İbrişim Yayınevi,
Vanlı şair, yazar Abdurrahman Adıyan Bursa’da kurulmuş bir yayınevi. Yayınevi bugüne
kadar üç şiir, iki roman, iki deneme ve bir inceleme kitabı olmak üzere toplam
sekiz kitap yayınladı.
Yayınevinin yayın hayatının uzun soluklu olması ve nitelikli yayınlara imza atması dileğiyle…
Yayınevinin yayın hayatının uzun soluklu olması ve nitelikli yayınlara imza atması dileğiyle…
Yayınevinin
yayınladığı ilk kitapları kısaca tanıtmaya çalışacağım.
Düşlerim Özgür
Olsaydı / Abdurrahman Adıyan
Çocukluğum terzi
çıraklığında geçti. Yarım gün okula gittim, diğer yarısında ise çalıştım.
Anadolu tabiriyle “eti senin, kemiği benim” dedikleri, İsmailî bir teslimiyetle
mesleğe verildim. Elime yüksüğü bağlayıp beni bir iğneye, iğneyle hayata
bağladılar. Koluma takılan “altın bilezik” ondandır. İğneyle galavirik yaptım,
kazayağı diktim, klapa işledim; tifo, frengi dikişleri ve puntolar yaptım.
İğneyle kollar taktım ama yârin kollarına atılamadım. Diktim, düşündüm. Diktim,
düşündüm… Yıllarca iki ‘d’ harfini yaşadım. İğneyle kazdığım kuyularda Yusuf’a
ulaşamadım.
Hayatım boyunca
idealim, dar bir kumaştan bolca bir elbise biçmek oldu. Metotların
kifayetsizliği beni yorup durduysa da, yılmadım! El emeği, göz nuru iğneyle
kazdığım kuyuların dehlizlerinde insanı gördüm! Tüm insanlar gibi renklerin
değişikliğini yaşadım! Sanal günler, krizli aylar, buhranlı yıllar,
alışageldiğimiz hatta alıştırıla geldiğimiz; o, birkaç perdelik açık seçik
oyun! Figüranı bizden, hesap gayet net ve açık, dahası imf eşliğinde ritim
tutmuş uygun adımlarla rap rap edip duran faylar... Depremler, depremler…
Deprem sonrası enkazlar, dumanlı günde avlanmalar. Bir de enkazlar altında
gökyüzünü gördüm!
Düşlerim kanat
takmış, benden öteye, ötelere uçuyorlardı.
Kırgın düşlerime
beyaz bayrak açtım!
Hilesiz gökyüzünde
mavi seyirler diledim onlara.
Ah!.. Bir de özgür
olsaydı düşlerim…
(Tanıtım
Bülteninden)
Baskı Yılı: 2017
Sayfa sayısı: 112
s.
Baskı sayısı: 2.
Baskı
Türü: Deneme
***
Üç Noktaya Adanan
Sözler/ Abdurrahman Adıyan
Sevgi, yakınlığa,
uzaklığa bakmaz, onun kökleri aydınlıktan filizlendiği için her dem boy verir.
Aşkta yakınlık, bağımlılığı ve tutkuyu; uzaklık ise unutmayı yedeğinde tutar.
Çünkü aşk bir esinti, bir dalga misali gelip geçicidir. Sevgi, en yalın hâlini
bile daracık mekânda yaşarken edep çizgisini aşmaz. Aşk, alanını genişlettikçe,
arzuya kayar. Sevgi; hisseder, algılar, anlar onun için sevginin gücüne
inanır... Sevgi, emek verir, vefasının tezahürü olarak sadakat gösterir. Sevgi,
mütevazıdır, gayretlidir, dayanışmayı, paylaşmayı bilir... Dahası; sevgi
kucaklar, fedakârlıktır şiarı, güven vericidir. Sevgi, köklerine bağlıdır,
özünden gürleşir; âdeta özgürlük çınarıdır. Aşk ise tek kişiliktir,
bireyseldir. Yalnızlığı sever, felsefesinin ilk basamağı kıskançlıktır. Sevgi
elle tutulur, gözle görülür derecede somuttur; aşk ise görünmezdir, fludur,
soyuttur. Sevgi ruha biçilen bir atlas libas, aşk ise azap gömleğidir. Sevgiyle
gelir dünyaya insan, aşkla değil. Sevgi, üretim; aşk, tüketimdir.
(Tanıtım
Bülteninden)
Baskı Yılı: 2017
Sayfa sayısı: 112
Baskı sayısı: 1.
Baskı
Türü: Deneme
***
Dem Meclisi - Aşık
Celali İle Aşık Çağlari’nin Atışmaları/ Abdurrahman Adıyan
Dem Meclisi,
şair-yazar Abdurrahman Adıyan’ın ‘Âşıklık Geleneği’ne dair türkü kayıtlarından
oluşuyor. Dem Meclisi, bu geleneğin Van’da son temsilcileri olan Âşık Celâlî ve
Âşık Çağlarî’nin Halk şiiri dağarcığından icra ettikleri ve gerçekleştikleri
saz ve söz ziyafetinden tarihe kayıt düşen bir şiir toplamını teşkil ediyor.
Dem Meclisi,
inceleme-derleme özelliği ile unutulmaya yüz tutmuş bir geleneğin gelecek
nesillere aktarımı düşüncesiyle, edebiyat tarihi bağlamında kalıcılık niteliği
olan tutkulu bir çalışma aynı zamanda. Dem Meclisi’yle Halk şiirine tutkuyla
bağlanan Adıyan’ın, saz ustalarının doğaçlama ifade ettiği ‘şiir sözleri’ni
zamana direnerek kayıt altına aldığına tanıklık edeceksiniz.
Bir adanmışlığın
kitabı Dem Meclisi, kadîm dostluklardan, aşktan, sevdadan, merhametten bahseden
bu kitabıyla Adıyan, kültürümüzün önemli bir durağı ve mihenk taşı olan Halk
şiiri birikimine yeni taş eklemekle birlikte, ortaya değeri erbabınca bilinen
nadirattan bir eser de koyuyor.
Her bir şeyin
sahtesinin çıktığı bir zaman diliminde Dem Meclisi, Âşıklar Kahvesi’nden mülhem
derdinize dert ortağı olacak, sevda ile yaralı yüreğinize bir yeğinlik
katacaktır.
(Tanıtım
Bülteninden)
Baskı Yılı: 2017
Sayfa sayısı: 232
Baskı sayısı: 1.
Baskı
Türü: İnceleme
***
On Beş No'lu Sınır
Taşı / Abdurrahman Adıyan
“o gecenin
tanıklığı düştü payıma yıkın beni kırın beni parçalayın atın demiri göğe
fırlatın kum ve kilimi katın toprağa sürün bu diyarlardan tanıklık eziyor beni
dilsiz ağızsızım dertlerine dermansızım ben, on beş no’lu sınır taşıyım bu
hudutta bilsem de bir şeyler kayıt dışı bu hususta lâkin vicdanda tutulsun
bunun muhasebesi ben, on beş no’lu sınır taşıyım bu hudutta.” ‘Roboskê şairi…’,
‘İmge gerillası…’ Abdurrahman Adıyan’ı tanımam, bilmem. Ama mademki şairdir,
mademki Roboskê’nin şiirini yazmıştır, mademki bambaşka bir ‘sınırı ihlal’ etmiştir,
o hâlde ellerine sağlıktır. O şiirlerin yazımının teşebbüs aşamasında bile
başına gelenler, asıl sorunun cevabı olarak kayıtlara geçecektir.”
-Demiray Oral-
“Roboskê Katliamı
parçalanmış bir vatana inanmak istemeyen kardeş çocuklarına, ciddiye alınması
gerekene ciddiyetle yaklaşmaları için verilmiş ölümcül bir ikazdır. Allah’tan,
şehidlere rahmet, mağdurlara sabır, coğrafyamıza barış, yöneticilere merhamet,
feraset ve adalet, şairlere yürek rikkati… Teşekkürler Adıyan.“
-Ahmet Faruk Ünsal-
“Bu kitap, zulme ve
katliama dönük bütün bombalara karşı şiirle yapılmış bir duruştur. -Cevat
Akkanat- Bir telefonla başladı bu kitabın hazin hikâyesi. Titrek sesiyle
anlatıyordu hissettiği acıyı. Bu coğrafyaya en az bir asırdır edilen zulme
karşı, isyandı niyeti… ‘İmge gerillası’ Adıyan, tüm zorluklara rağmen ‘On Beş
No’lu Sınır Taşı’na dönüştürdü meramını. Roboskê’nin gönüldaşı oldu.”
-Ferhat Encu-
“Otuz dört gencin
hayatını kaybettiği Roboskê faciası hiçbir zaman unutulmayacak. Ailelerinde,
köylerinde ve toplumda açılan yara hiçbir zaman tam olarak iyileşmeyecek.”
-Fréderike
Geerdink-
“Katır sırtında taşınan
ölüler / unutursam kalbim kurusun... Kürt olmanın dayanılmaz ağırlığı bir gece
Roboskê’de bomba olup üstünüze yağar, otuz dört canla ülkenizi bölmüş bir
sınırda can verirsiniz. Kimseler duymaz. Herkes sağır, herkes kör, herkes
dilsiz... Ama şairin sözü bulur sizi, kulak verin ona.”
-İbrahim Halil
Baran-
“İnsanî sorunlara
Kürt veya Türk gözü yerine kalp gözüyle bakıldığı vakit, ancak o zaman dünya
barış yurduna dönecektir. Abdurrahman Adıyan bence ‘On Beş No’lu Sınır
Taşı’yla, insan elinin çektiği bütün sınırlara ‘hayır’ diyen erdemli bir çığır
açmıştır.”
-Metin Önal Mengüşoğlu-
“Yürü bir çığ gibi,
yürü bir sel gibi, yürü Ernesto Che Guavara gibi, Şamil Basayev gibi, Hz. Hamza
gibi. İnsanın unutmakta olduğu insanlığını anımsatmak için yürü.”
-Osman Aktaş-
“Yıllar önce Ahmed
Arif’e “33 Kurşun” şiirini yazdıran apaçık mezalim, yıllar sonra Roboskê’de arsızca
çıktı karşımıza ve Abdurrahman Adıyan’a “15 No’lu Sınır Taşı” şiirini yazdırdı.
Taşı vicdanla konuşturuyor şair: “sürün bu diyarlardan tanıklık eziyor beni”.
Mezalimin yanında duranlara, susanlara, kaçanlara vicdanı hatırlatıyor. Alnını
“15 No’lu Sınır Taşı”na yaslayan şiir-şair yüzünü yıkıyor ve öyle çıkıyor hayata.
“Roboskê’yi unutmadım, unutmayalım” diyor.”
-Osman Baydemir-
“Sanatçı, içinde
yaşadığı topluma karşı ‘hakkın şahitliğini’ yapma sorumluluğundadır. Abdurrahman
Adıyan, ‘On Beş No’lu Sınır Taşı’ kitabı ile bu şahitliği yerine getirmiş
bulunmaktadır.”
-Reha Ruhavioğlu-
“Gelecek kuşakların
üstüne düşen, On Beş No’lu Sınır Taşı’nın yerine bir anıt dikmek olacaktır;
üzerinde anaların feryatları ve Adıyan’ın dizeleri olan bir anıt.”
-Ümit Aktaş-
“Şair ‘On Beş No’lu
Sınır Taşı’ adıyla yayımladığı bu eşsiz eserinde vicdanımızın, imanımızın ve
dahi insanlığımızın haykıran bir sesi olmayı başarıyor.“
-Yunus Emre
Altuntaş-
(Tanıtım
Bülteninden)
Baskı Yılı: 2017
Sayfa sayısı: 240
Baskı sayısı: 1.
Baskı
Türü: Şiir
***
Yedi Harf
Yalnızlığı / Abdurrahman Adıyan
‘Ark’larda yüzdüler
beni
Göllere daldım
“Deniz vurgununun
yâresi”
Okyanuslardan
geliyorum
Yüreğim canhıraş
kulaçlar yüklü
Börtü böcek
Yopal karınca
Kum taneleri
İnsan müsveddeleri
Vardılar mı ki
farkıma
-Hadi sen hac
yoluna
Ben yedi harf
yalnızlığıma
Zamanı aralıyorum
Üçler, yediler,
kırklar
Yitiklerimi yetik
kılsınlar.
(Tanıtım
Bülteninden)
Baskı Yılı: 2017
Sayfa sayısı: 96
Baskı sayısı: 2.
Baskı
Türü: Şiir
***
Zagros Çığlığı / Müştehir
Karakaya
Vanlı şair, yazar
Müştehir Karakaya’dan tarihi bir roman.
Zagros Çığlığı,
Zerdüş kültürünün ana prensipleri etrafında örgülenmiş lirik anlatımlı bir
romandır. Karanlıkla ışığın savaşında her yeri aydınlatan ışığın, ateşle aşkla
konuşması romanın kurgusunu oluşturur. Krallar, tanrılar, kâhinler ve bilge
insanlar, kimi zamanda varlığın bizzat kendisi ateşi kutsar. O olmadan varlığın
kendisi de anlamsızdır. Ateş kutsaldır. Ve kutsal olan ateş taliplileri için
bir cennettir. Cehennem, ateşin kıvılcımlarından akan bir şelaledir. Arınmanın,
sevinç ve üzüntünün arkadaşı olan büyük ve kutsal dağ Zagros, ateşin ve
“ah”ların bir yılan gibi kıvrılan Dicle’ye aktığına şahit olmuştur. Zagros’un
belleği büyük acılarla dolmuştu. “İçinde kin saklayan insanların kan ve irinden
beslendiklerini o da biliyor!”
Romanda çığlık
çığlık aşağı yuvarlanan feryatlar arasından, insan olmanın ateşten macerası
anlatılmıştır. “Nefret silahını kuşananlara erdem ve namus elbisesi nasıl
giydirilir?”, “Dua eden, hem gün hem gecenin sesini duyan bilgedir.” Lirik bir
anlatım ve yer yer insanı sarsan aforizmik ifadelerle “Zagros Çığlığı”; insanı
tefekküre, sorgulamaya ve Zerdüş’tün büyük ateşi üzerinde düşünmeye sevk
etmektedir.
(Tanıtım
Bülteninden)
Baskı Yılı: 2017
Sayfa sayısı: 104
Baskı sayısı: 1.
Baskı
Türü: Roman
***
Suda Yanan Ayetler
/Behçet Gülenay
Daha ilk günlerden
top gülleleri ve taramalı tüfeklerle hiç acımdan çevreyi tarıyor, her tarafı
kasıp kavuruyorlardı. Çocuklar çığlık
çığlığa uykudan uyanıyordu gizlendikleri mağaralarda. Disiplinle örgütlenmiş,
çağ teknolojisinin son ürünü silahlarına sahip, donanımlı bir ordu tarafından
kuşatılmıştı Garzan Vadisi. Kuşatılmışlık içindeki her köy, dağın her kıvrımı
yangın yeriydi. İnsanlığı utandıran bir ölüm çağıydı. Elleri, tarihin
dipnotlarındaki ayetleri yok etmek için ateşi ve alevi olağanüstü bir şekilde
yönetiyordu. Askerin silahından nisan yağmurları gibi kovanlar etrafa
saçılıyor, vadideki sis, namluların ucundan çıkan dumanla birleşerek Beleki
mıntıkası üzerinde kapkara bulutlar oluşturuyordu. Çeperleri kurt sürülerinin
hücumuna açık, ağıllara kapatılmış koyun sürüleri gibi akıbetlerini
bekliyorlardı.
Bakmaya doyamadığı
Teter’in gözlerine kilitlendi, o iri, kendinden sürmeli ela gözleri. Belki de
kaybolduğu gözlerine son defa böylesine bakacaktı. Sadece Teter’in duyacağı
Meryemî bir takvayla;
“Ben hüznümü ve
kederimi ancak Allah’a arz ederim.”
Teter, ergenlikten
yeni çıkan bir delikanlı gibi utanıp gözlerini yere indirirken, aynı ses
tonuyla;
Ben de sana olan
sevgimi Allah’a arz ediyorum.” dedi.
Reyşan bütün
vakarlığıyla:
“Tasalanma Teter!
İnsanın yolu iki şeye, aşka ve ölüme muhakkak düşer…”
(Tanıtım
Bülteninden)
Baskı Yılı: 2017
Sayfa sayısı: 160
Baskı sayısı: 1.
Baskı
Türü: Roman
***
Süveyla / Mustafa Işık
En çok put kırığı
hangimizin Baltasında bilemezdik süveyla Her gün gözlerimize sürmek için
Kanayan gömlekler arardık Bir gün gidersen buralardan İçime kuşların çığlığı
batar süveyla Rüzgârdan nefeslik soluğumla Kendimi ölü sayarım bu diyarda Ey!
zinêler, züleyhalar, leylâlar Söyleyin, hanginiz layıksınız Süveyla olmaya
Süveyla, Kadîm iklimlerin solgun lâlesi Deli yanıyla isyana çağıran çocuk.
(Tanıtım
Bülteninden)
Baskı Yılı: 2017
Sayfa sayısı: 112
Baskı sayısı: 1.
Baskı
Türü: Şiir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder