(1963, Ordu - )
1972 yılından bu yana İstanbul’da yaşıyor. Çeşitli edebiyat dergilerinin
kuruluş ve oluşumlarında bulundu. Altısı şiir dördü nesir olmak üzere
yayımlanmış on kitabı bulunuyor. 2000 yılından bu yana çıkmakta olan birnokta edebiyat dergisinin Genel Yayın
Yönetmenliğini yapıyor. Ayrıca, her hafta yayımlanan İstanbul Ticaret Odası
gazetesindeki köşesinde, şiir kokulu yazılarıyla okurlarıyla buluşuyor.
Şiirleri ve yazıları Düş Çınarı, İstanbul Birnokta vb. gibi dergilerde yayımlandı.
Yapıtları:
Şiir
Kitapları:
& Cüzler (1989)
& Göz Aydınlığı (1993)
& Epitaf (1995)
& Tütün Küfesi (2001)
& Güvercin Ağacı (2003)
& Külçe (2004)
& Üzüm Meseli (2014, Birnokta Kitaplığı, İst.)
Deneme Kitapları:
& Dar Vakit Günleri (1999)
& Su Terazisi (2000)
& Yüz Akı (2007, Bir Nokta)
& Ticaret ve Hayat (2010)
Şiirlerinden
Seçmeler:
BİR
TEK O
ben nerede bitiyorum, sen nerede
başlıyorsun belli değil
bir deniziz, başucunda kıpkırmızı bir güneş
ayrılınca nereye gidiyoruz, kavuşunca
nereye belli değil
nereye uçar, nereye konar belli değil
ellerimiz
uzaklığı dokuyoruz zamanın tezgâhında
son ilmekle beliriyor kavuşunca desenimiz
döllenmiş çiçek gibiyiz güneşini bulan
dünya
sanki gülen yüzlerde bahar hep biziz
sen; ben, ben; sen, olduğumuzu unutunca
ayrılık
ayrılık ve kavuşmayı unutunca biriz
biriz, varsın solumuzda rakamlar olursa
olsun
sağımızdan hiçbir zaman gölge bile geçmemiş
çoğul eklerinin olmadığı dildeniz
kendimizden başka asla yere düşmez gölgemiz
ayrı ayrı yollarda yürüsek de
aynı evde kendimizi bekliyoruz kendimiz
ne güzel! evimizin duvarları aynadır
o aynadan bu aynaya gider gider geliriz
ben sen biter o halde
o aşikâr sırrı ölürüz söylemeyiz
rüzgârla perdelerde salınsa da resmimiz
resmimizin zarfında gizli durur ismimiz
ne ben varım ne de sen med cezir sularında
şaka yapıp duruyor, o tek, o muzip deniz
GÜN
DÜŞÜ
O bir gün için bunca düşü
A benim yabançileğim! Gözümün nuru
O gün anılar kadar derin, hayaller kadar
büyük
Şu dünya ne kadar yalansa, o kadar gerçek
bir gündür
O gün, güneşle bir kuşlar pencereye konmuş
Çay demlenmiştir, sabahla bir
Vaktidir, bedeni ruhun rüzgarına bırakmanın
Yaşıyor olmanın çiçek açma vaktidir
O gün, a gülmenin papatyacasını su gibi
konuşan!
Zamanda kaybolacağız, çarçabuk zamanla bir
Bir nehir alıp götürecek bizi dağlar
arasından
Bir denize; bir biz, bir kayık, bir Allah!
O gün ki düzedüz, güpegündüz bir gündür
Bildiğimiz, düşlediğimiz, köşesiz bir gün
Güneşi bir adam boyu yakın, denizi o kadar
derin
A benim insan gülüm, o gün bu gündür
SEN
DROM
Radyoda ikimizin de sevdiği bir şarkı
çalıyor
Bir yerlerde radyoyu mu açtın acaba
Cemre düşüyor içime bu kış kıyamette
Sokağımdan mı geçtin ne
Takılıp kalıyor bakışlarım bir yere
Aynaya mı bakıyorsun orada
En sıcak ceplerime sokuyorum ellerimi
Ellerin üşümüş olmasın
Sensizlikten yararlanıp çığ gibi iniyor
zaman
Saate mi bakıyorsun acaba
Göz kapaklarım ağırlaşıyor kurşun gibi
Uykun mu gelmiştir şimdi
Nasıl da acıktım birden
Sen neden yemek yemedin
Öğlen oldu gün karanlık
Belli ki uyanamadın
Dışarıdan kuş cıvıltıları geliyor
Ne diyorsun bakayım sen
Issız gökte bir bulutçuk, oradan oraya göçen
Bu sen misin gerçek dışı, gerçeğin
şehrinden geçen
YİRMİDOKUZUNCU
KAPI
Asıl şimdi başlıyor hikaye, asıl şimdi
Bir yanda şavkı ayın ve bir yanda kendisi
Bir ayrılık bin aynılık var aramızda
Donakalmış her şey, takvimler yanmış
Akan zamansa uyuyan külkedisi
Ve biliyor musun dokuzun yaptığını
Değirmi bir yirmiyle birlik olup
Gelinciği kanattığını
Günlerin yokuş yukarı tıknefes
Gecelerin simsiyah zakkum tarlası olduğunu
Yas tutan karalar bağlayan bir anne gibi
zaman
Kanla karışık sütle besliyor bizi
Bir kez daha doğrulanırsa gecenin gündüze
gebe olduğu
Belki de sabaha çıkaracak,
El değmemiş bir sonsuza değdirecek
ellerimizi
Sen şimdi bunlara bakma yürü
Otuz, otuz bir, otuz iki ve daha nicesi
serilsin ayaklarına
Sümbüller senin için dökülsün salkım saçak
Biriksin pencerende serenat için güller
Yağmurlar sana baksın camında ağlayarak
Sönmesin ışığı hiç, o çifte mücevherin
Kalsın kumda o izler ağırlığınca derin
Ah! O küçücük halı, ruhunun seccadesi
Göl gölgesi gibi dursun vücudun çöllerinde
Ömrüne yemin olsun zafer olsun seferin
Bir yanda şavkı ayın öbür yanda kendisi
Can ve beden bir yerde, ayrılıksa kelime
Bir kelime ne bağlar, neyi çözer, ne yazar
Kavuşmaktır aynada ayrılıkların aksi
İstanbul
Birnokta, Sayı: 121, Şubat 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder