(8 Mart 1993,
Şanlıurfa - )
İlk öğrenimini doğduğu kentte yaptı. Antalya Karatay Lisesi mezunu. Akdeniz
Üniversitesi'nde Türk Dili ve Edebiyatı okuyor. Çırpınış filminin senaryosunu
yazdı. Koza Düşünce Dergisi’nin şiir editörlüğünü yapıyor. Antalya'da yaşıyor.
Şiirleri ve öyküleri Absent, Apartman,
Aporia, Artistik Bellek, Başka Peron, Berfin Bahar, Caz Kedisi, Deliler
Teknesi, Edebiyatist, Eliz Edebiyat, Hayal, Ihlamur, İncir Çekirdeği, Kıyı, Koza
Düşünce, Kulaç Şiir, Lacivert, Mavi Yeşil, Nisyan, Nordik, Sinada, Sincan
İstasyonu, Sunak, Şehir, Şiiri Özlüyorum, Temren, Tmolos Edebiyat, Uçarı, Yasakmeyve,
Yaşam Sanat, Yelkensiz, Yeni E, Yordam vb. gibi dergi ve fanzinlerde yayımlandı.
Yasakmeyve dergisinde Nilay Özer
tarafından hazırlanan (Sayı: 82, Eylül-Ekim 2016) “Vaat Edilmiş Sayfalar” adlı
köşede “Afrodit’in Yetimleri” ve “Kekeme Harf” adlı şiirleri yayımlandı. Öykü ve kısa film
senaryoları da yazıyor.
Ödülleri: “Afrodit’in Yetimleri” adlı
şiiriyle 2016 Vahittin Bozgeyik Şiir Yarışması’nda birincilik ödülünü Asım
Gönen’in “Gecenin Sağnağı” adlı şiiriyle paylaştı. İstanbul’da Mavi Eylül Radyosu’nun
düzenlemiş olduğu şiir yarışmasında "Acılar Meleği" adlı şiiri
birinciliğe layık görüldü. "Yüzyıllık
Ağıta Üç Parça Hüzün" şiiri ile 2016 yılında Antalya Kepez Belediyesi
tarafından düzenlenen Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Ödülleri kapsamında üçüncü
oldu. Dil Derneği ile İsveç Atatürkçü Düşünce Derneği tarafından üniversite
gençliği arasında düzenlenen 2016 Dil
Derneği Gürhan Uçkan Şiir Ödülü’nü kazandı. 2016 yılında Bayraklı
Belediyesi tarafından düzenlenen ‘Barış’ temalı şiir ödülünde “Salçalı Ekmekli Tabutlar” adlı şiiriyle
mansiyon ödülünü aldı. 2016 yılında Bartın Belediyesi tarafından düzenlenen,
19. Hasan Bayrı Şiir Yarışması'nda; "Göğe Papatya Diken Terzi" isimli
şiiriyle ikincilik ödülünü aldı. 2018 yılında “Çöl
Bahçıvanı” adlı
dosyasıyla 2018 Ali Rıza Ertan Şiir
Ödülü’nü (ödülü Devrim Horlu’nun “Boşluklara Doğru” adlı dosyasıyla
paylaştı) aldı.
Şiirlerinden
Seçmeler:
AYET
BİLDİM SÖZÜNÜ
İlk kez bir pencere kenarında kendimle
karşılaşmamıştım
ayın perdesinden içimi bulanık sularla
doldurmuştum
içimin kuyusunda elimle koymuş gibi
bulmuştum acıyı
kurbanın
olayım nasıl unuttun, gamzenden sana sesleniyordum
yol boyunca seninle atlara bakıyorduk
kâkülünden damıttım bu sözünü
ve bir elif terinden.
Bu sonsuz ayrılık bana şunları hatırlattı:
rüzgârgülünden koparılmış kırmızı bir
fuları
incecik sınırlara çizilmiş sisler dağını
ışığın camdan rüyasını
puhu kuşunun içimizde külleşen mevsimini.
Kaburga kemiğinden yaratıldıysa aşk
ayrılık yine neden aynı yerden koparılır
diye sordum Tanrı’ya.
Sağ omzun için küçük bir göl ayrılmışsa
eğer
tanrı affetsin ama
mavi balonlu çocuklar koşsun isterdim
orada.
Hiç düşündün mü
neden yüzümüzdeki kırışıklığı aynalara
ödetiriz?
Annemin acısını koparıp yatağından
kendime doğurdum
çul serdim geçmişime
örtsün istedim gecenin damlarını
bildim annem yaralarımdan öpünce
geçmeyecekti.
İlk evim
rüya kapım
ayet bildim sözünü
bana bir nefes daha üfürdün teninden.
Mavi
Yeşil
GASSALI
İŞİNDEN EDEN BARIŞ
Senin teninde; gökyüzünün ıslığı,
incinmenin sureti, annesinin elini bir kez tutabilmiş çocuğun vakti,
şehirlerarası gidilen o mezarlıklar var...
Senin teninde; duvağı tabutuna gölge upuzun
bir gelin, boğazımıza dizilmiş televizyon haberleri, yaşı kadar bedeninde
kurşun taşıyan bir çocuk, kuyulardan kemik sesi gelmesini bekleyen bir baba
var...
Senin teninde; güzün bitmeyen kısrak sesi,
güneşin teni öpen kâhin dudağı, kadınların evlerinde pencere önü sevinci,
gassalı işinden eden bir barış, kirpik lambalarının sarışınlığı, damlardan
aşırılan yoksul bir halk, uzun sabah, kısa gece, Mem'in hayali, Zin'in uyandığı
masal var...
İncinmenin kendisidir aslında birçok
insandan oluşan incinme; bu da senin teninde var.
Varlık,
Kasım 2017
SALÇALI
EKMEKLİ TABUTLAR
Ahlarımız sinmiş örtülü kapılar ardında,
sağır gecelerine. Kirpiklerinden kerpiç kerpiç bir yaşam. Yollar: ayrılıklar
için söylenmiş, iki biçimsiz masaldır asırlık pencerelerinde. Kim ölümü öperse,
onların evinden çocuktan bir tabut çıkar. Bir Ebabil Kuşu döker kanatlarını
çatılarına. İlmek ilmek bir ölümü doğurur her anne.
Gaz lambalarında yumak yumak sararan kül
saatleri. Dua evleri. Mühürlü an. Bergüzar ayet. Araf'ta acı ulağı. Keşişin
heybesinde ölüm arazı. Sancı harfi. Nisyan yüzlü devlet. Elinde salçalı ekmekle
babasının kucağında yiten çocuklar...
Bir kentte, sur dibinde, ölüm alışagelmiş
bir barıştır. Onları taşıyan her tren ölüme açılır.
Yeni
E
SESİNDEN
VARLIĞA BİR YOL
Sesin senin:
kirpik kuyularındaki rüya
boşluğa itilen sonsuzluk
çirkinliğime soyunan kaygım
evimin kandili
zamanın uzak kervanı
terimin yumak yumak sevinci...
Sesin senin:
yediler mevsimi
bakire ellerinin dokunduğu yaramın kabuğu
kabuğumun en erdemli çağı
tenimden kırılıp düşen incinme
dedemden süründüğüm annemdualarım
tufandan geriye kalan telaş
öpüp başıma koyduğum...
Ey uzun gölgeli bilge
sesin varlığımın tasviridir.
Şiiri
Özlüyorum
YARATILIŞ
DESTANI
-gittiğinden beri-
Birinci gün
bir kuş intihar etti
ermeni aynalardan
kanatlarını kesip.
İkinci gün
hırıltılı bir örs deldi göğü
kırmızı bir at geçti üstümüzden.
Üçüncü gün
sarsak bir nefes böldü
yokuş yukarı anı.
Dördüncü gün
o gün geldi ki
ağızlarında lokmalarıyla
kursakları delik çocukları vurdular.
Beşinci gün
mevsimin altı açık
hüzün gölgesinde yarım kaldı.
Altıncı gün
gece zamanın kanadından sıyrıldı
güneşe soyundu.
Yedinci gün
tanrı dinlendi.
Edebiyatist
*Şiirler, Bekir Dadır'ın izniyle yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder