(1975, İskenderun /
Hatay - )
İlk, orta, lise ve üniversite öğrenimini İzmir’de tamamladı. Halkla
İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü’nden mezun oldu. İzmir’de yaşıyor ve eğitimci
olarak çalışıyor.
Şiirleri 2000’li yılların başından bu yana, Akatalpa, Anadolu Sevdası, Anafilya (E-Dergi), Berfin Bahar, Dize, Eliz
Edebiyat, Hayal, Hece, Koridor, Lacivert, Onaltıkırkbeş, Patika, Papirüs, Şiiri
Özlüyorum, Şiirsaati, Varlık, Zemheri Edebiyat vb. gibi dergilerde yayımlandı.
Ödülleri:
“Mutsuzluğun Daniskası” adlı dosyası ile 2010 Homeros – Kemal Özer Şiir
Ödülleri’nde ikincilik ödülünü paylaştı.
Yapıtları:
Şiir
Kitapları:
& Kauçuk Yalanlar (2005, Etki Yayıncılık, İzmir)
& Mutsuzluğun Daniskası (2010, Hayal
Yayınları, Ank., 80 s.)
& Sen Cici Ben Cüce (2013, Artshop Yayınları, İst.)
Şiirlerinden
Seçmeler:
Ç’OĞUL
II
ikimizi de ağzımızın kenarından öpecek
tanrı,
söküp attığımız düğmelerin yuvarlaklığıyla
eğer nefesinin doğduğu yere taşırsan
dişlerinle ısırıp, yarım bıraktığın gövdemi
ikinci adımı söylerim, aşkı vaadettiğin
oğulu
olmadı işte tek gözlü, tek sözlü, tek kollu
yaşadım
uzaktım, biliyorum yolunu tutamadım
kirpiklerimle
mutlu öleceğiz dedim, bırak melek sansınlar
bizi
susmak için bekleyen bir tarafım vardı
onu biriktirdim dilimin kirli sepetinde,
avladığım her istiridyeyi dibine kadar
kazıyıp
hediye ederken gülüşündeki acemiliğe
tetiği çektiler ansızın yarama
anne denedim ç’oğul olmayı
Akatalpa,
Sayı: 171, Mart 2014
EV VE / SIRASIYLA KAYBETTİĞİM
koyup çantama
kimsesizliğin oyulmuş asfaltını,
çekip gidebilir
miyim yoksulluğumu bilenlerden.
hiç sanmam sanmadım
da zaten. annemi arayıp sordum,
çuvallayıp sokağın
sırtını,
şimdi gelebilir
miyim kokumu da alıp yanına.
ağzını narlayıp
dedi ki: “gel oğlum gel”
sırasıyla
kaybettiğim şeyleri indim bugün.
kırmızı aksaklığın
yalınayak poyrazında.
yükümüzü
taşıyanları unuttum yersiz.
tanrım kaybettiğimi
buldur bana, yalvarıyorum sana
eskiyen rüzgârın
uçuşuna kondur çikletimi.
yerimdeyim senin
olmadığın üşümede
bölüşürken
açlığımı, bir,i sevdim birinde olan birini
nefsimin teline
dolandı nefesin, tuzsuz
kupkuru ege’nin
suskunluğunu avuçladım
ortalıksız
tünelinde, karanlık ellerimle
mezarlıklar dört
mevsim de güzel.
gerisi boşluk,
gerisi eflatun, gerisi eften püften.
söylememiş olsam
hadi neyse!
unutmaktır asıl işe
yarayan incir ağacı.
kaybediyorum cevabımı,
çiçekTEN alnımı ödünç verince buğdaya.
eşitliğimiz, gençliğimiz,
yitikliğimiz, suda balıklığımız hepsi aslında
sırasıyla
kaybettiğim şeyler: evim, sırçam, dilberim.
kaç kere indik, kaç
kere çıktık
bu kunduz yavruları
gibi ıslak kaderi.
şimdi hüznü denesem
yeridir. benim evim alt komşunun annesi.
Mayıs 2010
Akatalpa, Sayı: 127, Temmuz 2010
HÜCUM
EDİNCE SEVİŞİYORUZ
falımıza baktım
yeşil ve mor kalpler gördüm
onları oradan
almaya çalışan bir çift el
kiremitten bir oyuncak
gibi dolandı boynumuza
yalanım varsa
çatlasın sahici duvarlarım
sipere yatmışız
ayaklarımız fosfor filan
hücum edince sevişiyoruz
tek silahımız bu
RENK
İDİM / YEŞİL
bir şehri düşününce en güzel taklalarını
atar güvercinler
yeniden alevlenir dar merdivenlerin çıkışı
olmamışı çağırır terastan kürt çocuklarının
ıslıkları
kaçma gördüm seni güzelliğinden
yığıntılarını ve ağzının yalnızlığını ver
onlara
şehri düşününce bir bir silinir bunlar
en yoksul en yokuş en soluyan yerleri
ılıklaşır sonbahar gelişi bükülür kışın
birkaç salkım bakışın gülüşmesi ile biter
gün
çaydanlığın altı kısık ateş kısık ateşin
üstü anne
hayatı eritir bahçıvan arabaları mahallenin
orta yerinde
bir şehri düşününce ondan habersiz
günahlarını sevaplarından çıkarır komşular
kabuk bağlayan renklere sığınır güneş
sessiz sessiz ilerler güzelliğin hizasından
boşluğunu saklayarak geçer vakit arıların evlerinde
uykulu gözlerinden ayıkla kadınlarını birer
birer
dur seslenme uyusun da büyüsün kuytularımda
kaç gecedir bakışlarımı gezdiriyorum pilleri erimiş
yudum yudum ölüyor ölüyorum yok sularında
kuzguncuk uç bu gece serçe parmağımın
ortasına
tekkesinde ters dönünce taklacı güvercinler
bir kere bir kere daha kaybolup
kaldırımlarda
seni bana getiriyorlar kaç git kaç git işte
durma
tanrım ellerim parmaklarım dirseklerim
neredeler
renklere değdim küstüler
oysa ben de bir renk idim
bu yeşil
“Mutsuzluğun
Daniskası” adlı kitabından
RENK
İDİM / TURUNCU
yine aynı şeyi yaptım
telaşsız bir avuntu aradım düşkünlüğüme
bu dilin kiremitleridir seni bana getiren
inşaat atıkları ve undan bakirelerle
yalanım büyük çok büyük yalan biliyorum
büzüştürüp attığında hallerimi turuncuya
dudağımı büküp alıkoyduğun aşkım gelir
karakalem sevişmemizin ecdadıyla birlikte
sorma bunu bana Allah aşkına Çin yolculuğum
bu sesler kimin bu koro kimin korosu
zaman okçuların zamanı mı ben de bilmiyorum
yetmez mi sana varlığımdaki
bu ufacık kara filler ordusu
kaç kere söyledim zıplama ayakların incinir
maskara olmuş çiçeklerin gölünde
perçemime tutunup inerken yosma kirpikler
çekip bırakamazsın menekşelerini geriye
renklere değdim küstüler
oysa ben de bir renk idim
bu turuncu
“Mutsuzluğun
Daniskası” adlı kitabından
SIRASIYLA KAYBETTİĞİM / EVİM
anlatmak olanları
en kestirme yoldan.
dur başlamadım daha
gerisini getirebilirim.
denemeye yeltendim
başından beri,
soyundum en ince
dudaklarımı ziyadesiyle.
sesim fışkırıyordu
aceleden ve başka bir yerim.
evim, sırçam,
dilberim.
sırasıyla
kaybettiğim şeylerin işsizleri.
“evim” kaybettiğim dilberim.
Mayıs 2010
Akatalpa, Sayı: 129, Eylül 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder