LİLÂ
içi hava dolu ağır vücutlar
yükselirken
patlayan elektriğin itimat ettiği
mahluklar
suyun döndürdüğü nehrin vals
kıyısında
tığla örülmüş kızlar korosu önünde
küçük çocuklar pişirecekler acıkmış
cinlere
ve mevsime sözü geçen dolunay
savurarak rüzgâra ölümün
ih(ti)mallerini
cesedimi yeryüzüne peşin ödeyecek!
eski caz cinayetinden beri suçsuz
tutsağım
kaç şüpheye ikram edilerek üzüldüm
üzüldüm
mü ay erir de akardı dünyaya
tutunup,
karnı doyan cin artık çocuklara
masal olurdu
karnı doyan cin artık çocuklara
engel olurdu
bir postacı gibi gelirdi gece boş
bulunup
kötü haberler yazardı mektuplarda
imzasız, ürkütücü
fazlaca bizden ve esaretten sözeden
keşfettiği toprak kendisinden daha
fazla ilgi çeken
fakir bir kaşiftim o dönmedolap
kentinde:
ilk cin, içi hava dolu ağır
vücutlar yükselirken
içi sonbahar dolu bir sevgili gibi
karama vururdu!
yüzümü bir kez sır verdiğim ayna ah
ayna
yüzümü alıp nehre kaçardı, nehir
aynada kururdu!
yalandı küçük çocukları kandırıp
benim yediğim
eğer yüzüyorsam yalnızca derilerini
üşüyeceklerse bir vedada
iyi üşüsünler diyedir!
ve eğer
leylakların işine son veriyorsa aşk
taklitlerinden sakının diye!
mesela o limanın canlı hikâye
sarrafı
mesela o belli belirsiz himaye
mesela o belli belirsiz himaye
mesela gözlerine kurşun gibi
sürülen o bordo
o ikiz kardeşim ölümsüzlük
ve nükseden ormanlarımda
bir davetsiz bıçakmışcasına
beden denilen kınından çekilip
hayatına saplanan ruhum
ve o döne döne,
tülleri omzuna çekiştirerek gelen
rüzgâr
olsun, sonbaharda gözkapaklarım
dökülürmüş,
ne çıkar!
unutulmuş bir meleğin güncelerinde
geçmiş
adın ilk kez
sana lilâ demişler sen lilâ
olmuşsun
lilâ rengi bir leopar
lilâ rengi bir cengâver
lilâ rengi bir Enderun kenti
olmuşsun
sana ölmeye gelmiş sevenler ve
bilgeler
kalpleri kaşık
fikirleri su:
bir bedevi diz çökmüş dip
akıntılarında
sana lilâ demişler lilâ diye
çağırmışlar sen lilâ olmuşsun
bir lir, bir kemanı, gece olunca
kıskanırmış yalnızca
tanrı her kış başlangıcında bir
melek kurban edermiş kendine
sen: elleri mücevher olan
sen: bakışları vaaz olan
sen! hep bir başkalarında hep bir
başka olan tanım!
seni severek seni daima ben
tanımladım!
ne samansarısı ne annabel lee ne
elsa
ve eğer senin bir adın olacaksa
bundan sonra
ben bir şair olarak taşıdığım bu
şerefli adı
bir sana bağışladım!
bir sana bağışladım ben bir sana
tasvirimi
sen o çılgın gibi dörtnala atların
sürdüğü faytonla
cehenneme yetişmek zorunda olan!
sen o mahşeri tokatlayan güzel
orospu!
sen o kalbimin tekrarı çıban!
sen o yatağımda üstünde
seviştiğimiz çarşafla
boğduğum
zencefil kokan, kekik kokan, pamuk
kokan oğlum!
ne samansarısı ne annabel lee ne
elsa
ve eğer senin hakikaten bir adın
varsa
ve eğer senin bir adın olacaksa
bundan sonra da
ben bir şair olarak taşıdığım bu
sefil adı
bir sana bağışladım!
bağışla beni çocuğum lilâ!
bağışla beni!
hiç değilse bugün, bir sen bağışla!
“Periler Ölürken Özür Diler”
“ Güzel Annemin Hayâl Gücü”
“Çok Ayıp Bir Şey Mutluluk” adlı kitaplarından
“ Güzel Annemin Hayâl Gücü”
“Çok Ayıp Bir Şey Mutluluk” adlı kitaplarından
Küçük İskender
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder