21 Kasım 2017 Salı

KARANGU FANZİN


Karangu Fanzin, Haziran 2016 ve Aralık 2016 tarihlerinde olmak üzere bugüne kadar iki  sayı yayımlanmıştır.

İlk sayının sunuş yaz

ısı

HADİ BAKALIM
2000’lerden itibaren, öyle anlaşılıyor ki, bazı şeyler yerli yerine oturdu. Bazı ölmüş şairler oturdu, bazı ölmemiş şairler oturdu, bazı gençler çıktı, kimsenin göstermediği yerlere oturdu, bazı dergiler ve özellikle bazı fanzinler çıktı ve her şeyi yerli yerine oturttu. 2000 sonrasının şairi, kim ne derse desin, şiire dönerek yaptı bunu. Vasat şiirin bilindik bütün kalelerini köhneleştirerek, bir bozkır topluluğu gibi, bir şenlik obası kurdu. 2000 sonrasının yeni tip şairi bunu bir kez daha kitleye ve kanona kendini karıştırmayarak becerdi. Bunu yaparken, tıpkı seksen sonrasında olduğu gibi birtakım güncellemeler de yaptı; hatta bu güncellemelerin bir kısmı seksen sonrasındaki güncellemelerle örtüştü. İkinci Yeniyi yerli yerine oturttu bu kuşak, salt varoluşçu referanslarla okumaktan vazgeçti örneğin, bildiğimiz kaba toplumculuğun dayattığı perspektifi reddedip ordaki güçlü politik damarı da keşfetti. Tam burada, örneğin Turgut Uyar’ı iyiden iyiye çiçeklendirdi; Gezi gelip de hepimizin içinde yeni şeyler kıpırdamaya başladığı anda şarkı da söylemeye başladı Turgut Uyar ve başkaları da tabii.
Merkezdeki dergilerin katı kuralcılıkları, kadroculukları karşısında bu yeni tip şairler bilindik yöntemlerle bir savaşım içerisine girmedi. İki şey yaptılar; bunları eşzamanlı yaptılar. Birincisi, ironiyi keşfettiler. Şiir tarihimizde ilk kez bir kuşak şiirinin belirleyici öğelerinden biri oldu ironi; ama aynı zamanda ironi, bu yeni kuşak şairlerin eski anlayışları alt üst etmesinin en önemli araçlarından biri de oldu. Yaptıkları ikinci şey, tam anlamıyla bir yok saymaydı. Ne merkez dergilere itibar ettiler, o dergilerde görünme çabasına girdiler ne de birtakım forslu şairlerden onay beklediler, onların birilerini şair ilan edişlerine itibar ettiler. Antolojileri, yıllıkları da itibar kaybına uğrattılar. Kısır “ben niye yokum, o niye var” tartışmalarının ötesinde itibarsızlaştırdılar. Bugün, örneğin yıllıkçılık, 90’lı yıllardaki cazibesini yitirdi, bir iki vasat şairin inadı olarak kaldı.  
İşte bu yok sayıcılık tavrının gelişmesi en çok fanzinle oldu. Yasal bağlayıcılıklardan, yüksek maliyetten uzak bir yayıncılık türü olarak fanzinler iyiden iyiye öne çıktı, nitelik kazandı, kuşağı belirledi. Kendi çıkardığı fanzinle var etti genç şair kendini. Yaşlı şair, bir baktı ki bir kuşak yetişmiş, kendi eşi dostu, arkadaşı, kuşaktaşı birçok şairin şiiri çoktan çaptan düşmüş, ıskartaya çıkmış. Sonradan gördü bunu. Eski kötü şair bu yeni cazibe alanına asla sızamadı, orda minder gösteren olmadı ona. Eski iyi şair, bu yepyeni mecraya kayıtsız kalamadı, bu gençlerle bir araya geldi, etkileşim içerisine girdi, şiirini dönüştürdü, nefes aldı.
90’lı yıllarda yazmaya başladım. Kuşağımı sevemedim. Bir elin parmakları kadar iyi şair çıktığını düşünürüm 90’larda. Dergilerde kötü şiirler okumaktan yıldım o yıllar. Dergi izlemez oldum, şiir okumaz oldum. Şiirle olan ilişkim pamuk ipliğine bağlı hale geldi. Bir iki dostum dışında görüştüğüm kimse olmadı. 2000’lerle birlikte belirmeye başlayan, 2010’lu yıllardan itibaren de etkinliğini artıran yeni kuşakla birlikte şiirle olan bağım yeniden güçlendi.
Yedi sayılık Karangu yolculuğuyla bu yüzden selam vermek istedim bu gençlere. Karangu’da ağırlığı onlar oluşturacak. Ürün gönderimine KAPALI olacak Karangu; şairin kapısını kendisi çalacak. Şairin emeğini yüceltme adına bu tavrı geliştirecek. Eski kuşaktan adlar da yer alacak tabii; ama daha az. İyi ile kötünün ayrıştığı bir mecra olma iddiası taşıyacak. Alternatife dikkat kesilecek. Şiirin çok eski tarihinden pek bilinmeyen birtakım adları çekip göz hizasına getirecek, dünya şiirinin bilinmedik adlarını öne çıkarmaya çalışacak. Bir de tabii, demini bulduğunda çıkacak Karangu. Bir de tabii müzik eşliğinde. Bu sayı örneğin, bir Nick Cave sayısıdır.
Ha, Karangu, karanlık demek; eski Türkçe.
Hadi bakalım;
“Çocuğ hop!”

Hiç yorum yok: