13 Kasım 2017 Pazartesi

SÜNBÜLZÂDE VEHBİ


(1718, Kahramanmaraş - 1808)


       Döneminin ilimlerine vâkıf, Arapça ve Farsçayı bu dillerde sözlük yazacak kadar iyi bilen, başta kadılık olmak üzere birçok devlet hizmetinde bulunan ve III. Selim tarafından "Sultânü'ş-şuarâ" (Şairlerin Sultanı) unvanıyla taltif edilmiş olan Divan şairi Sünbülzâde Vehbi, Maraş'ta Sünbülzâdeler lakabıyla tanınan meşhur bir aileye mensuptur. Asıl adı Mehmet'tir. Babası Reşit Efendi de âlim ve şair biridir.
       XVIII. yüzyılda Nedim ile Galip arasında yetişen ve bir asra yakın ömür sürerek Sultan III. Ahmet ile II. Mahmut arasında 8 padişah devrini idrak etmiş olan Vehbi, çocukluk ve gençlik yıllarını Maraş'ta geçirdi. İyi bir eğitim alıp müderris olduktan sonra İstanbul'a gitti, kadılıklarda bulundu ve daha sonra divan hizmetlerine girerek, Arapça ve Farsçayı pek iyi bildiği ve devletin önemli mektuplarını başarıyla kaleme aldığı için Hâcegânlık rütbesi ile taltif edildi. 1775 yılında Sultan I. Abdülhamit tarafından elçi olarak İran'a gönderildi. İran elçiliği sırasında Ömer Paşa'nın şikâyeti üzerine idama mahkûm edilen şair, padişaha sunduğu "Tanene" kasidesinden sonra affedildi. Bir müddet boşta kaldıktan sonra tekrar kadılık görevi verildi.
       Yurdun birçok yerinde kadılık yapan şair, İstanbul'da 1808'de vefat etti.
       Türk çocuklarına Farsçayı kolay öğretmek için Tuhfe-i Vehbi’yi, Arapçayı kolay öğretmek için Nühbe-i Vehbi’yi yazdı. Bu manzum eserler Türkiye'de medreseler kapatılıncaya kadar yegâne kitap olarak okutulmuş ve çok rağbet görmüştür.

       Sünbülzâde Vehbi'nin eserleri: Divan, Lutfiyye-i Vehbî, Tuhfe-i Vehbî, Nuhbe-i Vehbî, Şevk-engîz, Münşeat.       

Hiç yorum yok: