bu işin bir oluru, olmayacak kardeşim!
Ey düvel-i muazzama, görünmez zırhım
sağlam!
Hayır! Hiç kimse için istavroz çıkaramam!
..
Dergâh
Dergisi, Sayı: 300
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder