(16 Mayıs 1986 - )
Kütahya
Dumlupınar Üni. Genel Sosyoloji ve Metodoloji Bölümü'nü bitirdi. Yüksek lisansını da aynı üniversitede
"Mustafa Kutlu Öykücülüğünce Mekân: Bir Edebiyat Sosyolojisi" teziyle
tamamladı. Yolcu Dergisi'nde yayın koordinatörlüğü yapıyor. Kitaphaber.com.tr
sitesinin kurucuları arasında yer alıyor ve 2012 yılından beri
Kitaphaber.com.tr nin editörlüğünü, 2015 yılından beri genel yayın
yönetmenliğini yapıyor. Kütahya'da yaşıyor; evli ve iki çocuk babasıdır.
Şiir ve
yazıları Dergâh, Hece, İtibar, İzdiham,
kitaphaber, Mostar, Şehir ve Kültür, Yedi İklim, Yolcu, Yürüyüş, vbg. dergi ve internet sitelerinde
yayımlandı. Sosyolojik çalışmaları mekân, kent, şehir ve edebiyat sosyolojisi
üzerine yoğunlaşmıştır.
Ödül: 2013’te
Balıkesir Üniversitesi tarafından düzenlenen 14. Geleneksel Şiir ve Hikaye
Yarışması’nda şiir dalında birincilik ödülü; “Zaman
İçinde Mekân” ile TYB 2021 Şehir Kitabı Ödülü’nü aldı.
Yapıtları: İnceleme: *Kentle
Kavga-Mustafa Kutlu Öykücülüğünde Mekan, İst.: İzdiham, 2017 *Kebikeç, İst. İzdiham, 2019 *Zaman İçinde
Mekân, Ank.: Hece, 2021
Şiir: *İnsanlığın Ağlama Tarihine Bir
Giriş, Ank.: Hece, 2021 *Bir Kuşu Taşlarla Bu Çöle Bağladılar, Ank.: Hece, 2023
*5 Mart 2024 tarihinde güncellendi.
*Yayına hazırlayan: Şükrü Kırkağaç
Şiirlerinden
Seçmeler:
ALTINCI
REDDİYEYE GİRİŞ
biz beşi bir yerden yakmıştık da umurunda
olmamıştı ölen şairlerin haklarında konuştuklarımız
yarım sucuk ekmek napolyona bakıyordu
elimizden geldiği kadar bonapart diyeceğiz
şişman kasiyerler boy verecek biz
çalışılmış derslerin öncesinde subhanallah çekerken
aklımızdaki yarım şiirlerin nötronlarıyla
Uyarlarını protonlarıyla Zarifoğlularını çarpıştıracağız
kim ölen bir şiir kadar ünlenebilir bu
dünyada geçmiş günlerin acısını üzerimizden alarak
ben bi şiiri boğdum parmaklarında gecenin
ebleh suretleri düştü yanıma ağrının yırtılarak
sonra durup astım tüm yamaçlarına şehrin
minaresiz bir resmi düştü aynama
kurtulacak olursak ondan kurtulmuş oluruz o
zaman önceleri deriz dört ayrı koldan
anlayarak gibi yaparız kısa cümleler
kurarak omzuna dokunuruz anlarız bunu
en çok atlas kalır bize bu tuhaf sicim
nerden tahvil edilmiş berbat zemine
kıvranarak ürpertisine sarılıyoruz
çıkarmaya çalıştığımız enlemin
yoktur çehremizde yırtılmış anıların ruhu
bitek dağların gölgesi var
çocuklar ama acıları paylaşarak isimleşir
çocuklar neyse bana kalan suç
bir kuyudan halka gibi dumanlar yayılarak
büyürdü bu benim suçum değil
harf harf zembereği kırıyor gördüm bilerek
sondaki cümleyi
ölerek yaşıyoruz girmek gibi bir suçumuz
var göğsümüze yazılan hayata
razı değiliz bu yüzden bizi tanık
göstermeyen tarihe bu yüzden suç ektik
yakarak bendimize firari gölgemizi bu
dumanlı hikayeler bu dokunuşlar
biraz dünya verir misin isteyene biz sana
helva verir su içiririz
liman değiliz burada liman değil tanıdık
bir yumruk tadı var ağrımızda
kedileri besleyerek ilerleyip gölgesinde
dururuz bu havalı gençliğimizin
ilkin yanımda sen vardın sonra kuşlar
geçerdi bir böcek severdik
hüznü sevmemiz boşuna değildi beyazlara
karşı siyahlardık
tüm kazananların karşısında yenilmişler
belgemizi yürekte taşıdık
üzmek gibi bir adetimiz yok göğü küstürmek
için bahanemiz
oysa kimse kendini üzmek kadar büyük bir iş
yapmamıştı
ve biz alnacımızdan yetim bir geleceğe
susuz şiirler yazardık
şimdi buradayız sonra orada geleceğiz bir
neslin tüketilmiş umuduna
umduğumuz bu olmamalıydı yaşamak düşerken
üzerimize
taş atıp yumruk kaldırmak belki tüm
nümayişleri sitayişle imlemek
kendi bahtımıza şiir sevinci yaşatmak kadar
gerekli idi bu
sonra tutup göğe çekpas çekmek işaret
öznesine sevinçle yaşamak
tutunmak asrımızda bir mandal gibi
durmaktır savrulmamak için
ben bi şiiri göğe yazdım şehre selalarla
duyruldu bu minarelerden
ebuzer olamadık belki çocuğumuz olur bilek
güreşi yapar misket oynar
sonra hayata karşı sesini yükseltir otur
dese de hoca verse de sıfırı
yenilmenin lezzetine vâkıf olan tüm
hücrelerinde anahtarlarımız
açılamayan kapıları açarak ilerler bu içli
dua ittifakında
Hece
Dergisi, Sayı: 201
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder