(1 Ocak 1988,
Eskişehir - )
Eskişehir'de
yaşıyor.
Şiirleri, Akatalpa, Gard, Mahsus Mahal, Spleen, Şiir’den, Temrin gibi dergi
ve fanzinlerde yayımlandı.
Şiirlerinden
Seçmeler:
DERİN
UYKU
kendine soruluşu soruların ardında suyun
kıvrılışı
ah eksik yontu benim sana vereceğim bir
ismim yok
dünya gittikçe gidiyor düğümler kendiyle mi
kalıyor ne
en sessizi yoktur limanın
takvim gölgesine şaşırılan zaman bu
kadarsın
yalnızca büyür korkuluğa en bir önce değil
bırakayım sesini ben olabilir bir kıyıya
anlamıyor musun bekledikçe çürüyor avuç
içlerim
alsınlar versinler aman aman bayraklar
ben nakarat ben sitem
dudaklarımı yoldum bir tufan, besmelesiz
başladı körlük
ben gecesi elinden alınmış asası resmen
kayıp
fena ayıp tenhalarda menhalarda
bir ben kazasında sınırlarım daraldı
merhamet haritasında da gösterdim taşları
genişti ıslaktı önceydi herkesten
ve sonra kimse benzemiyor bir benzememek
oluyor etraf
Üsküdar’da Üsküdar kalmıyor, aşk da aşk
herkesin ismi bir yana deyip
hatta devrilip çok bahsettim gelmemişlerden
bakıldıkça utanan bir takvimden
çıkmazlığından gururlanan bir sokaktan
topuklu ayakkabılarla dolaştıracağım
anılarımı
çarpık kentleşmeyi vurma şehrin yüzüne
kimin ruhu kime suç değil bu şu o derken
hâlâ kayıpsın
dedim bazı şeyler gelmez çok gitmeye
anlamıyor musun en sonunda depremlerini
seveceksin
sahnelenmeyen bir oyun kimin gövdesine üç
oda bir salon
böylece anlaşılsın insan adına mezar
yaptırılan bir şey
ve biri seslensin artık kendine, ve lütfen
biri çayımı tazelesin
anlatılmış kabukların rengi turuncu
ki affedilmeyen ateşlerin uydurduğu cennet
tasarımı
alın uykumu yontun o ağlayana o en güzel o
ilk ağlayana
ya ben hangi kılavuzla anlayacağım
bir babanın ıslak kalan ellerini hep
Akatalpa,
Sayı: 170, Şubat 2014
TAŞIN GELENEĞİ
1
yosun ıssızlığı
nehrin bileklerini
saran
sislerin gizeminde
kendini sesine
çeker
2
çıplaklığın
gövdesinde
yeşeren ulu sular
düşlediği
çölün ardı
cehennem oyunu
bıçakların asıldığı
ten
3
cevapsız bir
sorunun serinliği
yangınları eksilten
kan ıslık çala çala
akar
bilmediği özün
kıvamına
4
bir taşın geleneği
neyse
uygulanmalı
atıldığı yere
Akatalpa, Sayı: 131, Kasım 2010
YA
İBRAHİM RÜYAMA GİRMESEYDİ
benim dediğim şu rüzgarın ucunda
adımı bir kez daha koydu annem
o zaman sesler daha doğmamıştı
ki ben
kemiklerimin üstünden kanayan nağmeler
sallardım
öyle hırçındım ki
annemin ağzında besmele yuva yapmıştı
a n n e m h a k l ı b u d u r u m d a
bir sabah uyandığımda
herkes bir başkasının kıyısına deniz olmaya
çalışıyordu
b ö y l e d u r u m l a r d a g ü l m e k i
n s a n ı ü z e b i l i r
ben bir sofistim aslında bunu sadece annem
biliyor
bir de geçensene ölen mualla teyze
mualla teyze dedim de
dünya o zamanlar günah dönüşünü
tamamlamamıştı
arabesk denen ilacı üç öğün alacaktım
gece almayınca yan etki yaptı
rüyamda ibrahim diye bir şey gördüm
ellerimi kesiyordu
e l l e r i m i n e r e y e g ö t ü r ü y o
r s u n i b r a h i m
diye akıyordu kanım
ben ibrahimle sevişmek istedim
bunu sadece anneme söyledim
a n n e l e r d e n b i r ş e y s a k l a n
m a z
uyandım
hıçkırıklarım kemiklerimde bayrak
bu dünya ibrahime bayat
ibrahim bana hayat
ibrahimde şiir yazacak kadar yerim var
inanmak isterken her şeye
bir şeyleri bir şey yapan bir şey gibi
i b r a h i m r ü y a m a g i r d i
Spleen
Fanzin, Sayı: 3
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder