(1926, Ceylanköy, Lüleburgaz/
Kırklareli – 27 Haziran 2015)
Şiirlerinde Başaran, düzyazılarında M. Başaran, H. Meran, F. Deniz,
Mehmet B., Deniz B., F. Ceylan imzalarını da kullandı. Zeynep Hanım ile çiftçi
ve marangoz Sleymen Başaran’ın oğlu. Ressam Prof. Filiz Başaran kızıdır.
İlkokulu Ceylanköy ve Uzunköprü’de tamamladı; 1943 yılında Kepirtepe Köy
Enstitüsü, 1946 yılında enstitülere öğretmen yetiştiren Hasanoğlu Yüksek Köy
Enstitüsü’nü bitirdi. Köy Enstitülü Hatun Birsen Başaran ile evlendi. Antalya
Aksu Köy Enstitüsü’nde öğretmenlik yaparken askere alındı; 1946 seçimlerinden
sonra uygulanan politika sonucu (köy enstitüsü çıkışlı 22 kişiyle birlikte)
yedek subay yapılmayıp çavuş çıkarıldı. Askerlikten sonra Edremit bölgesinde gezici
başöğretmenlik, köy ve kasaba ilkokullarında öğretmenlik yaptı. TDK üyesiydi.
Aziz Nesin’le beraber üç yıl Yazarlar Sendikası yönetiminde bulundu. Yeni Kuşak
Köy Enstitüleri Derneği ve Çağdaş Eğitim Vakfı’nın kurucularındandır.
Köy enstitüsü öğretmenliği, ilkokul
öğretmenliği, Türkçe öğretmenliği yaptı, Türkiye Öğretmenler Sendikası’nın
(TÖS) kuruluş çalışmalarına katıldı, 1979’da emekli oldu. 1950’li ve 1960’lı
yıllarda güçlenen köy edebiyatı hareketinin şiirdeki önde gelen
temsilcilerinden birisidir. İlk şiiri Köy Enstitüleri Dergisi’nde yer aldı.
Toplumcu düşünceyi didaktizme düşmeden şiirlerine sindirmeyi bildi. Şiirlerinde
direnme ve umut temalarını iç içe işledi. Aynı temalar gözlem ve deneyimleriyle
bütünleşmiş olarak "Ahlat Ağacı" ve "Nisan Haritası"ndan
sonra şiir kitaplarına damgasını vurdu.
Şiirleri, öyküleri, yazıları ve söyleşileri Adam Sanat, Gösteri, Kıyı, Milliyet
Sanat, Türk Dili, Varlık, Yansıma, Yazko Edebiyat, Yeditepe, Yeni Biçem, Yeni
Ufuklar, Yücel vb. gibi dergi, gazete ve eklerinde yayımlandı.
Ödülleri: TRT 1970 Sanat
Ödülleri Yarışması Başarı Ödülü (“Elif Diye Bir Türkü” öyküsüyle ile),
Sabahattin Ali Hikâye Yarışması İkincilik Ödülü (“Ayrılanmak” ile), 1979 Orhan
Kemal Roman Armağanı (Mehmetçik Mehmet ile), 1997 Edebiyatçılar Derneği Altın
Madalya Onur Ödülü, 1997 Rıfat Ilgaz Onur Ödülü, 1998 Truva Kültür Sanat
Ödülü’ne değer görüldü.
Yapıtları:
Şiir
Kitapları:
& Beş Pınar (Ortak kita; 1945)
& Ahlat Ağacı (1953, Yücel Yayınları, İst.)
& Karşılama (1958, Varlık Yayınları, İst.)
& Nisan Hatırası (Köy Enstitüleri Destanı) (1960, Varlık
Yayınları, İst.)
& Kocakent (1963, Ekin Yayınları, İst.)
& Pıtraklı Mehmet (1969, Öncü Yayınları, İst.)
& Gök Ekin (1975, Cem Yayınları, İst.)
& Meşe Seli (1982, Yazko Yayınları, İst.)
& Günler Tuz Rengi (1986, Cem Yayınları, İst.)
& Sis Dağının Başında Borana Bak Borana (1990, Cem
Yayınları, İst.)
& Eylülün Kızgın Soluğu (1996)
& Koca Bir Troya Dünya (1997, Çınar Yayınları, İst., 80 s.)
& Pir Sultan Ölür Dirilir (2002)
& Ölümsüzlük Otu (2012, Varlık Yayınları, İst., 56 s.)
Anlatı (Roman, Öykü, Anı) Kitapları:
& Çarığımı Yitirdiğim Tarla (1955)
& Aç Harmanı (1962; “Çarığımı Yitirdiğim Tarla” adlı
kitabıyla, 1973)
& Zeytin Ülkesi (1964; “Yüreğin Sesi -Zeytin Ülkesi” adıyla genişletilmiş baskı: 1983)
& Sürgünler (1970)
& Elif Diye Bir Türkü (1976)
& Mehmetçik Memet (1979)
& Dilsiz Oyunu (1983)
& Yasaklı (1987)
& Hoşça kal Dünya (Hazırlayan: Mehmet Başaran, 1990)
& Giz Kokan Suskunluk (1991)
& Kalın Mavi Bir Ses (Seçilmiş Öyküler,
Cem Yayınevi, İst.)
& Öğretmeniz Acıya Sürgün (1998)
& Kuşatılmış Yaşam Günaydın Aşk (2006, Cumhuriyet
Kitapları, İst.)
& Trakya Rüzgârı (2007, İleri Yayınları)
Deneme, İnceleme, Eleştiri Kitapları:
& Tonguç Yolu (1974)
& Özgürleşme Eylemi Köy Enstitüleri (1990)
& Sabahattin Eyuboğlu ve Köy Enstitüleri (1990)
& Devrimci Eğitim Köy Enstitüleri (1999)
& Dilim Dilim Ana Dilim (2001)
& Eğitim Emekçisi Ferit Oğuz Bayır (2002)
Çocuk Kitapları:
& Kuş Dili (1968)
& Akça Kız (1970)
& Aç Kapıyı Bezirgân Başı (1974)
& Evvel Evvelken Deve Tellalken (1974)
& Yağmur Gelini (masal şiir; 1975)
& Armutlu Tarla (masal şiir; 1979)
& Boyalı Irmak (1979)
& Söğütler Ses Verince (masal şiir; 1981)
& Çiçeklerin Dili (1991)
& Güneşin Türküsü (1992)
Kaynaklar:
A Tanzimat’tan
Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi Cilt I / 2001, Yapı Kredi Kültür Sanat
Yayıncılık, İst. / s: 146-147
Şiirlerinden
Seçmeler:
AHLAT
AĞACI
Eşin dostun yaşıyor bak bahçelerde
Sen çıplak bir doruğun üzerindesin
Tam rüzgârın engini sardığı yerde
Yekpare bir mavilik üstünden akar
Altında köklerini sıkan toprak var
Dertleşir durursun gölgenle
Bazan öyle yakın geçer ki kayan yıldızlar
Halini soruverecekler sanırsın
Dağılır üstündeki yeşil sükût
Ümitle kımıldanırsın
Bakma sana bir ad verdiklerine
Yerle gök arasında bir karaltısın
Ve bütün dünya seni unutmuş
Sanki kim bilecek yaşadığını
Gelmese dallarına birkaç fakir kuş
Ne de dolmaz çilen varmış
İlk defa kırağı yaktı canını
Aşkı sonra bulutların
Rüzgârın cilvesi değil miydi
Döken yapraklarını
Durmuşsun kırların bir ucuna
Ah senin halin köylü hali
Yaşarsın kıraç toprakta
Servi-simin misali
ALLI
TURNASI YAŞAMIN
Yokluğunun upuzun kışından sonra
Birden o ayçiçeği çıktı karşımıza
Toprağa sarı ışıklar saçan
Ellerin mi bu gömgök yapraklar
Sen misin usul usul kımıldanan
Şaşkına döndük kavuşmuş gibi
Sanki yüzümüzde soluğun
"Kızım" dedi anan, "bu benim
kızım"
Ürpererek
dokunduk baş ucundaki taşa
Büyülü bir ses misin Orpheus'tan
Yakıcı özlemiyle sonsuzluğun
Kucakladık kırları seninle
Yaşamın allı turnası
Ne değin uzaklarda da olsan
Çık gel yüreğimize ilkyazla
CAN
YOLDAŞI
Sen hürriyetin türkülerin kızı
Sen sıcaklığı kanımın
Şu koskoca dünya üzerinde
Yoldaşı kimsesiz canımın
İşte gözgöze geldik bu akşam
İnandım aşılırmış Kaf dağları da
Kollarında bakir toprak lezzeti
Yanıyorsun bir damla ter kadar güzel
Sarışın tarlaları mı kucaklamışım ben
Ne bu çiçek kokusu ekin kokusu
Deli bir rüzgâr geçiyor gönlümden
Yıldızlar ışıyor gözlerin gibi
Böyle konuştukça avucun sıcak sıcak
Karşımda ıslak dudaklar titrer
Başım üstünde yeni doğmuş ay
Altın tınazlar gibi savrulur içim
GÖREBİLDİĞİN
KADAR MAVİ
Sürebildiğin kadar toprak
Sarabildiğin kadar kadın
Bu dünya
Güvenebildiğin kadar dost
Düşünebildiğin kadar güzel
Yaşabildiğin kadar
D ü n y a
KARŞILAMA
İlk yazın ucu göründü
Harlayıverdi çiçek çimen
Kalktım Akçadoruğa çıktım
Bi ova serildi önüme
Karşıma bi dağlar dikildi
Elim ağzımda baka kaldım
Bir yanda dumanlı toprak
Bir yanda deniz
Eriklerin bademlerin şavkı vurmuş havaya
Ortalığı tutmuş zeytin
Gözlerim yeşile kesti
Hey ne dünyaymış dünyamız
Çamların heybetinde sesinde kaynakların
Yaşamak uğul uğuldu
Kımıldıyordu yamaçlarda tarlalar
Tepemde gök
Çevrilmiş üstüme sayısız sevdalı göz
Güp güp atıyordu yüreğim
Kıyısında söğütler göveren
Bir nehir yatağına dönmüştü içim
Üstüme üstüme geliyordu ıraklar
Yankısıyla nice ilk yazların
Coşkun sular geçiyordu
Derinlerimden
Yosunlu kayaların dibinde
Ordan ordan dürtüyordu tohum tomurcuk
Elimi uzatsam özgürlüğe dokunacaktım
Yeni düşünceler patlıyordu zihnimde
Açtım bağrımı güne güneşe
Eh beee
KOCA
BİR TROYA DÜNYA
Kaç kez kuşatıldı Troya
Soldu ılgınlar acılaştı zeytin
Karıştı toprağa hünerli eller
Ne Helena ne Paris ne Aşil
Karanlık çukurlarda ak kemikler
Yere basarken ürperiyor insan
Kırmızı açıyor hâlâ
Suskun örende gelincikler
Güzlerin
hüznü o yıkımdan
Çağ değişmiş silahlar da
Sürüp gidiyor hâlâ kuşatma
Bu kez daha çılgın saldırgan
Hey dağlar yaralı Rumeli dağları
Bosna direniyor düştü Srebrenika
Bebesini emzirirken vurulmuş gelin
Yollara dökülen göçmenlerin
Gözleri yanmış yıkılmış kentler
Daha
ne kadar sürecek talan
Kazılırken böğründe toplu gömütler
Senin ellerin mi bunlar Avrupa
Çırpınırken her çalıda bir yürek
Senin gözlerin mi bunlar
Nasıl bakacaksın yüzüne tarihin
Ah dünya koca bir Troya
Yaşamı savunan Hektor'u sürüklüyor
Her yanda kanlı araba
Ne
zaman insan olacak insan
YORULMAZ
İŞÇİLERİYİZ AŞKIN
Bütün gün kırlara bakmışım
Başaklarla kımıldanan
O bitek yalnızlığa
Burnumda gökyüzünün ince kokusu
Bütün gün sana bakmışım
Derin mırıltılarla ırmağa karışan
Çakıntılı gövdene senin
Uzanmışım terli toprağa
Yanına gözlerinin
Çıplak gecelere dokunuyorum
Yazın ve düşlerin sıcak kıvrımlarına
Denizi başlatıyor dudaklarının tuzu
Yüreğim konuşuyor şavkından
Ellerim böğürtlen moru
Yorulmaz işçileriyiz aşkın
Soluk soluğa ıslak taylar
Ürkek sokulmaların...
Ormanları uyandırıyor kanımın gürültüsü
Başdöndürücü yerlerindeyim dağın
Kollarımdan akan ırmak,
Sonsuza tamamlanıyorum