Söz’e Mezar
“Bütün
bu kâğıt dağını
sobada
yakmalı.” dedi adam
tavan
arasından kollarında
bir koli
kitapla inerken
(ikinci
el bir kitaptır aşk
diye
düşündü ayrıca, kışın, taşlarını ayıkladığı
bir
tepsi pirinç gibi dağıldı kardeşlerim,
derleyelim
ölüevini, yakalım ölüden kalan ne varsa
yüktür
yalnız yaşlanmış babanın sayfaları
ısırarak
aldığı notlar,
yazarken
anlamın andını aradı,
okuru
korumalı bu çıldırtan çabadan
ikinci
el bir kitaptır aşk
diye
düşündü ayrıca)
kadın,
yere düşen defteri
açıp
okumaya başladı
“Söz’e Mezar” adlı kitabından
Yaz Sayısı (aşka sözü bulaştırmakla
suçladılar bizi, deniz,
kumun günlüğünü temize çekiyor)
İşte yine buradayım,
otların büyümeye acele etmediği bu yerde
Burada
yazmak, rüzgârın dört sözcüklü diline çalışmak
aşınan taşlara
bakmak, deniz kabuğu toplamak
bir yarayı
kaşımak, bölünmeyi önlemek,
sandalı hazır
tutmak, uyumak, uyumak…
Burada,
iyi şiirler yazdım bir zamanlar
iyi
şiirler ki ıslak otların arasında eşinen atlar,
rüzgârla
çarpan bir kapı, duru yaz göğü, bir çekiç
bir
çaydanlık, yağmurda ıslanan koyunlarla dolu bir vagon
ve
her şey gibidir
Sabahları
uzun yürüyüşlere çıktım,
balıkçılarla
takıldım, yeni sözcükler
öğrendim
ister istemez, havaya bakıp
bozacak
dedim, bu nasıl yazsa
sonumuz
hayrolsun, akşamları
balkonda
yıldız rakısı yaptım,
bir
şeyin dönüşmesi, bir alışkanlığa
istemeden…
Kötü
şiirler de yazdım ve öğrendim
kötü
şiirler ırmağın daraldığı yerde bir ağaç
rüzgârla
çarpan bir kapı, duru yaz göğü, bir avuç çivi
bir
konserve açacağı, dağın gölgesinde bir ağıl
ve
iyi şiirler gibidir
Burada
yazmak, kendini alışkanlıkların akışına bırakmak
zamanın
imzasız bir mektup olduğunu varsaymak
Uyarı:
Yağmur diye uzun bir şiire başlamak
temiz
çarşaflara uzanmak, yastığına sarılmak
ve
içerden gelen daktilo sesinin
tıkırtılı
ırmağına gömülerek uyumak
Güneş
yarın başka sözcüklerin ardından doğacak
“Söze Mezar” adlı kitabından
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder