8 Ocak 2017 Pazar

YAĞIZ GÖNÜLER


(3 Kasım 1986, İstanbul - )


       Türk tarihi, şiiri ve müziği ile ilgileniyor. Gizlenen Tarihimiz ve Ruhuna Kitap adlı internet sayfalarını yönetiyor. İnternet yayıncılığı ve metin yazarlığı ile geçimini sağlıyor. Evli, bir çocuk babası.
       Şiirleri, yazıları ve söyleşileri Acemi, Aşkar, Dergâh, Edebiyat Ortamı, Fayrap, Gerçek Hayat, Hayal, İtibar, İzdiham, Kuyudaki Koro, Mahalle Mektebi, Müebbet Edebiyat, Peyniraltı Edebiyatı, Sahte Vefa, Şehrengiz, Temren, Yolcu vb. gibi dergilerde yayımlandı.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Kırılınca Klarnet (2014, İzdiham Yayınları, İst., 56 s.)

Şiirlerinden Seçmeler:

BAHAR GELİR BEN GİDERİM

Ezan okunuyor, biraz kısar mısın?
Sadece kafamı dinliyordum oysa…

Uyanırken çıkan ses, kalbimden
Sanki indirime girmiş gibiyim
Herkes almak ister ama hiç kalmaz
Stoklarla sınırlıdır benim sinirim

Nasılım, iyi mi böyle kafiyeli
Oysa epikti ömrüm amatör sahalarda
Top koşturuyor gözlerim gençken
Bilsen, neler kaçıyor altı pasta

Süzülürler süzülürler anlamazsın
Mendiller sallar durur kaderin
Bacaklarımda demiryolu kokusu hep
Her giden, şıracısı gelenin

Ben soruyorum, şimdi sen söyle
Origami, ergonomi ya da uşşak mi
Bakıyorum da çok sessizsin yine
Diyorum kendime, gelme e mi

 Dergâh, Sayı: 292, Haziran 2014

BEKLENTİSİZ BEKLENTİ

Bak bakalım toprağa bir
İnsan neye benzer niye
Eskidikçe güzelleşen sanki köz
Aşk ve söz ve dil ve göz

Her şey biter diyor ezan, duy
Bitmeden önce bitersen, iyi
İnsanlar böylece altıya ayrılırlar
Ben, sen, o, biz, siz, onlar

Beklentisiz beklenti, duydun mu hiç
Kader çok çetrefilli bir konudur
Yeni, kombili, güneye bakan
Olursa olur ama olmazsa da inan

Ne güzel kaybettim Allah’ım
Ne güzel de çaresizim, mutlu
Ne güzel bir mağlubiyet bu
Her şey nasip dedim, dünya durdu

Edebiyat Ortamı, Sayı: 38, Mayıs-Haziran 2014

BERZAH

"Kin, susturur insanı; adına çıdam denir
Susulunca tutulan çetele simsiyahtır."
- İsmet Özel, Esenlik Bildirisi

Zorluyordu gece, ağzımın kenarında yitiyordu ay
Hadi şimdi bulun gülüşlerimdeki çocuk yeleklerini
Büyüyün siz, uyuyun da büyüyün
Küçülsem de olur omuzladığım gürültülerde
Sanki yosun getiriyordu gece bir parktan
Yahut savaşa hazır ordular biriktiriyordu

Ben, bekçisiydim kendi siperimin boynumda nal
Atlar koşturuyordu sırtımda hiç durmadan
Koynumda kediler sıçrıyordu
Sağa sola, yalınayak
Ben yine bildiğimi okuyordum ağır sayfalardan
Kelimeler çeviriyordum cildi parçalanmış
Musluklardan akan ama damlamayan
Akarsuların dili olsa da kulaklarımı konuşsa

Neler duyuyorum dişlenmiş kulaklarımdan
Yankılanan yorgan gibi parçalanmış oda duvarlarında
Dalgalanmıyor vücudum kırmızı fırtınalarda
Cilasız, marangozlar utansın
Etrafa tüküren bir tahta gibiyim
Var mısın diyorum kendime şimdi
Babası ölmüş klarnetler öpsün mü göğsünden
Rüzgârı incitmeden kabullensin mi yüzün
Buyur etsin mi yağmuru terzi ellerin
Kendi söktüğümü dikiyorum hayatımdan

Sahte Vefa, Sayı: 6, Ocak 2014

BİR ZAMANLAR BU ÜLKEDE
Ömer Asaf’a

İki ayağımın üstünde iki ayak, bir sağa bir sola
Dillerden düşmüş ilahileri ezberledim
Hakkıyla söyledim, Hûûû Hûûû Hûûû Hû
Oğlum bir zamanlar bu ülkede çok büyük adamlar vardı
Onları da seni yaratan aldı, bir bildiği vardı

Sana koca bir kitaplık, koca bir ana, koca bir omuz
Sana koca bir Türkiye, yeni değil
Hazırladıklarım arasında
Her sıçradığında Bismillah, Bismillah, Bismillah
Her hapşurduğunda Elhamdülillah
Sana lâzım olan işte bunlar
Geriye kalan hep yalanlar
Hani demiştim ya büyük adamlar
Ben de yetişemedim onlara oğlum
Yetişebildiklerime kulak verdim
Bir sözün altını çizdim, hayatımı değiştirdim:
“Allah’tan başka her şey puttur.”

Put nedir?
Put patronlardır oğlum, işçiyi madene gömenlerdir
İki ekmek için gittiği işinden aniden kovulmuş
Tüm babaların uykusunu biriktiren ben
Sen uyu diye görünmez yataklar aldım
Her birine nice görünmez bebeler yatırdım
Rüyalarımda yetimlere sofralar açtım
Gönlümün odalarından güncel haberleri çıkardım
Çünkü sen doğarken de çocuklar bırakılıyordu ölüme
Avlu yoktu bırakılacak, WC yazıyordu kapılarda
WC nedir?
Gökdelendir, plazadır, kul hakkıdır, kabir azabıdır oğlum

Nasreddin Hoca Santa Claus’u döver oğlum
Çam ağaçları ormanda güzeldir, hediyeleşmek her zaman sünnettir
Kafan karışmasın yılbaşı yaklaşınca
Her yıl yeni bir kefen oğlum, aklından çıkarma

Büyüdükçe dünyadan tiksineceksin
Sakın şaşırma

ERİŞİME ENGELLENEN SİTEMLER

"Oğlum sen hep sabret" diyen anama

Gazetelerin üçüncü sayfası gibiyim
Hiçbir cinayetim çözülemiyor içimde
Şiddetli bir geçimsizliğim, şiddetim
Eşkâli belirsizim, dokuz şiddetinde prefabriğim
Güceniğim, faili meçhulüm, mefâilün

Gündemim çok yoğun anne çok
Yorgunum dünya diyorum gülüyor
Sun bana bereketli dinlencelerini
Katla/n seccade gibi yatağımın kenarına
Sabahın köründe yatsıyı unutmuş belkiyim

Niçin sence bu benzini atmış vitessizliğim
Tashihler, redaksiyonlar, motivasyonlardan geçtim
Sırt çantama bayatlamayan yaralar gizledim
Biliyorsun sen bunları ve aslında hep bildin
Dilaltında saklı tükürüklerimin elbet saçılacağını da

Ekmek kesme tahtası gibiyim anne
Neyi korsan ko üstüme her yanım risk
Her tarafım zift ve yürüyorlar üzerime bak
Yolların selam vermediği bir kaldırım taşı mıyım
Bunca sert adımda anca rengi solan

Ben hep sabrediyorum da anne
Neden sabır hiç benlemiyor?
Neydi anne ile ana arasındaki fark
Boynumdaki muskanın ipini çözen
Yoksa boynumdaki ben, ben mi?

Aşkar, Sayı: 30, Nisan-Mayıs-Haziran 2014

EVLİLİK ÖNCESİ REHABİLİTASYON MERKEZİ

"Akrep 2014'te sağlıklı ancak bir önceki yıla kıyasla daha hassas olacak."
- Bilmemnebisi.com / Astroloji

Ne haber iyisin, hâlin nicedir
Mayışlar yattı mı primler çift katlı
Akrepler evlenecekmiş kendini sokmadan
Bu yıl astrologlar pek bir kova
Doldur boşalt yap arada, iyidir

Bakışlarının gölgesi düşer mi bana
Müsaitseniz annemler gelecek çünkü
Sefere çıkalım diyoruz bu yıl size
Surları dikme gönlüne lâle devrim
Ganimetlerim sana zahmet, hazır ola

Söz ver bana sonra nişan da alırız
Bakarsın düğün telaşımız canlı yayınlanır
İnsan bu, arada gözüksün istiyor gözü çıksın
Ama ben işte bu kadarım devletlûm
Olmazsa at biner çeyiz kuşanırız

Performans değerlendirmem nasıl sence
Yolun sonu gözüküyor mu evli çocuklu
Benim arkadaşlar çeyrek zor takarız deyular
Bakiyeler be canım bilirsin hep sıkıntı
Birikirim her gün faizsiz, kalbinde

Müze gezer miyiz, saray maray
Hoşlanırsan eve halı kaparız haremden
Perde de alırız ben takarım belim ağrımaz
Yeter ki sıcak suda kurumasın gözlerin
Soğan da doğrarım ağlama, ay ay

Çocuk da yaparız be, iki üç lisanlı
Amerikan maması almayalım üzülmez o
Beslenme çantası sarı kırmızı olsun he
Ben anaokuluna gitmedim ki anakucağım
Sallar mıyız elektronik beşikte, dünyayı

Bak şimdi balayı geldi birden aklıma
Roma’ya mı gideriz ucuzmuş biletler
Aşk çeşmesinde abdest alırız oh
Vatikan’a el sallarız hatta nanik nanik
Seni görse oturur ağlar Maria Theresia

Fransız ihtilâli gibisin yanlış anlama
Herkesi bozan Türklüğüm sana sıcak boza
Gel seninle tarih dersi verelim
Divan edebiyatı senin isyanlar benim
Çeşme de yaptırırız aşkın hatırına

 Aşkar, Sayı: 29, Ocak-Şubat-Mart 2014

HAZİRAN KİMSEYE ÇEKMEDİ

                  * Bülent Parlak’a nazire

Evlilik vardı, siz bilmezsiniz
Ben evliydim, onlar hep bekârdı
Hazirandan kalan bir rejimdi sanki bütün kadınlar
Yine transfersiz spor sayfalarıyla ayrılıyorduk bir aydan
Ayın canı cehenneme
Cennet nereye düşer şimdi
Karım nerede kaldın diye sorunca bana

Evlilik vardı, sen de bilmezdin
Paran kaldı mı diye sorulacak kalmamış bir dost gibi
Arkanda duruyordum
Senin için kepekli saçların ve renkli tokaların önemi yoktu
II. Meşrutiyet, İttihat ve Terakki ve
Sırıtmadan babasına komik bir şey anlatan çocukların
Kaldım, bir yanım alacaklı ev sahibi, diğeri faturalar
Klimaların canı cehenneme
Ben bir şey demesem AESAŞ yine de anlıyordu

Evlilik vardı, demedim kimseye
Başıma ne gelirse hepsi çeyrek altından
Ve üç çocuklu bir ailenin içinde kaybolamadım hiç
İki mizah arasında ağlamak sevap sayılmaz
Bir süpermarketin yoldaşıyım sanki
Hiçbir para birimi tespit edemese de
Paranın canı cehenneme
Bomboştu cüzdanı
Evlilik vardı, siz bilmezsiniz
Bir sinirlense ülsere ve bana
Yani durmadan tek çocukluktan bahseden bana çare bulunacaktı
Birkaç damarı pıhtılaşırdı tam kalbinden
Sosyalistler devrime karşı dururdu
Aylardan haziran
Şekerini bardağın içine bırakmış çizik bir kaşık gibi sessiz
Yaşamın canı cehenneme
Çay soğuyordu

Mahalle Mektebi, Sayı: 20, Kasım-Aralık 2014

HESAP ÖZETİ

Dedemin ayakları kurardı akşam pazarlarını
Kar inercesine rahat, hani hep coşkulu
Son ödeme tarihi gibi kalabalık marketler
Veresiye defteri vardı mahcup zamanlı

Otoparkta eğleniyor çocukluk, çocuklar
Uzaktan kumandalı selamlaş, selektörlü
Pencereden su da vermiyor artık komşu
Trilyonluk lunaparkta markalı toplar

Saçlarım el arabası sanki öne doğru
Sürüklüyorum yükümü sırıtmadan
Şehirden köye iniyor aklım, almıyor
Musluğu sırt dönmüş bir çeşmeden su

Ne kadar puanım kaldı
İçimde birikenlerden?

Sahte Vefa, Sayı: 3,14, Nisan 2014

İNİŞ İZNİ

Biraz komik yaz diyorlar, gülüyorum
Bana bunları yazdırana söyleyin,
Yapraklar sararır, kimse utanmazdır
Bir dilsiz, ana dillere kayıtsızdır.

Müzik şiir yazdırmaz, şiir zaten müziktir
Dinliyorum bunu yazarken kendimi
İnsan gibi davranıyorum kelimelere
Sabah ezanını, çok iyi dinle.

Esas duruşdayım boş bir asansörde
Kaçıncı kattır bu, topraktan uzaklaştığım
Çiçek ekiyorum avizeye, bak bu komik
Patronun köpeğinin ağzında altın kemik.

İniş izni istiyorum kuleden, böyle
Sürekli tekrarlanan bir anons dünya
Gerçekten ölmek gibidir aşk, aniden biter
Toprağa verilir, herkes evine döner.

İtibar, Sayı: 26; 2013

ÖNCE ÖLÜR BABALAR

Hayat müşterek değildir, müsriftir
Önce erkekleri harcar hayat
Kombiler, benzinler ve ekstreler yoluyla
Patronların evdeki üç çocuğu umursamazlığıyla
Bir işçinin yerin en az beş kilometre altında
Feci şekilde can vermesiyle ilgilenmeyen işletmecileriyle, sigortasız
Çılgın ev partilerinin, lohusaların ve evde kalmışların ıstırabıyla
Oklar ve mızraklar hayat babaları
Köylere, toplantı masalarına, dağlara

Önce ölür babalar
Çünkü yalnız çeneleri vardır
Koynuna cüzdanlarını alan kadınların
Memleketini bir kez görmek isteyen memura
Son isteği kızının yanağını sevmek olana
Ne Babalar Günü ne de eski bir dostun selamı çâre olamaz
Delik çoraplara, ütülenmemiş birkaç fanilaya sorun
Kılıçlar ve atlar hayat babaları
Evlere, otel odalarına, uzaklara

Önce ölür babalar
Ceplerinde son çiğnenen sakızdan bir fal kâğıdı
Belki de şeyhine götürdüğü bir rüyası
Korkunç bir yankı bulmaca sayfalarında
Soldan sağa, yukarıdan aşağıya, hep baba
Dünyaya gelmesin babaları mutsuz olan çocuklar
Ya da akciğer kanserinden ölmesin bir sigaralık ferahlığı olanlar
Sıkar ve tütünler hayat babaları
Camilere, mezarlara, gözyaşlarına

Önce ölür babalar
Peşlerinden aynı efkârlı türküler tüter
Ceplerinde kadim boşluklar

Önce ölür babalar
Bazısından geriye bedduaları

SONDAN BİR ÖNCE

“Gönül nedir bilene gönül veresim gelir
Gönülden bilmeyene hissiz diyesim gelir.”
– Sadettin Kaynak, Nihâvend

Ayaklarımda son abdestimden kalan
Hem yumuşak hem hesaplı peçete parçaları
Beni sonsuz bir mesaiye uğurluyor Allah’ım
Keşke bıraksalar öyle bir kılacağım ki
Hızıma ram’ler yetmeyecek tesbihte ve tespitte
Akıllara durgunluk verecek gönül erliğim
Büyük konuşuyorsam bil ki sendendir, kabul et
Sondan bir önce

Aşırı yük yazıyor asansörde ben binince
Kiracı olduğumu anlamış gibi yazıyor
Hep aynı şeyleri diyormuşum gibi yazıyor
Utancımdan görünmez olsam keşke, kendime çok iyi baksam
Bunlar nasıl laflar değil mi Allah’ım
Sen her şeyi görürken ve her şeye bakarken
Sana inanmayana bile ekmek verirken
Sondan bir önce

Gerekirse susarım nasılsa bilirsin sen ne diyeceğimi
Her şeyin en doğrusunu ve en güzelini bildiğin gibi
Ne kadar zor Allah’ım senin işin de
Oysa biz hiçbir şeyi bilmesek bile
Yalnız seni bilsek yetecek, bilmiyoruz
Yardım et, iki avuç dolusu duam var
Her ikisi de sana, kabul et
Sondan bir önce

Hiçbir alanda önemli bir yerim yok
Sadece iki metrekare, tespih ve takke
Beyaz yakalılar bunların hiçbirini bilmiyor Allah’ım
Özellikle de insan kaynakları ve muhasebe
Hâlbuki hepimiz çalışıyoruz aynı gökdelende
Türlü türlü mallara başlık yazıp satıyoruz, sen öyle yazdın diye
Onlar konuşsun hep, yalnız sen affet
Sondan bir önce

Bir marka olmadan bin dokuz yüz seksen altıdan beri
Tüm tüketicilerime artık beni tükettiniz be
Demek istiyorum Allah’ım yüksek müsaadenle
Sabah asık suratlı, öğlen çekilmez, akşam sıkılgan
Beni sen böyle yaratmadın biliyorum
Beni ben bu hâle getirdim biliyorum
Bana akıl ve fikir ver, yolumu göster
Sondan bir önce

Çok acayip şeyler oluyor bir kıtayla anlatayım
Yazarlar beni fan sayfalarına çağırıyorlar
Geçen gün Orhan Veli beni takip etti mesela
Ölen insanlar yakamıza yapışıyorlar Allah’ım
Öyle çürük, öyle yosma, öyle karışık insanlar
Haramları önlerinde helalleri artlarında
Beni koru, beni gözet, beni kolla
Sondan bir önce

Her şeye rağmen güzel şeyler de oluyor anlatayım
Rüya görmeye başladım mesela ve yazmaya da
Seni daha fazla anar oldum ve daha fazla düşünür
Hesap kesim tarihinden evvel seni daha çok
Daha çok daha çok aramak istiyorum Allah’ım
Böylece kendimi bulur yeni şiirler yazarım
Kulun olayım, kölen olayım
Sondan bir önce

Diyeceklerim bunlardan ibaret
Diyemediklerim bunlardan çok başka
Onları da sen yaz kaderime haddimi aşmayayım Allah’ım
Ama bil ki her şey senden, sana ve senin için
Onun için Türkiye şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketidir
Bu asırlarca senin çok hoşuna gitmiştir, eminim
Daha da emin kalayım, mümin kalayım

Sondan bir önce

Hiç yorum yok: