14 Şubat, Dünya Öykü Günü için, benim de söylemek istediğim bir sözüm
var. Bunu, elimden geldiğince kısacık, açık seçik, haddeden geçirilmiş
olarak söylemek istiyorum.
olarak söylemek istiyorum.
Şu karmaşık, anlaşılması, anlatılması olanaksız, tılsımlı, gizemli
yaşam denen şey var ya, bence bunun özü şu:
Doğmak, yaşamak, ölmek. Bu gerçek, dünyanın her yerinde böyle. Kim
aksini söyleyebilir. Bu böyle ama, dünya dünya olduğundan, yeryüzü
yeryüzü olduğundan, insan insan olarak var olduğundan bu yana (tarih
denilen çılgınlık süredursun), oluşan, onu üreten, yücelten bir başka
cevher var.
Olmazsa olmaz, bir şey; aşk. Tıpkı yaşam gibi gizemli, karmaşık, tıpkı
yaşam gibi, anlaşılması da, anlatılması da zor bir şey bu aşk. Yaşama
aşkı.
Karanlıkların içinde, ince ayrıntılarla var olan insanı bilmek,
insanın, yaşamın, aşkın sesini duymak ne denli zorsa, aşk da öyle.
Zor. Çok zor. En zor olan da, bu zoru yaşamak, onunla baş edebilmek.
Bu sesi duymanın, onu elde edebilmenin, bunu kolaylar gibi olmanın bir
yolu var. Bu yol öyküden geçer.
Öyledir. Hepimiz, bakar, görür, düşünür, konuşur, dinleriz. Sonra,
yaşamın bir ucundan tutar başlarız öyküler üretmeye. Çoğumuz bunu
ayırdına varmadan yaparız.
Öykünün sesini duyup, dinleyip, en derin çınlayışına kadar algılayıp,
ince ayarlardan geçirip söze, sözü kâğıda dökenlere öykü yazarı
deniyor.
Öykü yaşamdır. Öykü bir iksirdir. Onsuz olunmaz.
2007 yılında, Türkiye'de yaşamakta olan, öyküler yazan, öyküler içinde
yaşayan bir öykücü olarak, yeryüzündeki tüm öykü yazarlarını,
coşkumla, sevgimle kucaklıyor, 2007 Dünya Öykü Günü'nü kutsuyorum!
Nezihe Meriç
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder