18 Temmuz 2018 Çarşamba

ADEM YAZICI



(1977, Sivas - )


       Öğretmen.
       Şiirleri Dergâh, Hece, İtibar, Karabatak, Temmuz, Yedi İklim vb. gibi dergilerde yayımlandı.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Minyatür Okuyucuları (2008, Ebabil Yayınları, Ank., 64 s.)
& Taş Beşik (2008, İstanbul Yayınları, Bir Nokta Kitaplığı, İst., 69 s.)

Şiirlerinden Seçmeler:

EVE DÖNÜŞ

gün biterken yanaklarında gölgeler soğur biraz
sonra bilemem hangi sevgiyi kovar kokusu yorgunluğun
içindeki yağı akıtır ahşap bir kapı alnımızda
aldanış ömrün ırmaklarından yavaş yavaş geçer
senin kan biriktiren kalbinde ellerimiz alkış tutarken
yanımızdan diri ama duyarsız adamlar geçer

ben gidiyorum artık benzersiz bir öfkeye
bir uçurum eklemeye yürüyüşleri kuşatan saatlere
duvarları yıkıp onları aşan her söz işaret ediyor
işaret ediyor yamuk bir tarladan geçen it sürüleri
üçgen bir evde her türlü göğe alışık insanları bekliyor
koltuklar ve onların alçak seslerini işiten aynalar
işaret ediyor pencereler, dışa açılıyor, tamışığın yönüne
her akşam sabun kokan ellerim yıldızlarla yalan
söylerken benindeki kanı kurutmaya gidiyor
dönmek için geldik ne de olsa kendine hayran eve
yine sözün bittiği yerden korkular geçiyor

uzakların anlattığı bir şey olmalı iklimler mesela
mesela patagonya zor bulunur bir haritada
mesela siyah kargaların ölümü çağrıştırması
ağaçların bir eve dönüşmesi kuzgunlar kovulurken
kesilmiş ve yontulmuş bir orman ağacı dönüşürken eve
bize bakıyor büyük ayı gittikçe yol uzuyor
yerde beton ve kavga başlıyor
doğu guta ölürken bizim içimizden nasıl ‘yaşamak’ geçiyor
bu şehrin sokakları bilir bir kıymık gökten iner
bir vadiye ağlar bu tepeler bu yurttan uzak bloklar
bu uykusuz geceler sabahı dar eder
beddua edilen batı’dan gelen bir rüzgar geçer

ismail biz şimdi eve dönüyoruz değil mi
çocuklarımız bekler pencerelerde beş yaşında kızım var
beş öpüşle beni dünyada mesut eder
ona bir rüya gördüğümüzü söylüyorum
haberlere ansızın bakarken ekran hep kan
hep kıpırdayan dualar kalbimizi kazıyan
gülüşleriyle dünyanın en şanslısı ben oluyorum
en güzel araba bizim evin önünden geçiyor

böyle çok mesut olduk ama bir şey eksik ismail
beş vakit beş defa camiler dolup taşıyor
durup baktığımızda şu cıvıl cıvıl parklara
bir savaş çocuğunun okuyacağı aşk şiiri
ocakta yanan ateşin içine düşüyor
cennet neden açlıktan ölen bir çocuğun düşlerinde
çiçek açıyor

VAKİTSİZ BİR HOROZ

Anahtarı iki kere çevirince açılan kapıdan girersin sahneye
her şey olur kapıda bekleme, kapıya vurma çivisine asılan harfler
betondan kaçan seslenişle aldırmadan kendine ve ötekine bir sual
bitimsiz bir yürüyüş, ışıkları gelip geçen toprağa duyarlı sokaklarda
bana baktıkça yüzünün izi kalıyor aklımda bilmem ki neden
iki kez kalıyor, gündüz ve gece böyle sürüp gidiyor acımasız gök üstümüzde
iki yarım cümle kelimelerini birleştiriyor bazen- ki sen biliyorsun
eski bir halıyla neden konuşur ıspartalı bunu da eskiden
üstü kalsın derken de yöneticiyken de damarlı karpuz yetiştiren Trakyalı adamlar
yaşamanın içine bir şilep gibi sızarlar ansızın oralarda şehrin diplerinde
saksılardan içeriye taşan akşamlar sarı saçlarında öyle parlasın
Malta’ya sürgün edilişim gibi ellerim sızlar ya üç gün sürer ateşe hazırlanışım
çantamda elektrikli ev aletlerimle ilmihal yazılan öğle vakitlerinde
bir cennetten çıkıp bir cehenneme girer gibi veya tersine
öyle susturulup kalakalırız incitmemek için altın tüylerinizi bedenlerinizin diplerinde
vakit sayıp biriktirdiğiniz ibadetlerinizi kavanozlara kapatıp beklesinler
cam sağanaklarında biraz bardak doldururuz topraktan akıtarak kendimizi
benliğimizi mezarlıkta bir ceset gibi çukurun içinde cevaplar hazırlarken buluruz
öksürüktür yaşamak belirtisi kopmamış hayattan kırık dökük kelimelerle
evraklar post gibi asılıyor yakamıza iyi akşamlar basketbol topu gibi geçiyor potaya
günde beş vakit düşüyor filenin aralığından uykusuz gözlerini ne ile doldurursa bekarlar
ayak bileklerinden başlar uyuşma demiştim doktor daha neler birkaç kalem atılmış çekmeceye
açılıp kapatılıyor dünya iki de bir var elde bir yok giden kadar gelen
avurtları çökmüş bir ömrün bedelinden korka korka kaybolurlar o seste
ellerini son defa kilide bırakıyorsun belki de

Hiç yorum yok: