(1964, Silifke /
Mersin - )
Şiirleri ve yazıları; Ada, Akatalpa, Eliz, Hayâl, Karşın, Kurşunkalem, Mortaka, Mühür, Patika, Sincan İstasyonu,
Varlık, Yasakmeyve vb. gibi şiir ve edebiyat dergilerinde yayımlandı.
Bir dönem Karşın adlı
edebiyat, sanat ve düşün dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı.
Şiir
Kitapları:
& Aşkençe (2007,
Kül Sanat Yayınları, Ank.)
& Ay Konuşsun (2010, Hayâl Yayınları, Ank.)
& Gül Makası (2013, Yazılı Kâğıt Yayınları, Ank., 75 s.)
& Kırbaç Düğümü (2017, Komşu Yayınları, Yasakmeyve Şiir
Dizisi, İst., 88 s.)
Şiirlerinden
Seçmeler:
DAĞ KURUSU
bu dağı ben diktim
sonra tutup
sakladım ellerimi
sular büyütsün
saçları bir tutam
kar olsundu
bütün çabam
harfler diktim
aydınlık bir masaya
döküldüm sonra
esrik bir cümle
oldum
okudum kendimi
baştan sona
gözlerim kayısı
kurusuydu
uzayıp giden
Malatya
ama hiçbir işe
yaramadı turunç
reçel olmaktan
başka
sesim sesine değdi
ıslaklığımı bağışla
en çok balkon
üzümlerini sevdim ben
o şeytani
o en koruk
hallerini
güneşe davetlerini
bir de
yeter ki barışık
olsundu
bir şarap şişesiyle
şimdi bacasına
küsmüş
kendine tütüyor ev
renkli oylumlara
uzayamıyor gece
soba başı mırıltısı
değil
gözlerimdeki uyku
ellerim dilsiz bir
at
ellerim dağ kurusu
en ağrılı
çatlaklarımdan sızıp
ürküttükçe
birikiyor sesimde
“Gül Makası” adlı kitabından
DAR UYKU
çatısız eve
dökülüyor yıldızlar
sabırsızlanıyor
incir ağacında erkenci horozum
yorgan dikmiş
gökyüzünden ay ninem
örtüyor üstüme
aman dağılmasın
uykum
okyanus eteğini
açmış bekliyor
kırılıyor dev bir
akvaryum
ürkek bir çocuğun
boyalı kalemleriyle çizdiği
bir bulut
giyiniyorum
dağlarını açıyor
ışığına güneş
yağmur kuşları
yuvalanıyor
saçlarında bulutun
bir sokak ağırlığı
akşamın eteğinde
kendime rastlıyorum
bir sabahçı
kahvesindeyim
sokağımda yoksul
sabah sesleri
okşuyor bir çocuğun
yırtık pabuçlarını
güneşin hüzünlü eli
sahibini kaybetmiş
ayak sesiyim
sürterek gidiyorum
kaldırımları
çift kişilik düşler
görüyorum nicedir
yaşamın tek kişilik
odasında
korku, acınası bir
sis gibi yayılıyor
bir gölün ağırlaşan
yalnızlığında
yırtılıyor yüzümün
göğü
yuvadan düşen
bu kaçıncı kuş
ayaklarıma
yabancı rüzgâr eli
saçlarımda gezinen
göğsümde oğul’a
durmuş binlerce arı
istasyonda uyuşuk
dalga renkli bir
tren
an: yine hüznün o
sarışın vedası
oysa açılsındı
susam, aşk girsindi içeri
sayfam bitti
yarım kalmış bir
şiire ağlıyorum şimdi
“Ay Konuşsun” adlı kitabından
DAVET
söz gizim tüm
kuşları saldığımda bir sabah
gelip konacak en
dilbazı omuz başına
yorgun bir aşk
usulca uzatacak boynunu
salatalık sütü
süreceğim morarmış gözaltına
kuruyacak yavaşça
içimdeki bataklık
yalnızlığın tek
dostu ben olmayacağım artık
parlayınca bir
sabah göğsümde suskun ayna
ışıklı pervaneler
dolacak sokağıma
toprak kıpırtısına
açacak kendini leylak
yatağımda geceden
kalma terli bir at
bir aldanış
olmayacak sesimde yankılanan
koltuk değneklerini
fırlatıp atıverince zaman
sayfalarca çok
beyaz akacağım ömrüne
yazacak karakalem,
düş gezgini bir yaprak
kaçarı yok bir
çocuk yeşerecek usuldan
safran yüzlü bir
kadın ateş gözler takacak
topla gel
yüzgeçlerini dokun bana sevgilim
parlayalım altın
dişinde bir huysuz çingenenin
“Gül Makası” adlı kitabından
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder