(1933, Esperek
(şimdiki adı Verimli) köyü, Çayırlı / Erzincan- 1971)
Asıl adı İbrahim Engin’dir. Okula gitme
olanağı bulamadı ancak sonradan köylüleri İsmail Efendi ve Cafer Ağadan okuma
yazma ve Kuran okumayı öğrendi.
Özellikle annesinin güzel türkü
söylemesi ve bu konudaki çabası sonucu küçük yaşlarda aşıklık geleneğini ve
türkü söylemeyi öğrendi. Köylerine gelip giden birçok aşığın yardımıyla da
kendini geliştirdi. Yine kendi köyünden Aşık Nişani de Beyhani’nin gelişmesinde
katkıda bulundu. Ancak bağlama derslerini amcası Rıza Efendiden aldı.
Aşık Beyhani 14 yaşlarında iken Davut
Sulari’nin (1925-1985) yanında çıraklığa başladı. Bu dönemden sonra Irak, İran
gibi ülkeler de olmak üzere uzun süre birçok yeri dolaşarak aşıklık geleneğine
ilişkin bilgi ve becerisini pekiştirdi.
Askerden döndükten sonra 1960 yılında
İstanbul’a yerleşti. Türkiye’nin çeşitli yerlerindeki şenliklere katıldı.
İstanbul'da öldü ve orada toprağa
verildi.
Kaynaklar:
Şiirlerinden
Seçmeler:
BİR DAHA
Eğer gider isen
bizim ellerden
Sakın bu diyara
varma bir daha
Beni bu derdimle
yakıp kül ettin
Dermansız kalmışım
sorma bir daha
Şu deli gönlümü
azad eyledin
Ne sordumsa aksi
cevap eyledin
Yıktın taht-ı payı
harap eyledin
Sinemde mekanı
kurma bir daha
Beyhani’yi böyle
eden sen oldun
Gariban bırakıp
giden sen oldun
Gönlümde sarılmaz
yara sen oldun
İstemem elini sürme
bir daha
ÖLDÜR BENİ
Kirpiklerini ok
eyle
Vur sineme öldür
beni
Bıktım dünyanın
kahrından
Vur sineme öldür
beni
Yoktur aleme
mihnetim
İndinde var mı
kıymetim
Eğer satmaksa
niyetin
Vur sineme öldür
beni
Bülbülden öğrenmiş
gülü
Garibim beklerim
yolu
İncitme Beyhani
kulu
Vur sineme öldür
beni
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder