8 Aralık 2016 Perşembe

NEVZAT KONŞER


(30 Eylül 1980, Bursa - )


       Resim, duvar resmi, heykel, kabartma, dekorasyon çalışmalarında bulundu. Resim öğretmenliği yapıyor. Bursa'da yaşıyor; evli.
       Şiirleri ve yazıları Afrodisyas Sanat, Akatalpa, Akköy, Ayna İnsan, Ekin Sanat, Eliz Edebiyat, Güney, Hayal, Ihlamur, Kıyı, Kurşun Kalem, Lacivert, Mavi Ada, Mor Taka, Mühür, Tay, Tersakan Toros, Varlık vb. gibi dergilerde yayımlandı.
Kaynaklar:
A  http://nvztknsr.blogspot.com.tr/

Şiirlerinden Seçmeler:

EVDE KALMIŞ KIZI MAHALLENİN

suskunluk burada işe yaramaz
insanın ağzından geçer çünkü bütün ağızlar
kardeşçesine yaşamak kelimelerin yarım bırakılmadığı
hünerli bir sokağa ev olmak kim bilir!

konuşmak da konmak da insana ait
kuşlar bu yüzden susuşmayı sevmez

dilimden başlamalıyım, dilinden, dilinizden
otların ayrıklığını temizlemeye
ne de olsa Türkçe verimli bir düş kadar güzel

ağzında olur deprem herkesin, yıkılmak ağzında
üst üste yığar sözcüğü konuşamamanın mühendisleri
temelsiz anlatırlar dertlerini

yabancı bir dille anlatır düşünüleni
düşmeyi becerebilenlerin kimisi

Türkçem, evde kalmış kızı mahallenin!
Akatalpa, Sayı: 158, Şubat 2013

HÜZNÜM CEPLERİME SIĞMADI

dar sokak, uğrama bana işine bak,
ben bugün çocukluğumu cebime koydum
panjurlarını çitileyip göz kapaklarımın
doluştum tozla yıkanan evlere.

babam bırakmış elimi, büyümüşüm
bir yerlerde annem yüzünü yetiştiriyor.

gök nasıl düşüyor kafası bozuk çatılardan
ah, sokakta hayat neden bu kadar hasta
neden figüranı oluyoruz hüzünlenmenin?

çatır çatır yandı dokuz yaşım
otuz dördümde nikâh kıydım kalbime!

kimseler yok, demiri yalayan adamlar
bu yeşil pencereli köfteci dükkânı
bir tek kıyafetini çıkarmamış üzerinden!

camlarda, günü ısıran kırık dişli camlarda
ustanın kamburu bileyliyor geçmişi
zamanı rendeliyor köfte harcına!

suskunum, nasılsa bedava susuşmak
konuşmanınsa ederi var bu aralar!

dar sokak, çıktım gittim yaşlı gölgenden
hüznüm ceplerime sığmadı!

döneceğim yeniden!

Akatalpa, Sayı: 171, Mart 2014

HÜZÜN BİR KIYAFET

Öyle ya değişmiyor içimdeki manzara
iri bir ağaç göğüme dallanıyor
birkaç kişi caddeyi sektiriyor gözünde
uzakları yırtan belediye otobüslerini

bir kediye bağırıyor bu dilsiz şehir
ağaç kediye, kedi ağaca tırmanıyor
susuyoruz, biletsiz bir akşam uğruyor suareye
saat sevdanın altısı, hüzün bir kıyafet
giyiyoruz figüranlar kahvesinde kadınları
kollar sarışın, dudaklar esmer, kumral arabalar
yavaşça çıkılıyor yokuş, iniliyor dört nala
bir erkek kendini imzalıyor iki kadında
iki kadına bir ünlemi yakıştırıyor iyi niyetli çocuklar

öyle ya değişmiyor ağzımızdaki bazı deyişler
sözcükler de çift yönlü olabilir, yoğun karanlık
bir iş çıkışında bile rastlayabilir şair kendine
yolda kalmış birkaç dizeyle sevişebilir

her şey kendini değiştirebilir, şiir ve gerçek
bir kuyu,bir tılsım, bu dört boyutlu şehir
gelişmiş bir yarayı icat eden zeki bir aşk

öyle ya kafaya dikebilir sözcükleri herkes
bir şair tek bir şiirle de sarhoş olabilir

Mühür, Sayı: 45, Mart- Nisan 2013

İHBAR

Gerin brandaları ahali
iki kadın arası balkon sefası
güzel sözleri havaya bulaşıyor
çamaşırlar rüzgârı ölçüyor kuru sıska
serçeler kuzey bandrali

görünürde yok daha İstanbul
sadece sinir uçları tıkanmış bir trafik
ve düş yakamdan vakti

don gömlek sütyen külot
ipte birçok cambaz her şey ıslak
ve kiminin kuru tuzu

gök altını ıslatacak
gerin brandaları şehir dalgın
ben temizim aşk…

Akatalpa, Sayı: 136, Nisan 2011

SİYAZ

bazı fotoğraflar zenci doğar dünyaya
siyah beyazdır elleri
ve eklemine söylenen bir çocuktur zaman:

-hani sen tazecik bir kadındın hayat abla?

ev duraksar, sisten görünmez ev
dili tutulmuş bir mektup konuşur odalarını
gençliğinden bahseden Beyoğlu akşamı olur
tüm kırık çizgiler göz kaldırımlarında

-bir martıya kim anlatabilir denizin bittiğini?

anılar düşleriyle havalanır iskemleden
tutuşurlar bilinmezin elleriyle

geriye iskeleti kalır hayatın! 


Hiç yorum yok: