4 Ekim 2016 Salı

SEVÂL GÜNBAL


(1985 - )


       Şiirleri, Akatalpa, Varlık, Yasakmeyve vb. gibi dergilerde yayımlandı.

Şiirlerinden Seçmeler:

AVLU

Ve işte bir kez daha yürüdün yolu
Uyandın, kurdun düzenini
Tarlanı sürdün, evin bereketlendi
Şehre döndün
Seni bildiler.
Tasalanma, eskimez ormana kurulan çadır
Şarkı öğrenir, misafir uğurlarsın yine
Bilinir avluda hayat var
Çabuk kaynaşır insan
Bilinir, kilitli durur
Çocukların giremediği büyük oda
Tavşanın uyandırdığı mabet
Eşelenmiş toprak, rahatsız yuva

Akatalpa, Sayı: 130, Ekim 2010

KUŞKU KALESİ

Gün, iki evin uykusunu aşırır

Tırpanla savurur harmanı
Dik durur, söz bilir
Onun toprağı sırlayan elleri
Onun dizlerinde
Çınaraltı gölge
Bağdaş kurar oturur

Çalı çırpıyla yakılan ocak
Sıcak su, yer yatağı
Çatımıza düşen yağmur
O serin tıpırtı
Elleri iri kadınların
Yabanarılarına inanması
Ve ikindi ocakları gözleri seğirten
Şu güz harmanı,
Tanısın diye vadileri
Özünü toprağa indiren
Kandil, sönmedi.

Akatalpa, Sayı: 134, Şubat 2011

SULARIN TEMİZ NEFESİNE

İkili sarmaldır
Şehir ve ev
Sokakta kalmış ölüyü paylaşırlar

Gri renklerle bir ülke
Kadına ve erkeğe
Sunakları sevdirir
Sürme ve afyona benzeyen çöl
Kara bir günü tutar
Toprak sırrını saklar ondan
Sular yenik bir peygamber gibi
Çekilir dağa
Birbirine denk günler ve aylar,
Bozuk bir saatten beklenen son ses
Sabahı duyurmaktır
Uyarı
Ve uyarıcı
Pörsümüş dilin içinde tutsak,
Kararsız bir kafatası
Boyun eğiyor
Ve bir tek korku eskimiyor

İnsanlar
Bozulmuş cesetler gibi yürür
Şu küçük sokağı tutuşturur da ateş
Dönüp bakmazlar oraya
Orada insanlar,
Ortada kalmış ölüyü paylaşıyor
Ve bir tek korku eskimiyor

Oysa halkların kalbinde bir semender öyküsü vurmaktadır
Boyuna su serperler ulaşmak için yaraya
Sular serpildikçe ayışığı
Nemli bir kargı gibi sokulmaktadır aşka
Öfkenin ardından ne gelirse bağışlanır
Yüzünü yitirmiş çocuklara
Utançtır çünkü
İnanmışlara kalan
Ve bir tek korku eskimiyor

Akatalpa, Sayı: 139, Temmuz 2011

YERALTI TAKVİMİ

Bitişik odalarda sardunya kokusu
Bir çocuğun nazik Tanrı’sına,
Ve dip akıntıları ırmakların
Ferah bir kadının gülümsemesine dönüşür

Yıkık mezarların silinmiş yazmaları gibi dokunmuştur korku
bir kâğıda, kendini açan sesin
çoktandır alışması gibi işkenceye
yüksek ökçelerin
ve atlıların tozuttuğu han önleri
göğü eritmek için kullanılır yakılmış cesetlerin
külleri, bir bozlak olur oralarda
kavruk yürekli bir yolcudur gün
durur vadilerde
daha da duracaktır
adağını bozmak için
toprağa ve karanlığa dönen hırpalayış
ışıtır korkuyu
ve mezar taşlarını okuyanlar
tanır elbet kalbimi
bir leylak demetine gömerken

Bitişik odalarda sardunya kokusu
Bir çocuğun nazik Tanrı’sına,
Ve dip akıntıları ırmakların
Ferah bir kadının gülümsemesine dönüşür


Akatalpa, Sayı: 137, Mayıs 2011

Hiç yorum yok: