31 Ekim 2016 Pazartesi

M. GIYASİ AYDEMİR


(29 Ekim 1955, Isparta- )


       Kılıç İlkokulu’nu, Keçiborlu Ortaokulu’nu, Adana Erkek Lisesi’ni, Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü’nü bitirdi.
       Bir süre devlet memuru olarak çalıştı. Yurt dışında mesleki eğitimler aldı, incelemelerde bulundu. İş hayatına özel tohumculuk firmalarında değişik illerde üretim uzmanlığı ve farklı kademelerde yöneticilik yaparak devam etti. Adana’da yaşıyor.
       Şiir ve öyküleri bazı antoloji ve yıllıklarda, Çağdaş Yaşam, Ekin Sanat, Söylem, Tay, Temren, Tersakan Toros, Tmolos Edebiyat, Yaşam Sanat gibi dergilerde yayımlandı.
Ödülleri:
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Bir Zamanlar Bir Köy Masalı (2008)
& Bana Bir Şiir Bırak (2010)
& Nice Şahbaz Atlar (2015, Karahan Kitabevi, Adana)
& 397 Sensizlik (2015, Karahan Kitabevi, Adana)

Şiirlerinden Seçmeler:

ATEŞ

Sen Nemrut ben İbrahim
Sen Neron ben Roma
Hiç değişmeyecek
Ben hep Madımak.

“Nice Şahbaz Atlar” adlı kitabından

DÜŞÜNCE

Öyle takılıp tökezleyip durmayacaksın
Düşünce adamakıllı düşeceksin
Bulutlardan düşeceksin örneğin
Yıldızlardan
Düşlerinden
Mutluluktan düşeceksin
Aşktan
Sevgilinin kalbinden
Düşünce bir daha kalkmamak üzere düşeceksin
Düşüncelere
Düşüneceksin
Düşler kuracaksın düşün’ce düş’ünce
Düşüneceksin doğrulup kalkmak
Doğru kalmak için
Hep Niyazi olunmaz ya
Bir kere de Gıyasi olacaksın.

“Nice Şahbaz Atlar” adlı kitabından

KUŞLUK YARASI

elleri tenimde gece derin kuşluk yarası
şehvet yağıyor kanlı bulutlardan yer yağı kıyameti
her gidiş başlangıcı bir dönüşün dönüyorsun
belli havada karanfil kokusu ağır

saktır uyanır tezden yasak ezelden
uyanmaz parçalanmış akıl vicdanımız
rüzgâr yağmur ateş deprem değil hiç
korku yıkar dikilitaşı zaman  hiç değil

içimde ölü bir ülke yatıyor tepeden tırnağa
benzediğimiz kara açlık öyle iştahlı yiyecek
hepimiz bal tadında ömür arkası ağıt
aşk bırakmasın kimse yorgunum

nilgûn çocuklar gülgûn susun bugün
sıra yas tutmanın değil kefen dokuyalım
okuyalım meydanlar cenaze oğulu kovana
düş yeniden doğur beni annem ağlama

tanrım bilgelik karanlıktan mı ışıktan mı
geçer gözleri bağlı hayat körü can alıcı
ayakları çıplak bilekleri zincirli dilinde ilahi
gecenin tenine değdim ellerim yıldız yanığı

 “Gerçekküstü İmler” adlı dosyasından

NİCE ŞAHBAZ ATLAR

Soylu aygırlar koşardı önlerinde
Alınları akıtmalı doğurgan kısraklar
Yağız
     Kula
        Geyik kırı
              Demirkır
                       Ebruli 
                             Akçıl
                                Doru
                                    Al                                                
                                      Gümüşkır
                                            Al pekmezköpüğü
Taylar kulunladılar                         

Savururken yelelerini başıboş rüzgârlarda
Çifteleriyle tutsaklığı kurşunladılar
Hızdan tutuşmuş yangın
Yağmurdan süzülen yalazdılar

Olabildiğince özgürdüler
                      Bitek ovalarda
Bitimsiz otlaklarda
               Erkin ömürler sürdüler

Soylandılar
         Toylandılar
                   Boylandılar

Başları berrak sularda eğilir
           Göğe ererdi dumanlı dağlarda
Heybetli kişnemeleriyle bakir
Tellerine mızrap değmemiş birer sazdılar
Gemsiz
     Nalsız
         Eşkin ve şahbazdılar

Nice şahbaz atlar
    Harami seyislerin
       Yoz sahiplerin ellerinde
            Nallandılar tımar gördüler

Yemlendiler
            Demlendiler
                     Gemlendiler

Kamçıyla terbiye edildiler has tavlalarda
Gümüş kakmalı eyerler
Hafif kaltaklar giydiler
Şeker topaklarıyla kandırıldılar
Yelelerinde boncuklar
         Kuyruklarında ibrişimler
                Karınlarında acıtan üzengiler
                        Ağızlarında kantarmalarla
                               Efendiye ram ve ahrazdılar

Nice şahbaz atlar
Yükte
     Çiftte
           Ciritte
                 Yarıştaydılar
Köleliği kader
Böyle yaşamayı olağan saydılar
Sırtlarında çengiler
Sirkte madrabazdılar

Tarih boyunca yitip gitmiş
               nice toplumlar gibi
                         ibret destanları yazdılar.

“Nice Şahbaz Atlar” adlı kitabından

SILAYIRAHİM

Işıktan küheylandır yıldızlar
kendi yörüngelerinde savrulan
sancısı sende

Günden kopan çığın önünde
güne koşan avare çığlık gece,
gizlenir döşünde hayatın nal sesleri
bin bir gaileyle

Genel girdilerden damıtılır özel çıktılar
ne kadar çoğalırsa çoğalsın ortakları
paylaşım bekleme pandomimine

Öyle bir alışveriştir hal hatır sormak
yorduğun kadar yorulur
sorduğun kadar sorulursun
ötesi hüsran

Kurşunsuz yaralar dil
tek başına vurulur
tek başına ölürsün

Tek kişilik bir oyundur yalnızlık.

“Bana Bir Şiir Bırak” adlı kitabından

SU’YA ŞİİRLER-I

I.
Sökülür yurdundan damla
başlar sökün
bir ad bulursun

II.
Ellerimi sen mi ilmikledin acıya
dökülen saçlarıma sinmiş belleğim
ya aklım
sona yürüyen ayaklarıma mı takılı?

III.
Önsezili bir gidişin kefenini hazırlamışsam
artık sönmüştür ateş
karanlık çoğalmaktadır kolunda soğuk

IV.
Her acının ömrü vardır sevgilim
her aşkın hoşça kalınmışlığı
ölüm daha aziz değil sudan
hayat yalnızca yaşadığın an

V.
Şiirim sana Su
ölüm sığmadı gökyüzüne
sürer asırlardır ve sürecek uykusu
ondandır yerde kalışı cesetlerin

“Bana Bir Şiir Bırak” adlı kitabından

TIĞTEBER

Ortada köy
Doğusu sebil
Meydanı geniş
Dilediğince salın

Kel köpekler
Kör kediler
Birbirine kızgın
Düşçe ince
İşçe kalın

Çorluyu koydular içine
Yoksa yok çaresi
Ama ne fayda
Köşesi yırtık çuvalın

Entarisi uzun
Fistanı delik
Çömelmiş sağdıcın
Kıçını kaşır tığteber
Ayağında nalın

Leb lebi kemiriyor bu gece
Yine dişlerinde arsız gülüşler galiplerin
Yine mağlup sapan taşları

Yine kan damlıyor kenarından tuvalin.


“Nice Şahbaz Atlar” adlı kitabından

*Şiirler, Gıyasi Aydemir'in izniyle yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok: