1869 Doğumlular etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
1869 Doğumlular etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Mayıs 2022 Cumartesi

AYNÎ, MEHMET ALİ


 (1869, Serfiçe kasabası, Manastır - 29 Kasım 1945, İstanbul)

Yazar, düşün adamı. Babası Mehmed Necib Efendi, annesi Refika Hanım’dır. İlk öğrenimine Serfiçe’de başladı. Sekiz yaşındayken ailesiyle birlikte Selânik’e, oradan da İstanbul’a gitti. İstanbul’da bir süre Çiçekpazarı Rüşdiyesi’ne devam etti. Babasının ticaret maksadıyla Yemen’e gitmesi üzerine San‘a Askerî Rüşdiyesi’ne girdi. Ailesiyle tekrar İstanbul’a döndükten sonra Gülhane Askerî Rüşdiyesi’ni bitirdi. Yüksek tahsilini 1888'de Mekteb-i Mülkiyye’de tamamladı. Mülkiye’den mezun olduğu yıl Hariciye Nezâreti Şehbenderlik Kalemi’nde memurluk hayatına başladı. İstanbul Hukuk Mektebi’nde muallim yardımcılığı, Edirne İdâdîsi öğretmenliği, Dedeağaç İdâdîsi ve Halep Sultânîsi müdürlüğü, Diyarbakır Maarif müdürlüğü ve Maarif Nezâreti İstatistik Kalemi başkâtipliği görevlerinde bulundu. 1896-1913 arasında Kosova ve Kastamonu mektupçuluğu, Sinop mutasarrıf vekilliği, Taiz, Amâre, Balıkesir ve Lazkiye mutasarrıflığı ile Yanya ve Trabzon valiliği yaptı. Talat Paşa’nın emriyle emekliye sevkedildi. Aynı yıl devrin Maarif Nâzırı Şükrü Bey’in teklifi üzerine İstanbul Dârülfünunu’nda felsefe müderrisliğine başladı, kısa süre sonra bu görevinden ayrıldı. Ziya Gökalp’in, ısrarı üzerine 1914’te tekrar aynı göreve döndü. 1915’te Edebiyat Fakültesi Müderrisler Meclisi reisi, 1923’te Tedkīkat ve Te’lîfât-ı İslâmiyye Heyeti üyesi oldu. Dârülfünun Edebiyat Fakültesi Mecmuası’nın yayınlanmasını sağladı; müderris Ahmed Naim Bey’le birlikte felsefe terimlerinin Türkçe karşılıklarını tespit çalışması yaptı. Üniversitede felsefe ve felsefe tarihi derslerinden başka Çamlıca Kız Lisesi’nde edebiyat, Medresetü’l-İrşâd ve İlâhiyat Fakültesi’nde tasavvuf tarihi, Harp Okulu’nda ahlâk felsefesi, Harp Akademisi’nde siyasî tarih, İslâm İlimleri Tetkik Enstitüsü’nde ordinaryüs profesör olarak dinler tarihi okuttu. 1935’te ikinci kez emekliye ayrıldı. sonra 1937’de İstanbul Kütüphaneleri Tasnif Komisyonu başkanlığı görevini üstlendi. Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi.
Yurt dışında düzenlenen bazı kongrelerde Türkiye’yi temsil etti. Eylül 1926’da Harvard Üniversitesi’nde toplanan Milletlerarası VI. Felsefe Kongresi ile Eylül 1930’da Oxford’da toplanan Milletlerarası VII. Felsefe Kongresi’ne katıldı ve bu kongrelerde birer tebliğ sundu. 1927’de İngiliz Felsefe Araştırmaları Enstitüsü, 1931’de Milletlerarası Felsefe Kongreleri Düzenleme Komitesi ve 1935’te Paris Asya Cemiyeti aslî üyeliklerine seçildi.
Yazı ve çevirileri Akşam, Cumhuriyet, Dârülfünun Edebiyat Fakültesi Mecmuası, Dârülfünun İlâhiyat Fakültesi Mecmuası, Fağfür, Hakka Doğru, Mahfil, Mihrâb, Millî Mecmua, Sebilürreşâd, Varide, Yenigün  gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı.
Yapıtları: *Nazarî ve Amelî İstatistik, İst.: 1306 *Ma‘lûmât-ı Nâfia-i Fenniyye, Halep 1308 *Hüccetü’l-İslâm İmam Gazzâlî, Matbaa-i Âmire, İst.: 1327/1909 *Hükm-i Cumhur, İst.: 1327 *Târîh-i Felsefe, İst.: 1330 *Muallim-i Sânî Fârâbî, İst.: 1332/1914  *İntikād ve Mülâhazalar, İst. 1339/1923*Şeyh-i Ekber'i Niçin Severim?, İst.: 1339; yb. haz. İsmail Kara, Dergâh, İst.: 2020 *Reybîlik, Bedbinlik, Lâilâhîlik Nedir?, İst.: 1341 *Tasavvuf Tarihi, İst.: 1341/1922 *İbn-i Sina'da Tasavvuf, 1341/1922 *İsmâil Hakkı (Bursalı), Fransızca, Paris, 1923; Marifet B. İst.: 1944; yb.. haz. İsmail Dervişoğlu, Büyüyenay, İst.: 2013 *Hacı Bayrâm-ı Velî, İst.. 1343/1924; yb. Büyüyenay, İst.: 2016 *Darülfünun Tarihi, İst.: 1927; haz. Aykut Kazancıgil, Ketebe, İst.: 2021 *Türk Mantıkçıları, İst.: 1928 *Ahlâk Dersleri, İst.: 1930 *La Quintessence de la Philosophie d’ Ibn Arabī, "Şeyh-i Ekber’i Niçin Severim" adlı kitabın Ahmed Reşid Bey tarafından yapılan Fransızcaya çevirisi; Paris: 1935 *Demokrasi Nedir?, İst.: 1938 *Türk Ahlâkçıları, İst.: 1939; yb. Kitabevi, İst.: 1993 *Milliyetçilik, İst.: 1944; yb. Kurtuba, İst.: 2011 *Hatıralar, Yeditepe, İst.: 2009 **Hayat Nedir?, ?, yb. haz. İsmail Dervişoğlu, Büyüyenay, İst.: 2013 *İslamın Büyük Velisi Abdülkadir Geylani, Büyüyenay, İst.: 2016 *Küçük Tarih-i Umumi, haz. Metin Hasırcı, Akıl Fikir, 2017 *Dârü'l-Fünûn Tarih-i Felsefe Dersleri, Çizgi Ktb., Konya: 2017
 Çeviri: *Ernest  Lavisse, Küçük Umumî Tarih, Kastamonu: 1317 *Ch. Bourdel, İlim ve Felsefe, İst.: 1331/1913 *E. Ribeau Rûhiyat Dersleri, İst.: 1331/1913  
Hakkında Yazılan Kitap: *Abamüslim Akdemir, Mehmed Ali Ayni'nin Düşünce Dünyası, KB, Ank.: 1997
Hakkında Yazılan Tezler: H. Zahit Karaçam, "Mehmet Ali Ayni'nin Eğitim Felsefesi", YLT, Dan. Prof. Dr. İsmail Yakıt, Süleyman Demirel Üni. SBE Felsefe ve Din Bilimleri ABD, Isparta: 1998, 114 s.; Hale Yalman, Bir Türk Düşünürü Olarak Mehmet Ali Ayni'de Ahlak Meselesi", YLT, Dan. Dr. Öğr. Üyesi Ömer Faruk Erdem, Necmettin Erbakan Üni. SBE Felsefe ve Din Bilimleri ABD, Konya: 2019, 90 s.
Kaynaklar: Kurdakul, Sözlük, 109-110; Kenan Balkan ve diğ., “Profesör Mehmed Ali Ayni-Hayatı ve Eserleri”, İş Mecmuası, S. 32, İst.:1942, 254-280; Ali Kemali Aksüt, Profesör Mehmed Ali Aynî: Hayatı ve Eserleri, İst.: 1944; Hilmi Ziya Ülken, Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi, İst.: 1979, 293-297; İsmail Kara, Türkiye’de İslâmcılık Düşüncesi, İst.: 1987, II, 45-88; İsmail Arar, "Ayni, Mehmet Ali" TDVİA, c. 4, İst.: 1991, 273-275.

Hazırlayan: Şükrü Kırkağaç

6 Nisan 2020 Pazartesi

ABDULLAH CEVDET

(9 Eylül 1869, Arapkir /Malatya -  28 Kasım 1932, İstanbul) 

Düşünce adamı, siyasetçi, şair, yazar. Cevdet, İbn-i Ömer Cevdet, Karlıdağ, Bir Kürt, Hacı Şakir imzalarını da kullandı. Ailesini sonradan Karlıdağ soyadını aldı. Tabur kâtibi Ömer Vasfi Efendi’nin oğlu. İlk eğitimini babasından ve mahalle imamı olan amcasından aldı. İlk öğrenimini Hozat ve Arapkir'de yaptı. 1885'te Elaziz Askeri Rüştiyesi’ni bitirdi. İstanbul’da 1887'de Askeri Tıbbiye İdadisi’nden, 1894'te Askeri Tıbbiye’den mezun oldu. Bu arada 3 Haziran 1889’da diğer tıbbiyeli arkadaşları İbrâhim Temo, İshak Sükûtî, Mehmed Reşid ve Hikmet Emin ile birlikte, daha sonra İttihat ve Terakkî Cemiyeti adını alacak olan İttihâd-ı Osmânî Cemiyeti’nin ilk kurucuları arasında yer aldı. 1895'te Göz hastalıkları ihtisası yaparken siyasi hareketlere karıştığı iddiasıyla tutuklandı ve Trablusgarp Hastanesinde çalışmak üzere sürgün edildi. 1897'de Avrupa’ya kaçtı. Cenevre’de, ilk sayısı 1 Kânunuevvel 1897’de yayımlanan Osmanlı mecmuasının yöneticileri arasında yer aldı ve derginin başyazarı oldu. Aynı zamanda, cemiyetin yayın organı olarak Mısır’da çıkan Kānûn-ı Esâsî ile Romanya’da yayımlanan Sadâ-yı Millet, Cenevre ve Londra’da neşredilen Kürdistan dergilerine “Bir Kürt” takma adı ile yazılar yazdı. Bir ara affa uğrayarak Viyana elçiliğinde doktorluk yaptı. Muhalif yazılarından dolayı gıyaben cezaya uğrayınca Cenevre’ye döndü. İlk sayısı 1 Eylül 1904 tarihini taşıyan İçtihat dergisini çıkarmaya başladı. 1905’te Kahire’ye gitti, 1911'de İstanbul’a döndü. Dergisi birkaç defa kapatıldı, kovuşturmaya uğradı, mahkûm oldu. Bu kapatılmalar sonrasında dergi değişik adlarla çıkmaya devam etti. 59. sayısı Cehd adıyla (1913) çıktıktan sonra pek çok sayı İşhad, İştihad, Âlem-i Ticâret ve Sanâyi isimleriyle yayımlandı. Ölümüne kadar dergideki etkinliğini, telif ve çeviri çalışmalarını sürdürdü. Olaylı bir cenaze töreninden sonra Merkezefendi Mezarlığı’na defnedildi.
1890'da Ludwig Büchner’in Kraft und Stoff adlı kitabının bir bölümünü Fizyolociya-i Tefekkür adıyla Türkçe’ye çevirdi. Félix Isnard, Karl Vogt, Ernest Haeckel ve Spencer’in tesiri altında kaldı, aynı tarihlerde Dimâğ (1890), Fizyolociya ve Hıfz-ı Sıhhat-i Dimâğ ve Melekât-ı Akliyye (1894) adlı kitaplarını yayımladı.
Şiirleri, yazıları ve çevirileri Âlem-i Ticâret ve Sanâyi, Âzad, Cehd, Genç Türk, Hak, Hetav-ı Kürd, İçtihad, İkdam, İşhad, İştihad, Jin, Kānûn-ı Esâsî (Mısır), Maârif, Musavver Cihan, Resimli Kitap, Roj-u Kürd, Sadâ-yı Millet (Romanya), Selâmet-i Umûmiyye, Sırât-ı Müstakîm, Şehbal, Türkiye, Yirminci Asır gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı.
Abdullah Cevdet, otuz yılda 358 sayı çıkardığı İçtihat dergisindeki yazıları, şairliği, çevirileri ve altımıştan fazla yapıtıyla fikir hayatımızda yankılar yaratmış, dinsizlikle suçlanmış, tartışmalara yol açmıştır.
Siyaset ve fikir adamı yönüyle sivrilen, mücadeleci kişiliği ve çalışkanlığı ile kendine yer edinen Abdullah Cevdet’in şairliği kısmen gölgede kalmıştır. Şiir yazmaya Askeri Tıbbiye’de iken başladı, ilk şiir denemeleri aruzla, eski ve yeni nazım biçimleriyle yazılmış, Hâmit ve Naci tarzında şiirlerdir. Yine öğrencilik yıllarında birtakım fikir ve felsefe denemeleri yazdı. Bu arada Fransızca şiir kitapları da yayımladı. Karlıdağdan Ses ve Düşünen Musiki adlı kitaplarında, öncekilere göre daha lirik ve güçlü şiirleri yer alır. Mesleki yayınları da vardır. 
Yapıtları: Şiir: *Hiç, Mahmut Bey Mtb., İst.: 1307/ 1890 *Tuluat, Âlem Mtb., İst.: 1308/1891 *Ramazan Bahçesi, Kasbar Mtb., İst.: 1308/1891 *Türbe-i Masumiyet,  İstepan Mtb., İst.: 1308/1891 *Masumiyet, İstepan Mtb., İst.: 1311/1893 *Kahriyat, Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti Mtb., Cenevre, 1315/1897 *Karlıdağdan Ses, İçtihat, İst.: 1931 *Düşünen Musiki, Milli Mecmua Mtb., İst.: 1932. 
Fransızca şiir: *Fièvre d ’ame, Paris-Viyana, 1901 *La Lyre Turque, Paris-Viyana, 1902 *Les Quatrains maudits et les Rêves orphelins, Librairie de la Plume, Paris, 1903 *Rafale de Parfums, Imp. Internationale, Cenevre, 1905 *Viola Semper Florens, Kahire, 1908. 
Diğer: *Mahkeme-i Kübra, Paris, 1895 *İki Emel, Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti Mtb., Kahire, 1316/1898 (Giyom Tel çevirisine yazdığı önsöz) *Hadd-i Tedîb, Ahmet Rıza Bey’e Açık Mektup, Paris, 1903 *Fünun ve Felsefe ve Felsefe Sanihaları, 2. Bas. Matbaa-i İçtihat, Kahire: 1906 *Uyanınız! Uyanınız!, Matbaa-i İçtihat, Kahire: 1907 *Bir Hutbe: Hemşerilerime, Matbaa-i İçtihat, Kahire: 1909 *İstanbul’da Köpekler, Matbaa-i İçtihat, Kahire: 1909 *Yaşamak Korkusu, Matbaa-i Cihan, İst.: 1326/1910 *Cihan-ı İslama Dair Bir Nazar-ı Tarihi ve Felsefi, Necm-i İstiklal Mtb., İst.: 1922 *Mükemmel ve Resimli Adab-ı Muaşeret Rehberi, Yeni Mtb., İst. 1927. 
Çeviri: *Ludwig Büchner, Fizyolociya-i Tefekkür, Kraft und Stoff’un bir bölümü, 1890 *Ludwig Büchner, Goril, 1894 *Schiller, Giyom Tel, 1896 *V. Alfieri, İstibdat, 1899; V. Alfieri, Hükümdar ve Edebiyat, 1905 *Gustave Le Bon, Ruhü’l-akvam, 1907 *William Shakespeare, Hamlet, 1908 *William Shakespeare, Jül Sezar, 1908 *R. Dozy, Tarih-i İslamiyet, 1908 *W. Shakespeare, Makbet, 1909 *Ludwig Büchner, Fenn-i Ruh, 1911 *William Shakespeare, Kral Lir, 1912 *J. Weber, Asırların Panoraması yahut Tarih-i Kâinata Bir Nazar, 1913 *Gustave Le Bon, Dün ve Yarın: Asrımızın Nusûs-ı Felsefiyesi, 1914 *L. Byron, Şiyon Mahbusu, 1904 *Gustave Le Bon, Avrupa Harbinden Alınan Psikolociyai Dersler, 1918 *Rubaiyat-ı Hayyam ve Türkçeye Tercümeleri, 1914 *William Shakespeare, Antuan ve Kleopatra, 1921 *Dilmesti-i Mevlana ve Gazali’de Marifetullah, Rubaiyat-ı Gazali, Örfi’de Şiir ve İrfan, 1921 *Gustave Le Bon, İlm-i Ruh-i İçtimai, 1924 *Voltaire, Rahip Mesliye’nin Vasiyetnamesi Hakkında, 1924 *Baron Motono, Bir Zekâ-yı Feyyaz: Doktor Gustave Le Bon’un İlim ve Tefekkür Âleminde Gördüğü İş, 1925 *O. Buyse, Umumi ve Âli Amerika Terbiye Usulleri, 1925-1926 *J.-M Guyau, Terbiye ve Veraset, 1927 *J. Novicow, Harp ve Sözde İyilikler, 1927 *J. Meslier, Akl-ı Selim, 1928 *J.-M Guyau, Bir Filozofun Şiirleri, 1930 *Gustave Le Bon, Ameli Ruhiyat, 1931.
Kaynaklar: Necatigil, İsimler, 11; Kurdakul, Sözlük, 9-10; TBEA c. 1, 1. bas. 2001, 6-7/3. bas. 2010, 5-6; M. Şükrü Hanioğlu, Bir Siyasal Düşünür Olarak Abdullah Cevdet ve Dönemi, İst., 1981; M. Şükrü Hanioğlu, “Abdullah Cevdet”, TDVİA, c. I, 1988, 90- 93; Şerif Mardin, Jön Türklerin Siyasi Fikirleri 1895- 1908, Ank., 1964, 162- 185; M. Orhan Okay, Büyük Türk Klasikleri, c. X, 296- 304; M. Orhan Okay, “Abdullah Cevdet”, TDEA, I, 11- 12; Ülken, 1966, I, 387- 405; İbnülemin, Şairler, I, 244- 247; Ergun, I, 211- 214; G. Tunalı- F. Alpkaya, “Dr. Abdullah Cevdet Bey’in Şiir Serüveni”, Gergedan, S. 4, Haziran 1987, 100- 102; Abdullah Uçman, “Abdullah Cevdet”, YYOA, I, 11- 12.

27 Haziran 2017 Salı

AŞIK AYDINER


(1869, Ankara - )


      Asıl adı Adem Aydın’dır. İlk ve ortaokulu Ankara’da okudu.
      Aslen Sarıkamış’ın Aşağı Micingirt (şimdiki adı İnkaya) köyündendir. Yaklaşık 7 yaşında bağlama çalmayı öğrenmeye başladı. Aşıklık geleneği ve şiirle de yine küçük yaşlardan itibaren ilgilendi. 9 yaşından itibaren şiir yazmaktadır. Liseye başladıysa da aşıklığa ilişkin bilgisini pekiştirmek için yarım bırakıp tümüyle bağlama ve şiire yöneldi.
       Murat Çobanoğlu (1940-2005), Reyhani (1932-2006), Sarıkamışlı İhsani gibi aşıklardan etkilenerek şiir yazmaya başladı. Ancak geleneğe ilişkin temel bilgileri Aşık Yakup Temeli’den öğrendi. Mahlası da Aşık Temeli tarafından verildi.
       Seslendirdiği usta malı türkülerle belirli bir çevrede duyulan Aşık Aydıner, değiş yerlerde bazı etkinliklere katıldı.
Kaynaklar:
Şiirlerinden Seçmeler:

DAĞLARA

Yaşamak kolay mı bu Ankara’da
Gitmek istiyorum bizim dağlara
Başkentte olsam da gönlüm orada
İki de bir dalar gözüm dağlara

Şimdi bizim köyler dönmüş virana
Hasret kaldık eşe dosta yarana
Haber salsam yaylalar da durana
Bilemem geçer mi nazım dağlara

Gönül kalkıp gitmek istiyor köye
Göğüs gerer katlanırım her şeye
Bir deyiş söylesem benden hediye
Türkülerle gitsin sözüm dağlara

Ferhat Şirinine kayalar aştı
Nice sevdalılar dağlara koştu
Tezene çaldıkça tellerim coştu
Figan eder ağlar sazım dağlara

Ah çektirdin yüreğimi dağlattın
Alı soydun karaları bağlattın
Adem Aydıner’i yine ağlattın
Feryadım dağlara sızım dağlara

YARABBİM

Geçici evren de virane han da
Kimi zengin kimi fakir yarabbim
Doğa da canlıyı koymazsın darda
Verdiğin nimete şükür yarabbim

Can vermişsin kola bacağa dize
Gereken her şeyi sunmuşsun bize
Kudretin de vardır türlü mucize
Bahşetmişsin akıl fikir yarabbim

Bütün canlılara kutsaldır yolun
Yeter varılacak hedefi bulun
Adem Aydıner de senin bir kulun

Görür mü kimseyi hakir yarabbim

5 Şubat 2017 Pazar

MEHMET EMİN YURDAKUL


(13 Mayıs 1869, İstanbul - 14 Ocak 1944, İstanbul )

      
       Türk şair, milletvekili. Babası balıkçılıkla uğraşan Salih Reis, annesi Emine Hatun’dur. Beşiktaş Askeri Rüştiyesi’nden sonra devam ettiği Mekteb-i Mülkiye’nin İdadi bölümünden ayrıldı, devlet memurluğuna başladı. 1899 yılında kaydolduğu Hukuk Mektebi’ne bir süre devam ettiyse de öğrenimine ABD’de devam etmek için bu okuldan ayrıldı, ancak bu isteğini gerçekleştiremedi ve devlet memurluğuna döndü.
       Sadrazam Cevdet Paşa’nın tavsiyesiyle Rusumat Evrak Dairesi’nde göreve başlayan Mehmet Emin Bey, 1897-1907 yılları arasında Rüsumat Evrak Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Cemiyeti üyesiydi. Şiirleri ile hükümeti eleştirince 1907 yılında İstanbul’dan uzaklaştırılıp Erzurum’da görevlendirildi; II. Meşrutiyet’in ilanının ardından Trabzon’da gönderildi. II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesi ile sonuçlanan 31 Mart Olayı’ndan sonra İstanbul’a çağrıldı; Bahriye Nezareti Müsteşarlığı’na atandı ancak bu görevi istemeyince 1909 yılında Hicaz, 1910 yılında Sivas valiliği yaptı. Çalışmasının engellendiği gerekçesiyle 1910 yılında istifa ederek İstanbul’a geri döndü.
       Ahmet Ağaoğlu, Dr. Fuat Salih, Ahmet Ferit Beylerle birlikte “Türk kültürü, dili ve sanatının geliştirilmesi amacıyla” kurulan Türk Ocağı adlı örgütün kurucuları arasında yer aldı Örgütün ilk genel başkanı oldu, çıkarılan Türk Yurdu Dergisi’nin sorumluluğunu üstlendi. Ancak henüz dergi çıkmadan İttihat ve Terakki Cemiyeti ile anlaşmazlığa düşünce Erzurum’a vali olarak atandı, 1912 yılında bu görevde iken emekliye ayrılmak zorunda bırakıldı. İstanbul’a dönüp Türkçülük düşüncesini yaymak üzere yayıncılık yapmaya devam etti.
       1913 yılında Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nda Musul milletvekili oldu. Türk Ocakları’nın 1918 tarihli kongresinde Hamdullah Suphi ve Ziya Gökalp gibi isimlerle birlikte örgütün “Hars ve İlim Heyeti” üyeliğine seçildi. 1919 seçimlerine katılan Milli Türk Fırkası'nın kurucuları arasında yer aldı. 1921 yılında Milli Mücadele'ye katılmak için Anadolu’ya geçti. Antalya, Adana, İzmir yörelerinde dolaşarak halkın ve ordunun manevi gücünü arttırıcı konuşmalar yaptı. TBMM’de önce Şebinkarahisar, sonra da Urfa ve İstanbul milletvekili olarak beş dönem görev yaptı. Milletvekilliğini ölümüne kadar sürdürdü.
       İlk şiirini 1897 yılında Yunan Harbi sırasında Selanik’te Asır Gazetesi’nde yayımladı. “Cenge Giderken” adlı bu şiir ile ünlendi. 1899 yılında “Türkçe Şiirler” isimli bir şiir dergisi çıkardı. İstanbul’da “Servet-i Fünun”’da, Selanik’te “Çocuk Bahçesi” Dergisi’nde, İzmir’de "Muktebes" adlı dergide şiirlerini yayımlamayı sürdürdü.
       Şiir yazmaya Servet-i Fünun Dergisi’nde başlayan Yurdakul bütün şiirlerinde sade bir dil ve hece ölçüsü kullandı; konularını toplum dertlerinden, sosyal-epik hayat sahnelerinden aldı; uyarıcı-öğretici şiirler yazdı Millî edebiyat akımına bağlı olarak hece vezniyle ve sade bir dille yazdığı şiirlerde millî ülkü, Türklük gibi konuları işledi. Bu çalışmaları nedeniyle “Millî Şair” olarak adlandırıldı.
      14 Ocak 1944 tarihinde İstanbul’da öldü. Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Türkçe Şiirler (1898)
& Türk Sazı (1914)
& Ey Türk Uyan (1914)
& Tan Sesleri (1915)
& Ordunun Destanı (1915)
& Dicle Önünde (1916)
& Hastabakıcı Hanımlar (1917)
& Turan’a Doğru (1918)
& Zafer Yolunda (1918)
& İsyan ve Dua (1919)
& Aydın Kızları (1919)
& Dante'ye (1920)
& Mustafa Kemal (1928)
& Ankara (1939)
& Şiirler (Tüm şiirleri, Yayına Hazırlayan: Fevziye Abdullah Tansel; 1969, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ank.)
       Düzyazı Kitapları:
&  Fazilet ve Asalet (Mensur Eserleri) (“Fazîlet ve Asâlet”, “Türk'ün Hukûku”, “Halk Hükûmeti ve Halkçılık”, “Kral George'a ve Dante'ye” adlı mensûr eserleri bir arada; Hazırlayan: Hakan Soydaş; 2016, Bilge Kültür Sanat, İst., 136 s.)
       Hakkında Yazılan Kitaplar:
& Enver Naci Gökşen, Mehmed Emin Yurdakul (1963, TDK Yayınları, Ank.)
Kaynaklar:
A  Abdullah Özkan – Refik Durbaş, Cumhuriyetten Günümüze Türk Şiiri Antolojisi, Cilt 1, 1999, Boyut Dosya Yayınları, İst., s. 18-19

Şiirlerinden Seçmeler:

BENİM ÖMRÜM

Genç çağdaydım, kendimi bir dikenli yolda buldum;
Hıçkırıklar işittim, gül ve bülbül bağlarından.
Felâketler topladım, Anadolu dağlarından;
Uzun sazlı Âşıklar diyarında şair oldum.

Ezgi koydum, âhlarla, figanlarla Türk şi'rine,
Öz dilimle haykırdım, "Ey milletim, uyan!" diye;
Viran yurdun dolaştım, bir şehrinden bir şehrine;
Saç ve sakal ağarttım ben de, "Vatan, vatan!" diye.

“Şiirler”

BENİM ŞİİRLERİM

"Sen kalbsizsin; hani senin gençliğinin hayatı?"
"Aşklarım mı? Bir nefesle solabilen bu şeyler,
"Bir yanar-dağ ateşiyle kömür gibi karardı;
"Şimdi ise yerlerinde bir sıtmalı yel eser.

"Evet, benim her şi'rimde yılan dişli diken var;
"Sizler gidin, bal verecek yeni açmış gül bulun.
"Belki benim acı sesim kulakları tırmalar,
"Sizler gidin, genç kızların türküsüyle şen olun!

"Varın sizler, onlar ile korularda el ele
"Gezin, gülün, bir çift bülbül aşkı ile yaşayın;
"Yalnız kendi, yalnız kendi rûhunuzu okşayın!

"Zavallı ben, elimdeki şu üç telli saz ile
"Milletimin felâketli hayatını söyleyim;
"Dertlilerin gözyaşını çevrem ile sileyim!.."

 “Türk Sazı”

BIRAK BENİ HAYKIRAYIM

Ben en hakîr bir insanı kardeş sayan bir rûhum;
Bende esîr yaratmayan bir Tanrı'ya îman var;
Paçavralar altındaki yoksul beni yaralar;

Mazlumların intikamı olmak için doğmuşum.
Volkan söner, lâkin benim alevlerim eksilmez;
Bora geçer, lâkin benim köpüklerim kesilmez.

Bırak beni haykırayım, susarsam sen mâtem et;
Unutma ki şâirleri haykırmayan bir millet,
Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir;

Zaman ona kan damlayan dişlerini gösterir,
Bu zavallı sürü için ne merhamet, ne hukuk;
Yalnız bir sert bakışlı göz, yalnız ağır bir yumruk!..

CENGE GİDERKEN

Ben bir Türk'üm dinim, cinsim uludur
Sinem, özüm ateş ile doludur
İnsan olan vatanının kuludur
Türk evlâdı evde durmaz, giderim.

Bu topraklar ecdâdımın ocağı
Evim köyüm hep bu yurdun bucağı
İşte vatan! İşte Tanrı kucağı!
Ata yurdun evlât bulmaz, giderim.

Yaradanın kitabını kaldırtmam
Osmancığın bayrağını aldırtmam
Düşmanımı vatanıma saldırtmam
Tanrı evi viran olmaz giderim.

Tanrım şâhid duracağım sözümde
Milletimin sevgileri özümde
Vatanımdan başka şey yok gözümde
Yâr yatağın düşman almaz, giderim.

Ak gömlekle gözyaşımı silerim
Kara taşla bıçağımı bilerim
Vatanımçün yücelikler dilerim
Bu dünyada kimse kalmaz, giderim.

ŞÂİR

                                                                 Öc Şâiri'ne

Tarih nankör değildir, bir hizmeti unutmaz;
İstikbâlin vicdânı aşk istemez, kin tutmaz.

Bana yirmi yaşımda ateş saçan bir sevdâ,
İlk şi'rime altundan kanad veren o hulyâ
Ak saçlarım altında yine alev saçacak.

Milletinin ruhuyle feryad eden bir dudak
O şeyleri söyler ki çağlattığı gümüş ses
Asırların önünde nağmesini dindirmez.

Hiddet, tahkir hepsi boş!.. Her cefaya katlanan
Yine şair kalbinden başka bir kalb değildir;
Bu zayıf kalb en mağrur alınları eğiltir.

Şu dünyada bir büyük rüya gören kahraman
O kartala benzer ki en yangınlı şimşekler
Onun sisli ve korkunç yollarına nur serper.


      “Türk Sazı”

26 Şubat 2016 Cuma

RIZA TEVFİK BÖLÜKBAŞI

(7 Ocak 1869, Edirne - 29 Aralık 1949, İstanbul)


       Tıbbiye Mektebi’ni bitirdi. Mütareke yıllarında Maarif Nazırlığı, Devlet Şûrası
 reisliği yaptı. Damat Ferit hükûmetinin baştemsilcisi olarak Sevr Antlaşması’nı
(10 Ağustos 1920) imzaladı. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra yurtdışına kaçtı. 1943 yılında
aftan yararlanarak yurda döndü.
       Felsefenin yaygınlaşması ve ders olarak okutulması yolundaki çabalarıyla tanındı. Önceleri aruz, daha sonra hece vezniyle yazdı. Halk şiiri geleneğine bağlı koşma ve nefesler yanısıra felsefe dersleri ve estetik üzerine kitaplar yazdı.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Serâb-ı Ömrüm (Tüm şiirleri; 1934, 1949)
Kaynaklar:
A  Abdullah Özkan – Refik Durbaş, Cumhuriyetten Günümüze Türk Şiiri Antolojisi, Cilt 1, 1999, Boyut Dosya Yayınları, İst., s. 20-21

Şiirlerinden Seçmeler:

DİLEK

Dilerim ki fânî dünyâda kimse
Ömrünü mihnetle telef etmesin.
Fakat kâmil adam olmak isterse,
Elem çektiğine esef etmesin.

“Serâb-ı Ömrüm” adlı kitabından

GÖZ ÂŞİNÂLIĞI

İsmini bilmezdim, fakat tanırdım:
Ne yosma bir çiçek takışı vardı!
Kızıl saçlarını ateş sanırdım:
Güneş nûru gibi yakışı vardı.

Öyledir, gün, şafak söktüğü zaman
-Göllere gölgeler çöktüğü zaman!-
Saçını çözüp de döktüğü zaman
Dalga dalga düşüp akışı vardı.

Hüsnünde bir edâ var ki âsıydı.
Beni harâb eden o edâsıydı;
Sevdâlı gönlümün aşinâsıydı
Yüzüme bir şirin bakışı vardı.

“Serâb-ı Ömrüm” adlı kitabından

UÇUN KUŞLAR

                      Sevgili oğlum Mehmed Said'e

Uçun kuşlar uçun!.. Doğduğum yere;
Şimdi dağlarında mor sünbül vardır.
Ormanlar koynunda, bir serin dere,
Dikenler içinde sarı gül vardır.

O çay ağır akar yorgun mu bilmem?
Mehtabı hasta mı, solgun mu bilmem?
Yaslı gelin gibi mahzun mu bilmem?
Yüce dağ başında siyah tül vardır.

Orda geçti benim güzel günlerim,
O demleri anıp bu gün inlerim;
Destân i ömrümü okur dinlerim
İçimde oralı bir bülbül vardır.

Uçun kuşlar uçun! Burda vefa yok!
Öyle akar sular, öyle havâ yok!
Feryâdıma karşı aks i sadâ yok!
Bu yangın yerinde soğuk kül vardır.

Hey Rıza, kederin başından aşkın,
Bitip tükenmiyor elem i aşkın,
Sende -deryâ gibi- dâimâ taşkın,
Dâimâ çalkanır bir gönül vardır!


“Serâb-ı Ömrüm” adlı kitabından