5 Şubat 2017 Pazar

MEHMET EMİN YURDAKUL


(13 Mayıs 1869, İstanbul - 14 Ocak 1944, İstanbul )

      
       Türk şair, milletvekili. Babası balıkçılıkla uğraşan Salih Reis, annesi Emine Hatun’dur. Beşiktaş Askeri Rüştiyesi’nden sonra devam ettiği Mekteb-i Mülkiye’nin İdadi bölümünden ayrıldı, devlet memurluğuna başladı. 1899 yılında kaydolduğu Hukuk Mektebi’ne bir süre devam ettiyse de öğrenimine ABD’de devam etmek için bu okuldan ayrıldı, ancak bu isteğini gerçekleştiremedi ve devlet memurluğuna döndü.
       Sadrazam Cevdet Paşa’nın tavsiyesiyle Rusumat Evrak Dairesi’nde göreve başlayan Mehmet Emin Bey, 1897-1907 yılları arasında Rüsumat Evrak Müdürlüğü yaptı. İttihat ve Terakki Cemiyeti üyesiydi. Şiirleri ile hükümeti eleştirince 1907 yılında İstanbul’dan uzaklaştırılıp Erzurum’da görevlendirildi; II. Meşrutiyet’in ilanının ardından Trabzon’da gönderildi. II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesi ile sonuçlanan 31 Mart Olayı’ndan sonra İstanbul’a çağrıldı; Bahriye Nezareti Müsteşarlığı’na atandı ancak bu görevi istemeyince 1909 yılında Hicaz, 1910 yılında Sivas valiliği yaptı. Çalışmasının engellendiği gerekçesiyle 1910 yılında istifa ederek İstanbul’a geri döndü.
       Ahmet Ağaoğlu, Dr. Fuat Salih, Ahmet Ferit Beylerle birlikte “Türk kültürü, dili ve sanatının geliştirilmesi amacıyla” kurulan Türk Ocağı adlı örgütün kurucuları arasında yer aldı Örgütün ilk genel başkanı oldu, çıkarılan Türk Yurdu Dergisi’nin sorumluluğunu üstlendi. Ancak henüz dergi çıkmadan İttihat ve Terakki Cemiyeti ile anlaşmazlığa düşünce Erzurum’a vali olarak atandı, 1912 yılında bu görevde iken emekliye ayrılmak zorunda bırakıldı. İstanbul’a dönüp Türkçülük düşüncesini yaymak üzere yayıncılık yapmaya devam etti.
       1913 yılında Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nda Musul milletvekili oldu. Türk Ocakları’nın 1918 tarihli kongresinde Hamdullah Suphi ve Ziya Gökalp gibi isimlerle birlikte örgütün “Hars ve İlim Heyeti” üyeliğine seçildi. 1919 seçimlerine katılan Milli Türk Fırkası'nın kurucuları arasında yer aldı. 1921 yılında Milli Mücadele'ye katılmak için Anadolu’ya geçti. Antalya, Adana, İzmir yörelerinde dolaşarak halkın ve ordunun manevi gücünü arttırıcı konuşmalar yaptı. TBMM’de önce Şebinkarahisar, sonra da Urfa ve İstanbul milletvekili olarak beş dönem görev yaptı. Milletvekilliğini ölümüne kadar sürdürdü.
       İlk şiirini 1897 yılında Yunan Harbi sırasında Selanik’te Asır Gazetesi’nde yayımladı. “Cenge Giderken” adlı bu şiir ile ünlendi. 1899 yılında “Türkçe Şiirler” isimli bir şiir dergisi çıkardı. İstanbul’da “Servet-i Fünun”’da, Selanik’te “Çocuk Bahçesi” Dergisi’nde, İzmir’de "Muktebes" adlı dergide şiirlerini yayımlamayı sürdürdü.
       Şiir yazmaya Servet-i Fünun Dergisi’nde başlayan Yurdakul bütün şiirlerinde sade bir dil ve hece ölçüsü kullandı; konularını toplum dertlerinden, sosyal-epik hayat sahnelerinden aldı; uyarıcı-öğretici şiirler yazdı Millî edebiyat akımına bağlı olarak hece vezniyle ve sade bir dille yazdığı şiirlerde millî ülkü, Türklük gibi konuları işledi. Bu çalışmaları nedeniyle “Millî Şair” olarak adlandırıldı.
      14 Ocak 1944 tarihinde İstanbul’da öldü. Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Türkçe Şiirler (1898)
& Türk Sazı (1914)
& Ey Türk Uyan (1914)
& Tan Sesleri (1915)
& Ordunun Destanı (1915)
& Dicle Önünde (1916)
& Hastabakıcı Hanımlar (1917)
& Turan’a Doğru (1918)
& Zafer Yolunda (1918)
& İsyan ve Dua (1919)
& Aydın Kızları (1919)
& Dante'ye (1920)
& Mustafa Kemal (1928)
& Ankara (1939)
& Şiirler (Tüm şiirleri, Yayına Hazırlayan: Fevziye Abdullah Tansel; 1969, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ank.)
       Düzyazı Kitapları:
&  Fazilet ve Asalet (Mensur Eserleri) (“Fazîlet ve Asâlet”, “Türk'ün Hukûku”, “Halk Hükûmeti ve Halkçılık”, “Kral George'a ve Dante'ye” adlı mensûr eserleri bir arada; Hazırlayan: Hakan Soydaş; 2016, Bilge Kültür Sanat, İst., 136 s.)
       Hakkında Yazılan Kitaplar:
& Enver Naci Gökşen, Mehmed Emin Yurdakul (1963, TDK Yayınları, Ank.)
Kaynaklar:
A  Abdullah Özkan – Refik Durbaş, Cumhuriyetten Günümüze Türk Şiiri Antolojisi, Cilt 1, 1999, Boyut Dosya Yayınları, İst., s. 18-19

Şiirlerinden Seçmeler:

BENİM ÖMRÜM

Genç çağdaydım, kendimi bir dikenli yolda buldum;
Hıçkırıklar işittim, gül ve bülbül bağlarından.
Felâketler topladım, Anadolu dağlarından;
Uzun sazlı Âşıklar diyarında şair oldum.

Ezgi koydum, âhlarla, figanlarla Türk şi'rine,
Öz dilimle haykırdım, "Ey milletim, uyan!" diye;
Viran yurdun dolaştım, bir şehrinden bir şehrine;
Saç ve sakal ağarttım ben de, "Vatan, vatan!" diye.

“Şiirler”

BENİM ŞİİRLERİM

"Sen kalbsizsin; hani senin gençliğinin hayatı?"
"Aşklarım mı? Bir nefesle solabilen bu şeyler,
"Bir yanar-dağ ateşiyle kömür gibi karardı;
"Şimdi ise yerlerinde bir sıtmalı yel eser.

"Evet, benim her şi'rimde yılan dişli diken var;
"Sizler gidin, bal verecek yeni açmış gül bulun.
"Belki benim acı sesim kulakları tırmalar,
"Sizler gidin, genç kızların türküsüyle şen olun!

"Varın sizler, onlar ile korularda el ele
"Gezin, gülün, bir çift bülbül aşkı ile yaşayın;
"Yalnız kendi, yalnız kendi rûhunuzu okşayın!

"Zavallı ben, elimdeki şu üç telli saz ile
"Milletimin felâketli hayatını söyleyim;
"Dertlilerin gözyaşını çevrem ile sileyim!.."

 “Türk Sazı”

BIRAK BENİ HAYKIRAYIM

Ben en hakîr bir insanı kardeş sayan bir rûhum;
Bende esîr yaratmayan bir Tanrı'ya îman var;
Paçavralar altındaki yoksul beni yaralar;

Mazlumların intikamı olmak için doğmuşum.
Volkan söner, lâkin benim alevlerim eksilmez;
Bora geçer, lâkin benim köpüklerim kesilmez.

Bırak beni haykırayım, susarsam sen mâtem et;
Unutma ki şâirleri haykırmayan bir millet,
Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir;

Zaman ona kan damlayan dişlerini gösterir,
Bu zavallı sürü için ne merhamet, ne hukuk;
Yalnız bir sert bakışlı göz, yalnız ağır bir yumruk!..

CENGE GİDERKEN

Ben bir Türk'üm dinim, cinsim uludur
Sinem, özüm ateş ile doludur
İnsan olan vatanının kuludur
Türk evlâdı evde durmaz, giderim.

Bu topraklar ecdâdımın ocağı
Evim köyüm hep bu yurdun bucağı
İşte vatan! İşte Tanrı kucağı!
Ata yurdun evlât bulmaz, giderim.

Yaradanın kitabını kaldırtmam
Osmancığın bayrağını aldırtmam
Düşmanımı vatanıma saldırtmam
Tanrı evi viran olmaz giderim.

Tanrım şâhid duracağım sözümde
Milletimin sevgileri özümde
Vatanımdan başka şey yok gözümde
Yâr yatağın düşman almaz, giderim.

Ak gömlekle gözyaşımı silerim
Kara taşla bıçağımı bilerim
Vatanımçün yücelikler dilerim
Bu dünyada kimse kalmaz, giderim.

ŞÂİR

                                                                 Öc Şâiri'ne

Tarih nankör değildir, bir hizmeti unutmaz;
İstikbâlin vicdânı aşk istemez, kin tutmaz.

Bana yirmi yaşımda ateş saçan bir sevdâ,
İlk şi'rime altundan kanad veren o hulyâ
Ak saçlarım altında yine alev saçacak.

Milletinin ruhuyle feryad eden bir dudak
O şeyleri söyler ki çağlattığı gümüş ses
Asırların önünde nağmesini dindirmez.

Hiddet, tahkir hepsi boş!.. Her cefaya katlanan
Yine şair kalbinden başka bir kalb değildir;
Bu zayıf kalb en mağrur alınları eğiltir.

Şu dünyada bir büyük rüya gören kahraman
O kartala benzer ki en yangınlı şimşekler
Onun sisli ve korkunç yollarına nur serper.


      “Türk Sazı”

Hiç yorum yok: