(15 Ekim 1938,
Samsun - )
Ayşe Hanım ile Mehmet Safi’nin oğlu. Öğrenimine Sakarya İlkokulu'nda
başladı. Samsun Sanat Okulu' nun Torna Tesviye bölümünden mezun oldu. 1959
yılında ailesiyle Ankara' ya taşındı. Şiire ilgisi küçük yaşlarda başladı.
Ancak 40 yaşına dek fazlaca dışa açılmadı. 1978 yılından itibaren değişik çevrelerde
duyulmaya başlayan Safi, başta sevgi olmak üzere hemen her konuda şiir yazmaktadır.
Ayrıca taşlamaları geniş çevrelerde bilinip okunmaktadır.
Şiirlerini ilk defa Orhan Gencebay besteledi. 1989 Yılında Zekai Tunca’
nın bestelediği "Rüyalarım Olmasa", 1990 yılında Selçuk Tekay’ ın
bestelemiş olduğu “Vurgun'un güftekarı olarak Hürriyet Gazetesi’ nin “Altın Kelebek” ve Milliyet Gazetesi’
nin “Yılın En Sevilen On Şarkısı”
birincilik ödüllerini aldı. 1991 yılında Zekai Tunca’ nın bestelediği
"Gözüm Kesmiyor" şarkısıyla Milliyet Gazetesi‘ nin ve aynı yıl TRT’ nin
açmış olduğu yarışmada "İmkansız" şarkısıyla En İyi Türk Sanat Müziği
ödülünü aldı. Şairin bu güne kadar 40 tanesi Orhan Gencebay tarafından olmak üzere
Zekai Tunca, Selçuk Tekay, Onur Akay ve Candan Erçetin gibi ünlü sanatçı ve besteciler
tarafından 150 civarında şiiri bestelendi.
Türk Dil Kurumu tarafından, 2003 yılında yapılan Dil Bayramında Türkçeyi
en etkin ve güzel kullanan şair olarak ödüllendirildi. 2004 yılında Mihai
Eminescu adına düzenlenen Eminescu madalyası aldı. 2004 yılında Dil Tarih
Coğrafya Fakültesi tarafından ‘Yılın Şairi’ ödülüne değer görüldü.
Şiirleri değişik gazete, dergi ve araştırmada yayımlandı. Şiirleri
İtalyanca, Rumence ve Arnavutça'ya çevrildi.
1992 yılından bu yana “Akçay Şairler ve Bestekarlar Şenliği”ni düzenliyor.
1990 yılında "Bu Gece Kalıyorum" adında şiir kaseti çıkardı.
Yapıtları:
Şiir
Kitapları:
& Vurgun (1993)
& Sende Kalmış (1998)
& Kıyamete Kırk Kala (2002, Kum Yayınları)
& Ya Evde Yoksan (2008, Büyük Harf Yayınları)
Kaynaklar:
Şiirlerinden
Seçmeler:
BİR
GELİR BİTER
Yüzüne bakınca canım tutuşur
İçime bir kızıl kor gelir gider
Geçtiğin sokaklar şavkınla ışır
Bastığın toprağa nur gelir gider..
.
Helal-û hoş olsun gurur da naz da
Ne olur tebessüm etsen biraz da?
Gülmezsen gökyüzü aysız kalmaz da
Yüzün gibi mehtap zor gelir gider...
Tarifin olmuyor ne kadar yazsam,
Ellerim tutmuyor resmini çizsem,
O güzel çehreni görmeyen ressam,
Bilmez ki dünyaya kör gelir gider...
Yeryüzü hiç afet görmedi sanma,
Ey benim aklımı alan muamma,
Her türlü felaket muhtemel amma,
Sen gibi kıyamet bir gelir biter...
DÖNER
DİYE BEKLEDİM
Saymadım, hasretinle bu kaçıncı yılbaşı!
Bir ihtimâl de olsa döner diye bekledim.
Ne bir demet karanfil, ne bir damla
gözyaşı;
Bir hâl hatır sormayı dener diye bekledim…
Şu kışta kıyamette ömrüme düşen karda
Bir dostuma uğrayıp ahvâlimi sorar da
Belki de bir nedamet, bir merhamet duyar da
Yenilmez gururunu yener diye bekledim…
Bir yanda gözlerimde ebediyet uykusu,
Bir yanda seni son kez görememek korkusu.
O güzel ellerinden içersem bir yudum su;
Bütün ızdıraplarım diner diye bekledim…
Perdesiz pencereme şafakla söktüğün an,
Gelip de başucumda boynunu büktüğün an,
Pınar dudaklarından ismimi döktüğün an;
İçimdeki yanardağ söner diye bekledim…
Ne sıkmağa ferim var, versen bile elini,
Ne sarmağa mecâlim, o şahane belini.
Alnımda hayal edip minicik mendilini;
Rayihası tenime siner diye bekledim…
Dudaklarımda tekbir, ellerim göğe açık,
Sen diye irkilirim, ses duysam en ufacık.
O siyah gözlerini, bir daha, son defacık,
Dünya gözüyle görmek hüner diye bekledim,
Hüner diye bekledim, hüner diye bekledim…
GEL
Artık eskisinden daha siyah bak
Siyah şal üstüne sarı güller tak
Özlemle yolumu gözlüyor toprak
Kimin çok sevdiği belli oldu, gel.
Hüzünlü renklerden seç elbiseni
Kırdığın kalbime uysun deseni
En mahsun tavrınla göreyim seni
Şen şairin, nalân dilli oldu gel.
Hayırlı bir kısmet çıktı önüme
Beklerim, mutlaka gel düğünüme
Az kaldı toprakla gerdek günüme
Başım ak duvaklı, telli oldu, gel.
Felek hayat boyu benle uğraştı
Gülmedi yüzüme, hep çatık kaştı
Ya! Sana döktüğüm , ne dinmez yaştı.
Coşkun aşkın , taşkın selli oldu, gel.
Bir çift göz uğruna, bu dert bu hicran
Değmezmiş güzelim , değmezmiş inan
Üç yılda , aşk için yazdığım roman
Yaşımdan ziyade , elli oldu, gel.
Madem ki vaktimiz bu kadar dardı
Ahımı almana, ne gerek vardı?
Kalbimi yolculuk telâşı sardı
Ömrümün miadı belli oldu, gel.
SENDE
KALMIŞ
Bilmiyorum nerdeyim ne haldeyim ben kimim
Ayrılırken kimliğim adresim sende kalmış
Tebessümü yüzüme çok görüyor matemim
Güldüğümü gösteren tek resim sende kalmış
Akların kaybolduğu rengin ahenk bulduğu
Toprağın kadehine ab-ı hayat dolduğu
Bir gül için bülbülün saçlarını yolduğu
Aşkın harman olduğu o mevsim sende kalmış
Nerede o çocuksu o şımarık hallerim
Saçlarına hasreti tanımayan ellerim
Rengarenk rüyalarım toz pembe hayallerim
Tekmil neşem sevincim hevesim sende kalmış
Dostlar da muhabbeti kestiler lüzum da yok
Zaten senden ziyade sohbetim sözüm de yok
Sen dönmeden kimseye bakacak yüzüm de yok
Aynalarda kendimi göresim sende kalmış
Gel Tanrıya borcunu teslim etsin bu yürek
Tez gel ki enkazımı kapatsın kazma kürek
Kelime-i şahadet getirmem için gerek
Son diyorum sana son nefesim sende kalmış