14 Ekim 2017 Cumartesi

ŞEYDA ÜZER


(24 Ocak 1991, İzmir - )


       Uludağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu.
       Şiirleri ve yazıları Akatalpa, Akköy, Eliz Edebiyat, Granada, Hayâl, Mühür, Patika, Şiiri Özlüyorum, Temren, Varlık, Yeni E gibi dergilerde yayımlandı.
       Ödülleri: 2012 yılında Uludağ Üniversitesi Zirvedekiler Kültür-Sanat dalında “Başarı”, 2013 yılında Ali Rıza Ertan Şiir Ödülü’nde “Başarı”, 2013 Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri’nde dikkate değer bulundu. “Çöl Ahalisi veya Ben ile Ben” adlı dosyasıyla Kültürlerarası Şiir ve Çeviri Akademisi 2017 Şiir Ödülü’nü (Ödülü Muhammed Abdullah’ın “Size Bir Ali Getirebilirim” adlı dosyasıyla paylaştı) aldı.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:

& Çöl Ahalisi veya Ben ile Ben (2017, Komşu Yayınları, Yasakmeyve Şiir Dizisi, İst.)
Şiirlerinden Seçmeler:

EPEY UZAK HAYLİ YAKIN 

ortasından kopmuş bir büyü tarifi
dinlemekteydi kaldığımız yer
buradan epey uzaktaydık
buraya bir hayli yakın

gölün rengi tutuldu tandırın karasıyla yıkandıkça
maviyi gecenin göğünde suluyorken
dizlerini kırıyordu dumanı ince parlaklık
bir yıldız lâyığını buluyordu baktıkça
taş taşlığına otururken

söylenilen onca isimden
kurumayan kayısılar küser
sen buna tepetaklaklığı dersin gülün gövdesinden
ben olsam olsam ayaklarını karnına çeken
yel sancısı

nasıl da isteniyor yüzün Eylül’ün boz kararında
şu bağ geçilmeye doymuyor nispetinden
zamanın boşa harcanması var
yüzünün günahından uslanmayan kaburganın zehri

böyle çağırıyor zamanın öcü
vardım evlerden dedikodular taşırdım
mor yüzlü akrabalardan
son günün çattığı kira doğduğundan daha emin
güneşe çıkmış saçların ıslaklığı
kuru eskimiş şeylerden
hangi ayete kandırsam bir dini
yeni insanlar konuşur senden

vardım iyi şeylerden bildim
evladıyla sınanan o yazı
şuraya sanki tabiattık
kapıları alçak evlerin boyun ağrısı

odaların cimriliğini karanlıklarından biliyordun
biz içerilere at binen gülmeni taşlardan dinliyorduk
buradan epey uzaktaydık
buraya bir hayli yakın

KÜF AĞIRLAŞTIRIYOR

I.

evden kaçıyorum, saçlarım ıslak
beni içine kıvır ya da aşağı sarkıt lütfen katlanmak
ceylanın yalnızlığı baba kurt ayaklarını altına alınca
yuvanın etrafını kazsaydın
geniş geniş sığardık dünyaya

II.

senin atların düzlüklerde kuruya dursun
benim üzerimi karın ilk taneleri ıslatıyor
ama evlenirsek güneye bakan bir ev alalım
bu eve geçince anladım
iç perdeleri açmadan gün dönmüyor
nem yapan aynalar alçısında
lazere başlamamış kızları arıyor
iki binanın arasından su alıyor
“kendinden bahset” dersen
küf ağırlaştırıyor
balkonu olmayan mutfağım
satılık olduğunu asamayan
niyet ettim yüzüm gövdeme mahsus, ruhum mahsustan
insan, huysuz bir koridorda yürüyor saati duran
bekleyiş unutmamak değil, beraber olmak da
mahcup ve yaza sarı hazırlan

III.

kaktüs meyvelerine inanıp salyangozun ertesi gününe çıkacak
uyuyanın üzerine battaniye örtecek
kalem içleri
geçti
topuklarında dizlerini altına almış ceylanı hissetmek
sen, kutsal ruhunu bir bakirenin rahmine düşürmedin
o da İsa’yı doğurmadı
evden kaçıyorum, saçlarım ıslak

IV.

yolumun üzerindeki birikmiş suda
dalların
durgun akıyor
sesinin yankılanmasına mest beş parmak izi
tokat, hizana gelen tek ilgi hâli
önümde öfken önümde mor nasıl başlar boynundan
elin yüreğimde
ayakları tekerlekli bir sehpada servis edilmeyi bekledim

V.

günlerden neydi, kaç aydı göreceğim  
sesinle konuşlanan bıyıklarını uçurdukça
ne biçim güvercin yemledim
çatısı dar olan bir anneden doğmadım
kollarım tam
kaburgalarımı sayardım sana ama
çok sıkı bağlamışım hep içime atmaktan
Murat’ın bacağından vurulduğu
sabah, sen ve sokak
çok geçmedi, çıktı ciğerinde köz ve toprak
nargilecilik nedir ve nasıl öldürür, sığınak
burada söyledim bunları çünkü yakındılar

VI.

annemin haberi var
evden kaçıyorum, saçlarım ıslak


SARMAŞIKLAR KAYGANLAŞACAK

I.

dişlerin arkaya doğru olduğu için kokuyu aldın
beyaz köpüklerin taşabilirdi
bütün bir kat sahibi aldın
derin boşluklar liflerini sıklaştıracak
uyanık ile meraklı
ısır şunu
tahliye için gönderildiğin yerlere
tekrar saldırdım
en güzel yerlerimin tedbirini aldın
“takdir kimindir” dersem
çocuk olduğun gelecek
ama biz çocuk için sevişmeyiz
yıllar sonra ziyarete açılan
tarihi bir kale olsun
görürüz böylece avuçları olan içini
sen, onları ağırladığın günler parlak
onlar, senden olduğunda bu kadardın

II.

saçlarımı hiç boyatmadım daha
bak bu, kadının marifeti
zannettiği ilk zafer
hadi kalanını boynuna aldın
çünkü elimi elinle buluşturan mimariye
en son taksicinin güneş gözlüğünden baktım
böylece saygılıyım diyebileceksin
kusurdan önce hisset
metallerin olduğu kısmı soy
ateşi hazırla
hava soğuk, az önce terliydin
kulaklarını hatırlamazsan
bu kış omuzlarını başına çekecek
gecekonduların kapı önlerini
oteller süpürecek
işte bu yüzden seninle uzun bir yolu yürüdüm

III.

yerini deneyerek
yeni tahtalardan geniş otları yak
şelale ne peltek bir sallanış değil mi
nereden baksan beton çarpması
ama şimdi nerede yeri
neresi zamanı


IV.

biraz açılınca hemen geleceğim
dolayacak kadar yumuşatırsan sağlamlığım azalır
iki düğüm at
biri koparsa diğeri tutar
sudan uzak durmalısın
yoksa sarmaşıklar kayganlaşacak

*Şiirler, Şeyda Üzer'in izniyle yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok: