4 Ocak 2015 Pazar

SİNAN ÖZDEMİR

(1984, Gaziantep - )


   İsmail Aslan ve Efe Murad ile birlikte Mayıs 2014’ten beri Kontra adlı şiir fanzinini çıkarıyor.
       Şiirleri ve yazıları Akatalpa, Cin Ayşe, Duvar, Gard, Hayal, Hece, Japonya, Kitap-lık, Ücra, Varlık, Yeniyazı  gibi dergilerde yayımlandı.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Pazıl Bozul (2013, 160. Kilometre Yayınevi, İst., 64 s.)
& Kapital Öldürür (Efe Murad ve  İsmail Aslan ile; 2015, 160. Kilometre Yayınları, İst., 96 s.)

Şiirlerinden Seçmeler:

KES YAPIŞTIR

o tırnakları kes
yapıştır o üçüncü sayfayı
bi
haftalık dergiye,
bizim kazıdığımız anlaşılmasın
aykırı sözleri yıkık duvarlardan.
şimdi kaçaklılık süresi diye bi şey çıktı hem
parayla aldığın zaman
müebbet sende kalıyor,
bir haftaya bile kalmadan dışardasın.

o sayfayı da aç
şurdan bi pizza söyleyelim.
abi biz tıkladıkça garsonlar aç mı kalıyor?
abi biz tıkladıkça garsonlar aç mı kalıyor?
abi garsonlar, siktir et lan...
yok olsun insanın insana garsonluğu.

bak ne dicem
demin kimin sorduğu anlaşılmadı ya
bunun gibi sustuğumuz da karışmalı
hani at iziyle it izinin karışması gibi,
kötü adamlar olduğumuzdan da değil
adaletin temeli yer değiştirebildiğinden böyle söylüyorum.

kimse ayranım ekşi demez abi
bu da sütün bozulmadığını deneyler
tek farkla ki
önceden tülbentten geçirilen yoğurt
şimdilerde türbana takılıyor.
e bu abi hiç ekşi olmamaya mı delildir?
e bu abi hiç ekşi olmamaya mı delildir?
yoo, şiir gerçekle hakikat arasında bir karın ağrısıdır.

iyi de biz buraya nasıl geldik, anlamadım
geldik çünkü pizzalar da gelecek
kuru kuruya siyaset olmaz
dar boğazdan geçmez.
kola gitmez miydi pizzayla?
evet, kola gitti ey oğul!

peki lokantaların suçu ne?
bak aptullah kardeşim
Allah’ın gökdelenini diker gibi işaret ettim ben seni.
süngü aşkına yemin ederim ki buradan biz çıkıcaz.
peki lokantaların...
onlar bir zamanlar restauranttı
ve camlarında gazeteler yoktu
allah için yoktu.
gün gelen bir şeydir ya
onlar bunu bilemedi.
kipte zaman kayması olmazsa eğer
hayata mührümüzü vuruyoruz kardeşim
ve garsonların bir kısmını evinde çalıştırabilirsin.

ah pizzalar da geldi.

hadi kes o tırnakları da başlayalım.

artık temiz olmamız lazım.                 

“Pazıl Bozul” adlı kitabından

ORTAÇAĞ

     Sırtıma saplanan şey dişlenmiş bir elma olmalıydı*
 çünkü yaram büyüktü.

Ütüsü tele takılmış
diken üstünde bir huzursuzluktu
her gün giyip gittiğim.

Çıkarken umudun listesi olurdu cebimde
bir kat eksik giyinmiş gibi üşürdü göğsüm.
avucuma yazdığımı alnıma kazırdım
çıkarken.

Ve yollardan geçmenin resmi
çoğaltılırdı her gün.
kimi özensiz çarşaflar gibi sarkıtır başını
sevişmelerin tutulduğu camlardan
kimi boşluğuyla oynar
yarın yeniden asılacak tabelaların
vesaire…

Bense bilirdim
bir yol sesi kazasıydım dünyada
bir intihar korkağı
zihninin şakağından silahlar geçiren.

(ve söylenen o ki korkunun hançere faydası yoktur.)

Boşunaydı ılık alnımı lavaboya eğmem
yatmadan evin çivisine geçirmem avucumu
uykularımı delmem boşuna.

Geldi bir gün O.
karanlık
gözlerini üzerime örtmüşken
çürük bir elma gibi kahverengi akıttı kanımı.

En ortaçağımda sırtımı kalbimle değişirken
ne silahı anlayabildim ne de akanı.

*Franz Kafka’nın Dönüşüm adlı romanından.

Akatalpa, Sayı: 124, Nisan 2010

YÜZÜMÜN KOKUSU

Orda çürümüş kavunları düşündüm
baş parmağından eksik pabuçları.
arkasına doğru büyüyen bir gidişle
yüzümü yırttığım kokuları bütün.
bıçağın durduğu orada.

Sel olup kalktığında bir kabir
adamlar camilere salâlar koştururdu
ben beklerdim kurumuş sidiğimle.

Mevsim neredeyse cumartesi olurdu
annemin kısa Maltepe'si
oyunlar arasında
uzun
tüterdi.
bütün topları, çişleri bütün
kaçırıp beklerdim işte.

Haftasonları özensiz ağlardım
yanlış iliklenmiş gömleğimin altında
annem kısa şortlar yakardı.

Böyle kirası aksamış dünya yürüdüm
kavunları yürüdüm, tabutları da.
ne yandıysa dumanına yetiştim.

yüzümü geçmiş küllerle ovmuştum.

Akatalpa, Sayı: 116, Ağustos 2009



Hiç yorum yok: