Ankara’da yaşıyor.
Şiirleri, yazıları ve söyleşileri Akatalpa,
Berfin Bahar, Bireylikler, Her Şeye Karşın, Koridor, Lacivert, Şiiri Özlüyorum vb.
gibi dergilerde yayımlandı.
Şiirlerinden
Seçmeler:
a
hep aynı ağırlık,
köşe bucak
zamanın
omuzlarında, vahşi ışıltı
ilgi çukurları,
lirik yaslanmalar
beyaz duvarlar…
konuşmayı seviyor
katrana bulanmış keder
işte menekşeler,
kadife çiçekleri
o vicdan
güvercinleri, kendine yürüyen
aynasında ruhunu
okşayan carpe diem
yün eğiren kan mavi
hazlar
susuyor keskinin
ucunda taş, sürgün
yakındayız ve
uzakta, ölüler ırmağını
boyuyoruz,
yüreğimizi taşıyarak…
Akatalpa, Sayı: 128, Ağustos 2010
AYARTMA
ODALARINDA
"Hadi uç git minik kuş, kanatların kırılmadan."
Her şey çığırından çıktı, hızla: Manzarası
güzel kayıtsızlık.
Teyellenmiş sözcükler, sokaklar ve
pencereler…
Ve şair şairin dilini yıkadı ve büyüdü
ayrık otları.
“Kara Hiyerarşi” işte. Tahrif için kibir
alfabesi.
Sonra, şiire sevgili bir saygı duyduğunu
haykırdı,
Badem Gözlerini Bırakacak Olan.
Yer çekimine şiir gıdığı işte. Araya hiç
işte.
Paralı edebiyat istiyoruz, diye seslendi
Entelektüel Arı,
süsünü deşen temiz ve berrak kalabalığa.
Tellallar çıkardı meydana az gelişmiş hazzı
çağıran estet.
Kalbi soldu büyülü bekleyişler çatan
gecenin.
Çelişkiler gürültüye indi kamaşan
arzularıyla.
Müthiş bir aylaktı çaresi yüzüne yazgılı
çılgın.
[Şarkısını okşuyor, uzamını işgal eden
kıvılcım:
Orada kasvetin içinde benzerini arayan
alay.]
[Sen yaz onlar anlatır. Ateş üfler dalında
yeminli alaca.
Küçük yağmurdan ve masumiyetten notlar alır
algılanan
ilginç ve mahrem delilik için dörtnala
gider soğukkanlı
utanç ki o ürpermiş boynun lirik ipidir.]
Daha bir sürü şey oldu: Suyun çatlağından
fışkıran,
kendine çöl sırlayan, kendiyle iyi geçinen
kavrama dalgınlıkla harf ekleyen, körkütük
akla yama.
Alkışlı Yokoluş Şenliği.
Diyor ki: Bir miktar sanrı fırtınası bu
hassas görü.
/İşte gramofon iğnesiydi hayatın eteklerini
açtığı...
Şimdi çıkıp yürü dinlemek için
güncelleştirilmiş
sessizliği. Geç özlemle kalıcı yenilginin
içinden.
Sen, ölü bir “Elmanın pembe beyaz teni”sin.
Bir şiir inciri uzansın düşünceler sedirine
uykusuz
bir kızıl güzün içine. Çınlasın olmalar
nehrine yolculuk
tutkuyu eylemle yaşatan.
Şiiri
Özlüyorum, Sayı: 67
BARİYER
üç beş don kişot
büyütüyorum, doğrunun yamalı düşüne
elimde asimetrik
bir değnek: huysuz ve söz dinlemeyen
kimden miras bu
serpuşlu us armaları, yaşam havarileri
görünüp
kayboluyorlar, çabuk adımlarla, ağır kasvet
hâlâ kendimize
benziyoruz, vizesiz düşüncelerin koynunda
sen kemik
kuyularından kum çekiyorsun
dünya süzülüyor:
naaşsız merasimler, jurnal ve ip
göz ucunda
öldüğümüz yerler, an dağılımı
birazdan yağmur
yağmaz, yalnızca rüzgâr ve kapanan gök
ve kampana
-bizi bağışlamasın-
üç beş don kişot
diyorum, kumu öpüyorsun
diyorum ki terk
edilmiş aşk gibi şeytana uyalım
ceberut tümceler
üzerine
de ki
bir karanfil
kokusuna ölmektir yaşamak…
Akatalpa, Sayı: 124, Nisan 2010
BİÇİM
KORİDORU
Giz ve Nimet
1. Yol yağız yapılanma yürek pankartı
usumda
Hızla geçiyorum yüzünüzün kovuklarından
Külfet
1. Oradasınız hepiniz kaygılar
kütüphanesinde
Bir dinginlik meleği arıyorsunuz bağımlı
korkuyla konuşan kimsenin göremediği
Park
1. Kör bir bahçıvan hevesle açtı kepenkleri
2. Düş yenilgiler getirdi cinsiyetli
kamyonlar
gümüş yeleli yalvaçlarla güncellenmiş
kalabalık
-tanrının ayağı kesilmiş uzun ve kara bir
alçı dünya-
Kısa Cümleler Çürüğü ve Kabuk
1. Bileniyor ağır testeresi marifetli
dengenin
öfkesini dolanmış sözcüklerle.
2. Dilinize ışıyan bir bellek var
bir garip devrim göz ucuna yontulan
3. Belki sizi üzen şeyler var alçı
menekşeler
Eski Ateşler Soluğu
1. Aynıdan çözüldü kıvam. Kök salıyor iç
deniz
çekip çıkarmak için suskuyu sarnıçlardan
ÇAY EVİ
alışkanlık
sımsıcak burgaç
yüzü ay çanağı
soyunmuş çürüme
bilgi ve hayat
arasında çaresiz liman
fısıltılar asıyor
keyifler manzarasına
burada ve orada
konuşunca
sardunyalar üzerine
yol gösteren
kasketli kuşlar havalanıyor
melankolinin
karıncalanan göğsünden
oysa yılkı değil
penceresiz yazın ince ağzında
o şarkı ve ilke
kaygı
kuşkulara çember
çeviriyor
aklını yutan
papirüs
saf bir bulutun peşinde
mırıldanmış gövde
olmuş bitmiş her
şeyin rahlesinde
düşürmüş
kelimelerini
dokunup kaçıyor
nervürlü soylu çığlıklar
eklektik bir
tangonun çıplak teninde
paradigmanın
dudaklarına tırmanıyor
ağırbaşlı iyinin
süsü
im
tutku sabrı
ölüler yazını
üzerine sararmış makale
nefesini tutmuş
kalebent düşüncenin
öncülleri koynu
longoz koynu aşk
Akatalpa, Sayı: 129, Eylül 2010
HAVUZ
-kim büyümüş ki yaşama
yaramaz bir mavidir
içimizde ateş çiçeği, gülümseraceleci
ve korkak ağdalı
zaman
yüzünde kan kırmızı
mum, eriyor
eriyor, soğuyor,
bozuk gen yangını
sonra uyumsuzluk
yumağı
kafesinde aç fosil
ölüsünü yakasına
asıyor karanfil
gönderilmemiş bir
mektup gibi
çıplak, acının
kalabalık kentinde
küçük odalarca
aynada hüzün
bu yasalar, saydam
ruh…
ürküye boncuk yaşlı
umut…
ve kir…
varlığına harf
arıyor, aklın duygusu
onca yükün altında
güzelgünler
sularını boşaltıyor
incinerek…
Akatalpa, Sayı: 117, Eylül 2009
KALP PARAGRAFLARI
tutam ve kukuleta
alışıyorum acıya
bukağısı paslı kök
ve incili dalın
gölgesinde, söylemlerle sinsi
çullanıyorum içimin
uzağına… göçük
hep yolun başına
dönüyor içimde lal kandil
biçimini
değiştirerek… bir düelloyu bekliyorum
sıcağın gövdesine
işli saf bir aşkın ürküsüyle
halkalanmış akıl
ağrıları suyu kıskanan
sembol ve itibar
gebe köprüler var
haz çölünün çok yüzlü
atlasında
kenetlenmiş tembihli düşler
avunuyor yakın
anlamların mahmur ıslığı
içi bulanmış bir
ayın penceresinde
sığınak ve tat
senin belleğinde
delişmen öyküler var
eşsiz mevsimlerin
yolculukları sarmaş dolaş
bir kusur gibi
öpüyor çığırtkan yaralar
paniklemiş umudun
sabırlı karanlığını
senin dudaklarında
dünya var hevesli müptela
alaylar ve dualar
kitabı kabında devinen siren
bilinç ve boyut
şu esintiler var ya
ele avuca sığmayan batık…
tavına ışıldamış
utançkâr hançer, kumpaslar
yazıyor
gülümseyerek sürgün edilmiş kınında
Akatalpa, Sayı: 133, Ocak 2011
KÜR
ikili anlaşma:
kurgulanmış ırmakta
kirleniyor su
birbiriyle ilgisiz
parçalar, sonra kaos
dalgaları, yumuşak
bir itaatin koynuna
sığındı kıvancın
yokluğu
vizyon:
üç kuruşluk hayatın
döngüsü
sardunya saksısında
kış hazırlığı
sıcağa gülümseyen
usul ve zerre
imgesel ara:
anlam ikiye bölüyor
insanı
çamur taşıyor
kuşlar işgal edilmiş üslerine
incecik ve sıcak
acıları yazıyor
kentin nitelikli
gövdesinde sinsi günce
çağrışımsal bir
kuşatmanın ortasında
olgunluğunu
yeşertiyor eyer ve at
duygunluk:
olmanın kimlikli
basmaklarında
kaprisli bir telaş,
dili aşındıran
işaret ateşleri
yakılıyor yakına
rüzgârını yüzüne
asmış sıra düzeni
welcome:
susmak kolaydır ve
gelecekten konuşmak
kalenin burcunda
biçimli konak, yorumlar
birikiyor tarihin
berkitilmiş kanaviçesine
über alles:
kavramış dizginleri
çekiyor düşlerini
sanki yeniden kurar
gibi her şeyi
camlara
apoletlerini yansıtan yalınç bir hüzün
ve semazenler ve
aktörler
taşlarını parlatan
köprü, burada mıydık
budala ve ağrılı
konuştuk içimizdeki ülkede
sürdük eskimiş
yüzümüze
biçim
karıncalarının büyüleyici salgısını
mavi bir anjelik
süsledi beyaz geceyi
dişleyip ağacımızın
kurtlanmış elmasını
marifet:
gözlüyoruz keyifler
koridorunu
sevecen karanfilli
kapıda aşk
okşuyor güneşin
patlamış dudağını
Akatalpa, Sayı: 136, Nisan 2011
MİHNET EVİ
yüzüne sürülen
düşzaman duyarlı bir bölünmedir
ölümlü kasnağın
kalbinde kurudukça aynasında
sevecen ökse,
fısıldar düşünce böcekleri, beklersin
ketum alışkanlıklar
doğuran avangart gölgenin
kucağında;
çırılçıplak su yaprakları…
bu kör kapı ilanı
yel, yaşam irini terk edilmişlik de
iki dilli ormandır:
ateş hücresi, incinir içindeki eşkıya
irkilerek, ayyar
zamanın bencil postuna
akşamın
serinliğinde meşum bir yaratık gibi
tutku düşkünü uzak
bıçak, seni kendine benzetir
yavaşça, panzehir
yokluğuna kapanır anlam…
ama yağmurlanır
yollar, hükmün narsist düğümlerine
dillenir,
renklerinin inatçısı ölgün pencere
benliğe mühürlü
sevinç; sökülür, deli divane
bekleyişin
cümbüşünden perçinlenmiş o zemheri
parçanın
özgürlüğünde demlenir su
aşk gevrek gülüşler
içer teninde…
beyaz cüppeli bir
yargıçsın şimdi ve hüznün yalvacı
büyüyorsun
duvarların ardına, kara bulutlardan geçerek
ısıtmak için genç
ömrünü, gerçeğin şiirine…
Akatalpa, Sayı: 126, Haziran 2010
MÜZE
uslu düşleri
soluyan alışkanlık değil umudun güncel ağrısı
geçip gitmiyor
tanrısı sağır hazan burada ölüm var
fermanı yıkanmış
zifir ve söz
zapt edilmiş meydandayız…
uzak misaller üzerinde
antik bir fener
asıyoruz bıçağı suya arındırmış
nesneyle sevişmeyen
allı kuşatmanın çengeline
güneşin doğmasını
bekliyoruz…
rüzgârı çağırıyor
yatağı değiştirilmiş yazgı
isyan ederek çığlık
dilini aşındırmış yasal kabartmalarla
yaşlı ağaçlar bizi
süzüyor çıplak ruhunu demlemiş
su ve anlam kıyımın
çatlak damarlarına
saklanmak istiyoruz
yumuşak ağızlı bir cennetin kalbine
yorgun kentlerden
kovulmuş anıların üzgün aşkıyla
açılıyor yadsınmış
kapılar
arkamızda yelkenli
tekneler ve bir şaşkın delice…
Akatalpa, Sayı: 131, Kasım 2010
YAMA DEVRİMİ
küçücük memenizde
mayalanıyor
günlerin
meymenetsiz gururu
ağacı
anlatıyorsunuz sürükleyerek sesleri
gölgenin biçimini
tarif ediyorsunuz içlenerek
duvarlarınızda
ödüllü milenyum öyküleri
köpük ve av
I
yaprağın damarından
çekiliyor ışık
alaycı bilgeliğiyle
II
güdüleme odalarına
yuvalanmış
varlığı taşlayan
yalvaçlar
kırmızı mızraklar
saplanmış takvimlere
II
düğmelerini çözüyor
kent fırtınaları
aceleci kapılar
talan ve nasip sımsıkı
birbirine sarılıyor
farklı sancılar
karınlarını
doyuruyor teamül çocukları
aynı geçmişin
sayfalarını çevirmiş
günahları sırtlayan
tütsülü boyutlar
I
ılık bir yazı
dokuyor
ölüler evinin
derinliklerinde
yok sayılmış safran
sarılı özgürlük
mavi bir imbiğin
sevinciyle
ah eteklerinizde
hevesli bir akşamüzeri
ilkelerini okşayan
duygusal bir olgunluk
ay çıkıyor
kağıtların arasından
hüzünleniyor öksüz
bir belleğe
soğuyorsunuz
alabildiğine
Akatalpa, Sayı: 134, Şubat 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder