20 Mart 2015 Cuma

MİTAT ÇELİK





(1966, İslahiye / Gaziantep - )

İslahiye Lisesi’ni bitirdi. Ankara Üniversitesi Kastamonu Meslek Yüksek Okulu’nu terketti. Beş yıl kitapçılık yaptı, dört yıl “Şiirin” adlı şiir-poetika dergisini çıkardı. “Zamandükkanı” ve “Operadaki Hayalet” isimli fanzinleri çıkardı, periyotsuz olarak çıkarmaya devam ediyor. Mersin’de yaşıyor.
Şiir, yazı ve söyleşileri Akatalpa, Andız, Aydınlık Kitap, Bireylikler, Düş(v)eYaz, Eliz Edebiyat, Islık, İmlasız, Radikal Kitap, Şiirin, Ücra, Yaratım gibi dergi, fanzin ve gazete eklerinde yayımlandı.
Yapıtları: Şiir: *Serpene. İst.: Şiirden, 2007 *Yengeç Avı. İst.: Şiirden, 2018.
Kaynaklar: Yengeç Avı. İst.: Şiirden, 2018.

Hazırlayan: Şükrü Kırkağaç
* 25 Mayıs 2022 tarihinde güncellendi.


Şiirlerinden Seçmeler:

SAMSA

bunların hepsi kötü bir şaka. zihnimin bana ettiği oyun,
diye düşünüyorum.
oğlumun kapıyı sertçe çarpmasından gerçek olduğunu
anlıyorum.
altay öktem sokağın kralıydı hatırlıyorum…
eminem’in annesini kendince sevmesini de, kendi
zihninin ona ettiği oyun, diye düşünüyorum. birazdan bir
kapı çarparsa kendini orasından asacağından eminim.
piranalar gibi doluşuyorlar. çocukluğum elindeki
trampeti (tenekeden) durmadan yere çalıyor.
geyik baba’nın arkasına tenekeler bağlamasını
hatırlıyorum. yok yok bu doğru değil. kendi zihninin ona
ettiği oyun, diye düşünüyorum. veya çocukluğunun
ölmüş kendisine küfrüdür. birazdan anlayacak.
kara bir köpeği yularlayan ve sırtına binen altay’ın
gözleri ışıldıyor. kırık bir sopayla köpeğini kıçından
yaralıyor kara uyuz çocukluğum.
bunların hepsi balkonuma toplaşmış.
molotof elleriyle sırıtıyor mahir. oğlum habire kapıyı
çarpıyor. çarptıkça direklerinden tırmanıyor içeriye.
tanımıyorum çoğunu. emma, tüm çocuklara (hatta tek
tek) orasını gösteriyor. josef çok sinirleniyor. halinden
belli. sokağın kralına ters ters bakıyor. ben diyor, ben,
gelirsem hepinizi düzelteceğim diyor. tavırlarında
büyümüş bir hal var.
aziz, (ancak kafası seçiliyor) “amca mu ne, amca mu ne,
amca …” diye soruyor.

çocuklar doluşuyor balkonuma. fındık kadar burunlarını
pencereme yapıştırmış, bildiğim bilmediğim tüm
nesneleri ellerinde tutuyorlar.

tayland’lı çocuklar kanayan küçük organlarını
temizliyor. halepçe çocukları sırasıyla içeriye
kundaklıyor yaralarını. berberi kızları, saddavi’nin
elinden tutmuş sünnetli yerlerini gösteriyor habire.
nâzım, dönüp arkadaşlarına “yapmayın, etmeyin paşam,
yazıktır bu adama” diyor. oğlum ve çocukluğum
tükürüyor yere, hınçla üzerine basıyor, biz diyorlar
bitireceğiz birazdan işini. kör bağcı makası havada
şakırdıyor. paslar dökülüyor yere.
teslim ediyorum kollarımı. bir hareketle buduyorlar sol
elimin parmaklarını. makasın pası doluşuyor içime.
giacometti o halimin eskizini çiziyor celan’ın defterine.
yahudi çocukları şenleniyor birden, son gördüğüm kara
bulutlu arap çocuğu oklarken sağ elimi. hüseyin, usulca
kafasını bırakıyor yanıma.
karıncalar gibi iniyor çocuklar sokağa. afrika’nın böcek
yiyen karıncaları… gibi çocuklar… “gregor” diye hep
bir ağızdan bağırıyorlar…
sokak başında elinde tiner, oğlumun balkonunu işaret
ediyor altay…

Akatalpa, Sayı: 98, Şubat 2008

Hiç yorum yok: