7 Kasım 2016 Pazartesi

NAZE NEJLA YERLİKAYA



       Ankara Üniversitesi Kimya Bölümü’ndeki eğitimini yarıda bıraktı. İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden mezun oldu.
       Şiirleri, öyküleri ve yazıları Diri Ozanlar Derneği, Granada, Yalnızlar Mektebi vb. gibi dergi, fanzin, gazete ve eklerinde yayımlandı.
Ödülleri: ‘Karaağaç’ adlı dosyasıyla 2011 Cemal Süreya Şiir Ödülü kapsamında başarı ödülü aldı.
Kaynaklar:

Şiirlerinden Seçmeler:

GÖK TERLEMESİ

                                   “ Cehennem başkalarıdır”.  J.P.Sartre

Dil küçümser geçen günleri
Kalbe inerken bütün sözcükler
Ve kıyılmaz aslında hiçbir anıya
Gök terlemeseydi eğer saçlarımızda
-Anne, koruma beni yağmurlardan
Üşümez bedenim bu doğal ıslanışlardan-
Hayata iniyordum, iniltiliydi her sözcük
Biraz ağır, oldukça aksak güneşi görüyorduk
Biz buluta bulut dedik, kabullendik, kışı da bildik
Sual etmezdik gök terlemeseydi eğer saçlarımızda
- Anne, söz etme yarınlardan bu kadar çok
Her çocuk ağlar ama inan bende yara çok-
Açıklar kendini elbet her dil
Döner durur ağızda, çarparak diş ve damaklara
Ben bu kadar susmuşken, nefesleri nasıl da yeter yalanlara
Katlanmazdık elbet, gök terlemeseydi bu kadar saçlarımızda
- Cehennemsin, sen de bir başkasısın
Annelik etme bana!-

KARAAĞAÇ

Patikada öldürülen otuz kuşun hikayesi bu
Deniz dibi mercanlarının tene değmesi
Geniş ovaları çiçekleyen baharın teslimiyeti
Karaağaç gölgesinde son bulan ceylan hikayesi
Avcıların bilmediği o geniş yurt
Son kez mırıldayan kadının duyulan son sesi
Artık kıpırdayan hiçbir şey yok
Evet buydu biliyorum saltık olan
Yalanlar tuzağından uzak
En uzak
Hülasa Karaağaç

UÇURUM ŞARKISI

 Geceye kıyı olan matem
Sustur soluğumda hoyratlaşan rüzgârı
Duymasınlar yıldızların nasıl düştüğünü uçurumdan
Sustur sesimi ey gecenin kıyısı!
Söz değil beni kurtaran
Asma yapraklarında güzün gidişi var
Zamanı değil bahar şarkılarının
Gece ışıldar şimdi, yalnızlığın kabuğu çatlar
Sustur boynumdaki inci kolyeyi
Avuçlarımda deniz diplerinin sesi var
Güneşin koynuna döktüm gözyaşlarımı
Sardunya yapraklarında aşk ölüsü var
Sustur bulutlarla karışık gökyüzünü
Kuru topraklara gömülen sevdaların yası var
Cehennemden söylerim şarkılarım lanetli
Kıvılcım tutar beni, ateştir kirpiklerimle oynaşan
Mahşer meydanında ellerim kendi sözcüğünü kırbaçlar
Sustur meleklerini ey gecenin Tanrısı!
Kalbimde günahlarla oyulan Yusuf’un kuyusu var.
Kendimi Dolunay’dan bıraktım en uzak uçurumdan
Zamanı gel-git’ledim geçmişimle oynadım
Bir yaslı ağıt şimdi Dolunay’dan alçalan
Sustur mercanlarını ey denizin göbeği!
Çıplak çakıl taşları ayağıma dolandı
Dua saatleri eriyor yavaş yavaş
Sonsuzluk söylencesi terk ediyor kutsalı
Tanrı’msın sen benim ey gecenin kıyısı!
Sustur soluğumda hoyratlaşan rüzgârı
Bir kum tanesiyim düşerim uçurumdan
Bir uçurum ki denize bakar
Düşersem eğer martıların da suçu var!

11-11-2012 Ankara


Hiç yorum yok: