3 Haziran 2017 Cumartesi

AŞIK RUFAİ


(1825, Yukarı Xod (şimdiki adı Yukarı Maden) Köyü, Artvin - 1878)


       Asıl adı Yusuf’tur. Söz konusu doğum ve ölüm tarihleri kesin değildir. Gözleri görmediği için okuma yazmayı öğrenemedi. Ancak sonraki yıllarda Kuranı ezberleyerek hafız oldu. Aşıklık geleneğinin yoğun olarak varlığını hissettirdiği bir dönemde yaşayan Aşık Rufai, ayrıca gelenekleri öğrenmede dayısı Aşık Saidi’nin (1810-1848) yardımını gördü.
       Rufai'ye ilişkin kaynaklar her ne kadar bu anlamda bir veri aktarmasa da dayısı Saidi’nin akranı olan Xodlu Şamili’den (1810-1865) de etkilendiği düşünülebilir.
       Rufai’nin şiirleri değişik gazete, dergi ve araştırmalarda yayımlandı.
      Xodlu Rafai köyünde öldü ve orada toprağa verildi. Ancak mezarının yeri hakkında bir bilgi yoktur.
Kaynaklar:

Şiirlerinden Seçmeler:

BU YERLERDEN

Bu yerlerden geçen dilber
Hasret alam yollarından
Ölü insan cana gelir
Onun ruh-i hallarından

Emsem dilin yoktur ruhsat
Yaradan eylesin kısmet
Ölürsem kalırım hasret
Deremedim güllerinden

Der Rufai bilmem n’oldum
Aşkından sararıp soldum
Aklım gitti hayran oldum
Nazik parmak ellerinden

DÜŞÜRDÜ

Kime şekva edem kime yalvaram
Beni bir vefasız yara düşürdü
Muhabbet eylemez selamı kesti
Yaktı dil hanemi nara düşürdü

Ben de o güzeli sadıktır sandım
Tatlı sözlerine aldanıp kandım
Ellere meyletti yandıkça yandım
Dertten kasavetten zara düşürdü

Bana reva gördü derdi efkarı
Tartılmaz bu aşkın zararı karı
Rufai gezemez gurbet diyarı

Felek beni böyle zora düşürdü

Hiç yorum yok: