Şiirleri ve yazıları Karabatak,
vb. gibi dergilerde yayımlandı.
Yapıtları:
Şiir
Kitapları:
& Kokusuz Bahçeler (2015, Şule Yayınları, İst.)
Şiirlerinden
Seçmeler:
BOŞLUK
boşluğunu da alıp gidebilirsin
geride hiçbir şey kalmayacak
ben de kalmayacağım
mavilikler, kibrit kutuları ve tosbağalar
aynı anda bakışlarımız
kesişmeler ve kıvrımlı halleri sokakların
bazen sisli gri havalar
kabarık camgöbeği, sevdiğimiz renkleri
boğazın
gidemediğimiz yerler
caddelerin kavuştuğu köşebaşları
kalmayacak geride
ben de kalmayacağım
bahçelerine bayıldığımız evler
ortancalar ve upuzun begonvil
mevsimsiz, incecik ve inatçı
yağ kutularındaki tırnak çiçekleri
kalmayacak tozu toprağı
kendini tamamlayan bulutlar
güneşle büzülen akşamsefaları
bitmesini istemediğimiz günler
serinlikte dans eden sürüyle sığırcık
kalmayacak kımıltıları
kullanmaya kıyamadığımız sözler
saklayıp biriktirdiklerimiz
doğuya doğru bitmeyen yolculukların
sonrasında akmayan zamanlar
en çok yazlar yakışır sana
her şeye denk geldiğini söylesem
tekrar tekrar hiç bıkmadan
yüzünde nar çiçekleri açtığında
her zerreye bir parçanı bulaştırıp
kafeslere sığmıyor varlığın
geride hiçbir şey kalmayacak
ben de kalmayacağım
İZLER
biliyorum son kaybolduğum yeri
bu izler bana ait
bu laf kırıntıları, buruşuk kâğıtlar
dağılmış kurşun kalem çöpleri
izler, silindikçe kabaran
rüyalar, yalın ayak göçtüğümüz
mevsimler renksiz ve karman çorman
yürüyorum ağır aksak
henüz dünyaya gelmeden, bu uykuya dalmadan
bir yanım rüzgâr, ya düşüyorsak
kuşatıldığının farkında bile değil şehirler
şehirler, tek kişi yaşadığımız
geceyle gündüzü görmekten aciz
belki de bu kadar karmaşık değildir
yıkıntılar üstündeki ötüşleri kuşların
başımız gömülü, harabenin orta yerindeyiz
halka halka olsa da ağaçlar
aşına aşına çöller çoğalsa
hayaller çürüse daha kurmadan
gülüşü yaşlanmıyor insanın
hangi aynada görsem tanırım bu yüzü
hangi gölgeyi çiğnesem hep ileri
derin faylar var alnımda
biliyorum son kaybolduğum yeri
KOKUSUZ
BAHÇELER
aynı anda okusak bir şiiri
yağmur yağıyor o tepeye
toprak kokusu sızan kabir
doldukça boşalan ıslak
sarığı kırık mermer
pusulasız çıkıyorum bu sefer
şehirleri birbirine katıp biraz
denizsiz şehirleri
/doğuda bir ağacın altı ne koyudur şimdi
dinlenmem için uzun bir yol var önümde
felçli bir kırlangıç nasıl göçer
hangi mevsimi içtiğinde açılır nefesi/
bulanık sulara karışıyor yüzler
yansı; sadece unutulanlar
ıs; bir köprüden aşağı
bulutlara yaslı, en derinde merih
pusulasız çıkıyorum bu sefer
ülkeleri birbirine katıp biraz
yepyeni bakışlar toplayıp
uzun uçuşlar bulmalıyım
kokusunu bilmediğim bahçelere doğru
KÜÇÜKLÜK
şaha kalktıkça gömülüyor atlarımız
bakarken bulanık fotoğraflara
suçu ne diye soramam
kaçışıyor sıkıya gelince yüzleri küçük
insanların
herkesi masum gösteren ayna
rahat; rahatsız döşek
gölgeler uzun ve koyu, bitmeye ramak kala
ışıyacak yollarımız kırılınca bakışlar
yorsun huzursuz yatak, rüyalara katil
izleri çıksın sırtımıza hasırların
şaha kalktıkça gömülüyor atlarımız
dizgini çekmek zor değil
neyi yitirdiğinde aramaz insan
nerede kaybolduğunda bulunmak istemez
kıtaların güneyine inerken gemilerle
aşılmaz deniz, ne güzel şeydir küçüklük
acı soğuklar içiyor beyaz serçeler
kendinin avı
zıplaya zıplaya kendinin avı, göğsünde
çizikler
paydos borusu çaldı
dönelim suretleri arkamızda bırakıp
terk edilen tepe, kırık diş ve kanlı çöl
dönüşleri
yüzün kerkenez, suya bakmalısın, ha gayret
kılıçlar girdi kınına, büyüğü şimdi cengin
kahraman olduğunu bilmesin kimse
sen de bilme, ne güzel şeydir küçüklük
karışık adımlarla yalpalasan da vur kendi
kendine
yatakları dikenle dolu durgun aksa da
derelerin
geceleri dünyalar doğuruyor tahta kulübe
iki büklüm, sırtı saraylara dönük
sezmeye yarayan ışıltı, güneş sandığımız
kabarcık
ben sandığım, alabildiğine köpük
hepsi eriyor birden, her taşta volkanlar
saklı
varılmaz ufuk, ne güzel şey küçüklük
*http://www.karabatakdergisi.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder