ACILAR ORTASINDA
Karin,
yeniden kan gölüne dönüşecek dünya
ne
senin yürüyüp gittiğin dağ başları, deniz kıyıları
ne
benim uğrunda çalışıp edindiğim yaşam
gözlerimizi
kör eden bu ışık yok mu nice zamandır
kül
olan kentler bırakacak ardında
sanki
insan kökünden sökülmüş yeşil ot
kara
lekeler gibi kuruyoruz gri gökyüzünün altında
karıncaların,
böceklerin adımladığı bir evrende
bu
yalnızlıklar, savaşlar hepimize fazla
ölü
çocuk fotoğraflarına bakarak içlenecek bir kadın
kundakta
yakalamış hayatsızlık insanı
sönen
her yıldız birimizin sonsuz kaybı, diyor ihtiyar
selvilerin
gölgesinde beklerken kimsesiz böyle bir akşamı
insan
kendini koyamazken bir yere
başka
birinin cenneti cehennemi de olur
her
yıl güller iki mevsim açıyor sabırla
bu
bakımsız bahçenin duvarları arasında
kalbimiz
dönüp duran bir topaç gibi
aynı
acılar ortasında sızıyla
Karin,
yeniden kan gölüne dönüşecek dünya
Serkan Türk
1 Eylül 2013
KIŞ BAHÇESİ
harun
bildiğin tüm yeminleri yaz derler
söyle
derler güz geride kaldı şimdi kış
odun
gerek kürek gerek kol kanat bildiğin şeyler,
insan
yalnızlığına da bulaşmasın
karanlığına
da yabancı bakış
harun
dünya başka yere gidiyor derler
ikimiz
su kuşlarını gördük
pengueni,
yaban kazını, orman kaçkınını
geçim
sıkıntısını kalbimizin yandığını
bırakılmayı
öyle ulu orta savaş sonrası
harun
çocukluk ediyorsun bazen derler
ölmeyi düşünüyorsun uzun uzun
her
beden kimbilir kaç kez kamburunu tekmeler
hep
aynı hırıltı boğazında
batacaksın
bir canda insanın yazgısı budur
biz
çok geçtik kalpsizlerin yolundan yurdundan
o
yüzden her taşın altından alınganlığımız çıkar
aralık
2011
Serkan Türk
PORTEKİZ
akşamları
neye inanırım sanırsın
balkonundan
sarkmış bir çocuk başı
görür
uzak yıldızları, yalnız ayı
güzellik
saçlarının çözülmesi düğümlerinden
yazın
tütmeyecek bacalar yapılır çatılara,
akmayacak
yağmurdan gözyaşları çalınır
bilirsin
her şey geçmişin tekrarı
yaşarsın
yüzyıllar önceki mutsuzlukları ondan
aynı
alışkanlıkla söylenirsin manava, kasaba
ben
iyiye doğru gidiyorum kendi içimde
hepimiz
başka karaların artığı
sular
çekilir, o kuyular körlüğü insanın
yeni
bir bakıştan mutluluk yapalım
terleyen
bir kalp çarpıntısı ikimizde
başka
kıyılara başka atlaslara bakalım
akşamları
neye inanırım sanırsın
sokağından
geçmiş kara bir gölge
bilir
uzak şehirleri, çalınmış hayatları
burada
durmuş söz ederiz Portekiz’den
sana
çarpan sesimdeki boşluktan
gidemediğimiz
limanlardan
Serkan Türk
SON YÜRÜYÜŞ
ben
kendimle nereye taşınsam
orası
gecenin köründe sana gelir
geçmiyordum,
geçemiyordum senden,
kararlı
bir gül gibi batmıştım dikenlerine
sanki
kocaman kulağıydım evrenin
her
ayrılıkta bütün sesler bende birikti
çok
alıştım ulumasına içimdeki köpeklerin
hepsinin
bağı çözüldü yalnızlıktan
kimi
karıştı ilerideki çalılığına bahçenin
kimi
ayın peşinden gitti sızlanarak benim yerime
orada
başladı çöl ve uğultusu rüzgârın
gülün
sesine bülbülün kokusuna karışarak
ateş
böcekleri söndürürdü karınlarındaki fenerleri
her
gece acılarımı ehilleştirdim tenimde
yüzüne
baktım yıldızlarını dinledim
göğsünün
alçalıp yükselmesi bir deniz
ikimiz
aynı okula gitmişiz çocukken
o
yüzden benziyoruz birbirimize
yolunu
uzatıyoruz evlerin
allah
biliyor gönlümüz bazen şen
bulduğumuza
şükrediyorum birbirimizi
ama
bazen dünyam küçük dar oda
zehir
zıkkım kara bulutlar yağıyor üzerime
sen
beton evlerin arasında yittin
kentin
batısına doğru son yürüyüşümüz oldu bu
ben
kendimle nereye taşınsam
orası
gecenin köründe senden gelir
Serkan Türk
YALNIZLIK
incir
ağaçlarının altındaki masada
bazen
reçele bulanmış elleriyle bakarlardı
gördüğüm
olurdu terzileri
her
biri bana kumaş bana kader biçerdi
dal
olmaya gelenler vardı içlerinde
gül
vermeye yeltenen dikenlerim acırdı
kime
teyellendimse bin sökük aramızda
tadını
çıkaracağım bir yaz bulurum elbet
geceyi
bölüşeceğim başkaca kumsallar
yorgunsa
ikimizin kalbidir, durmalıyız
uluorta
yaşanmıyor artık acılar
sonsuz
bir boşluk bulduk içimizde
doldur
doldur bitmeyen yalnızlık koyduk adına
Serkan Türk
*Şiirler Serkan
Türk’ün izniyle yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder