10 Kasım 2017 Cuma

YUSUF KOŞAL




(20 Nisan 1990 - )


       Asıl adı Serhat Yusuf Koşal. Pertevniyal Lisesi ve Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde okudu. İstanbul'da yaşıyor.  
       İlk şiirleri Karabatak Dergisinde yayınlandı. Şiirleri, Barbar, Karabatak, Keşke vb. gibi dergilerde yayımlandı.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Alnımda Kanat İzleri (2015, Şule Yayınları, İst., 64 s.)

Şiirlerinden Seçmeler:

BELASIZ BAL

senin penceren kavgadan döndü delikanlı  silemedin sargıları
kolu çevir çekmeceler ve bilekler küpeli kuşlara kaldı 
kerpeten boşluğundan kovuldu cüzzamlı vidalar
kolu çevir ki  hayalin sahibini havariler taşlasın 
menkıbesinden kaçan kayıkçıların aradığı inci
menkıbesi yok  denizin  saçındaki tokalar çoktan boğuldu

dünyanın ağzında erimeyen şekeri getirdim delikanlı
sokak gizlenen köşelerimizi sobelemeden lambalara kadar kim sayacak
ve kırbacını yutan cellat  hatırlamayacak denizden kaç yüz topladığını
elimi tut delikanlı belasız balı bulanın üstüne kargalar damlıyor
evetsiz kanat bırakınca pençeli kuşu lambalar mayın tarlası
elimi tut delikanlı bu bir karınca ezanıdır Vedud Vedud

boynundaki atkıyı dedim boynundaki atkı bir vapurun saçını tutmuş
farzımuhal girdap farzımuhal yanakların çamurlanmış ölümden farzımuhal
bir tesbihin imamesine gönüllü olmuş kediler boynunun tozundan
doksan dokuz yara üzerinde mayışan kaleler parmaklarının arasında bekliyor ırmak
öyle bir ip ki önünde  yırtılan galaksiler kuyruğa girmiş  doksan dokuz kedi
vakit girdi delikanlı  kaşkollarını ser üşümesin cennetin topukları

SONRA ANLATIRIM SANA

atılan her taş bir yarasa heykeli
gördün işte alnımda kanat izleri açtı
su içmek için bari salıversen  geri dönecektir elbet
bu öyle görünen bir şey değil, hem ayna da göstermez
nasıl fark edilir taşların altında gizlenmiş bir ayak izi
ağaç diplerine süreceksin elini çamurlu bir kuş olacak
nasıl fark edilir bir çekmece için
                                marangozun yüreğinde kaynayan bıçak


bıraktın gelmedi. çocuklar neden ayak izi
kabuğunu yitirmiş kaplumbağalar da gelmedi
bu kararmış kütüklerin dilini duydun: bir çiçek olmayacak
kulakları yırtılmış bir akşam daha, beni duysun istedim
hem yolun uzak mı senin alelacele ateşi söndürmek neden
gideceksin şimdi sularından ürken bir oluğa teselli vermeye
bu hikâye çok uzun. sonra anlatırım sana

Hiç yorum yok: