18 Mayıs 2016 Çarşamba

ÖMER ŞİŞMAN

 

(1980, İstanbul - )


       Marmara İşletme ve İletişim (yüksek lisans) mezunu. Arkadaşlarıyla beraber Ağır Ol Bay Düzyazı (2003), heves (2003-2010), Japonya (2015) dergilerini yayına hazırladı, Pan-Heves şiir dizisini (2007-2011) kurup yönetti. Ahmet Güntan’la haftalık şiir dergisi Mahfil’i (2008) çıkardı. 160. Kilometre yayın dizisini yönetiyor.

       Şiirleri; Ağır Ol Bay Düzyazı, Assolist, Atlılar, Diri Ozanlar Derneği, Duygu Çağı, Edebiyat ve Eleştiri, Gak, Heves, Japonya, Kitap-lık, Mahfil, Sanat Cephesi, Ücra, Yasakmeyve vb. gibi dergilerde yayımlandı.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Hata Devam Ediyor (2005, Sardes Yayınları)
& Bitkiben (2010, Pan Kitap, İst., 72 s.)
& Dikenli Zıplak (2017, 160. Kilometre Yayınları, İst., 72 s.)

Şiirlerinden Seçmeler:


AGONİ

Ölene acıyarak bakardılar. Miyavlayan kediler yaparlardı.

Kimseli ve göksüz ayaklanmalarımı başıma çaldılar. Kendimleliğin balıkgözleri vardı. Var çoraplarını kendi giyemeyen bir kadın gibi burkarak. Onlar su dolu şeyler gibi konuşurlardı, bir ağırlık olduğum gelirdi aklıma. Flütüm karanlığa içrekti, o seslenirdi ben duyardım.

Sonra o şehirden ayrıldım bir elma ne kadar sakinse. Konuşulan yerlerden geçtim, dinlediğim oldu. Saçlarım kirlendi, büyük bir yara bile bana çıkılsın istedim. Bir ringim şimdi, ter atar gibi dirilirim. Bir koşuyum. Çömeldiği yerden kalkan bir kuyu. Beton dökülmesinin sesiyle kavrıyorum kendimi.

Beni uzaklaştıran büyüleyici irkilme! Hiç geçmedim hiç geçmedim hiç geçmedim ki! Vâzettim sadece sicim sicime. Kekikler kancılaştı ve bir dakika! Görmek kuşlardır. Terasta kasalar vardı en son. Her şey başta bağlanamadı. Her şeyin arasından geçtim, kuş kasalarının.

Gördüm.

Ölüye ezinçle tapardılar. Miyavlayan kediler yaparlardı.

BİTKİBEN


bitkinliğimden yararsız bir bitki çektiler
bitkiben yerlerde bir rastladım
taş taş üstünde kapısız
elegeç midyeli kabuk

niye dürüp düşünmeme
bakıvermenize dalıveriyorum

birden yanımda buluyorum sizi
durup durup boş bulunuyorum
benim diyerek dolaşdığım
kendimde değilim

yine bir dal andım da silkindim
benlen de bir şey yapmayıverin
beni de sarsmayıverin gidiyora
bun hep çim kap ugh demeyin
bir kez de demeyin demeyin

işte yine gerginim
savunmasızızdan değil
burası çok gecik
hadi gel ödeşelim olum

ilerler tepe tepeden çenekemikler
herkeş pış pışlar sözcükleri
biri ölse kim apışır artık
biri işte öyle ifade verse
hemen orda o öyle tıpış
tıpış mı kapışılır

gel benim çocukluk tiklerim
dur yanımda dur bitkiben böyle
gergin ve gevşek

GERÇEKİÇİ

14 Mart

küvette saatlerce su aktı omuzlarımdan
izledim ve havlular bastım boynuma
odaya girdiğimde daktilo
birtakım kitaplar
buruşuk kâğıtlar
plastik şişeler

bugün bir mektup geldi:
cafer, yardım etmelisin
meral çorumlu

çıktım. halk otobüsünde kaynayıp
rıhtıma indim midye dolmacılara
banklarda oturanları, tiyatro önünde buluşanları
meydandaki ekrandan reklamları izledim bir süre

22 Mart

rüyamda bir konserden doğumhaneye koşturmuştum
(âşık veysel ve jimi hendrix seyircileri selamlarken.)
bir karım vardı soprano ve doğuruyordu
karım nasıl bir şey merak ediyordum

uyandığımda ikinci mektup gelmişti:
çok zeki olduğunu ve her şeyi çözebileceğini biliyorum
açık açık yazamam, çözmelisin
mektuplarımı bekle, bizi ancak sen...
meral

27 Mart

günler sonra evden çıktım
beni bekleyen hayret yoktu
süpermarketten birkaç kutu konserve
hazır kahve çaldım
bakkala uğradım dönüşte
beş ekmek, iki şişe süt, bir karton sigara
veresiye

vardığımda üçüncü mektup eşikteydi:
üç yerinden çatlamış camdan tohumu
pisuara attığında çoktan koşturacak
doktorlar, hemşireler
etrafa bakan bir duchamp’a

10 Nisan

omuriliğimde bir bilye...
canı sıkıldıkça gezintiye çıkan

11 Nisan

boğuk duman göğsümü sıkıştırıyor
daktiloyu sattım. pazarlıksız.
hiçbir şeye takılmadı gözüm
sözler değil. eylem dedim
sanırım bir süre o parayla...

14 Nisan

başkalarından da mektuplar gelmeye başladı
ilkokulda ölen arkadaşım hasan’ın kardeşi
ağbisinin ölmediğini, kaçtığını yazmış
bir diğeri bakkalın çırağından
tartıda hile olduğunu, herkesin kandırıldığını
müdahale etmem gerektiğini

18 Nisan

yine meral. bu kez el yazısı. kargacık burgacık:
acele et, vaktimiz kalmadı

21 Nisan

ve bir kesekâğıdı üzerinde çalışırken:
polöster sokak zambak apartmanı
no:10 çapa/İstanbul

25 Nisan

herkes her şeyi biliyor
belediye başkanı, encümen üyeleri
reklamdaki ivecen çocuk,
bakkal, çırak ve trafik polisleri

tabelaları değiştirmişler, apartmanın adını
zilde başka bir isim.
kapıyı açan kadın, galiba meral, bağırdı:
yine mi sen! yine mi buldun
yeter, allah belanı versin!

tüm toplum birden tehdit etmiş olmalı onu

03 Mayıs

bugün meral’i kurtardım
saçlarımı kazıdım
ürpertim duruyor

bir karınca bıraktı bana
sol bileğimin altında
gıdıklanıyorum
onu oradan çıkarmalıyım



Hiç yorum yok: