18 Aralık 2015 Cuma

EBUZER SARAY


(1 Ağustos 1971, Kırşehir - )


       Şair ve yazar. İlk, orta ve lise eğitimini Kırşehir’de tamamladı.1993 yılında Anadolu Üniversitesi, Açık Öğretim Fakültesi İktisat Bölümünden mezun oldu. Kırşehir’de; gazeteci, beş yıl kadar kitabevi işletmecisi, Kırşehir Televizyonunda (KTV) haber müdürü olarak çalıştı ve Edebiyata Dair adlı televizyon programını hazırlayıp sundu (2007). Evli; bir çocuk babası.
       Simurg dergisini çıkardı (6 sayı, 1993-1995).
       Şiirleri, yazıları ve söyleşileri Akatalpa, Bireylikler, Dize, Heves, İmgelem Çocukları, İmlasız, Kavram ve Karmaşa, Kum,  Sonsuzluk ve Bir Gün, Şiir Atı, Şiir Ülkesi, Şiiri Özlüyorum, Uç, Yom Sanat vb. gibi dergilerde yayımlandı.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& İçinden Geçilen (2006, İdil Yayınları)
& Sakla Beni İlkakşamında (2011, Mühür Kitaplığı, İst., 78 s.)

Şiirlerinden Seçmeler:

ÖZLEMEK ÖĞRENİLMEZ YA DA (‘ÇİÇEĞİ VE AYI ALIR GERİ DÖNERİM’*)

     “esinleyen Karin Karakaşlı’ya teşekkürle... ”

şimdi mevsimleri unutturuyorlar Karin, evet
zamanı ve insanı denemişlerdi önce de
acıları ve tanıklıkları; ya yarın Karin,
yarın unutacak bir şeyimiz kalmaz ise
hatırlayacak bir şeyimiz de kalmaz, değil mi?

içimize dokunan ne varsa Karin
köylerin ve mekânların: sonra sevdiklerimizin adları
uzun kireç beyazı duvarlar, çalışkan evler, loş sarı ışıklar
tebessüm ve çocuklar Karin, çocukları en çok diyorum
onları unuttururlar mı? baktıkça öğle üzerlerini ansıtan

Ceylan’ı mesela ve Sarkis’in masallarındaki
minik kızlar ve oğlanları sonra

ağaçlar çocuklara tutunur, en çok bunu biliyorduk Karin
bütün denizler resim defterlerine;
içinden mavi güneşlerin, yeşil gökyüzünde gülümsediği
ezberimiz (d)üşüyor Karin ne yapacağız böyle

bilmez misin ki onların üç denizi vardır; hiç görmedikleri
bakmak için bir deniz; bozgun ve dağınıklıklarına
girmek için bir deniz; sırlayan hep mahremlerini ve acılarını işleyen
ölmek için bir deniz; konuşan ve hep konuşan, incelirken puslanan

*:Tao Yuanming (365-427), Çin.

Akatalpa, Sayı: 136, Nisan 2011

SIZILI ZAYİ

sabırlı bir baba olmakmış hüner, bağışla olamadım
çok nefes bir su ya da gülen masalda oyuncak bir kuş
affet, unuttum gördüklerimi, kırıldım yaz gibi duramadım

nicedir uzun uzun bir yağmuru okuyorum*
bunu zan say sen, bunu hiçbir köprüye değmeyen bir düş
bunu; bütün ayrılıkların güzeldir elleri, bunu incelik
Şimdi ezberimde bir gül, sanki başkalarının mahvı
ömrümse, adı konulmuş gürültüler gibi bir başına hep

ne çok ağıt bilirdim ben mevsimlere dair ve göğe
ve ne çok korudum seni, yüzünden dünyanın
boşunaymış, öğrendim geç de olsa her çocuk
kendini yaşıyor en fazla, sınanmış bir ağaç gibi
eskiyoruz azar azar gördüğümüz dünya sadece

sabırlı bir âşık olmakmış maharet, oldum da
kısa ömür bir ateş ya da, sızılı gerçekte bir eşik
affet, unuttum gördüklerimi, kırıldım kış gibi duramadım
_____________________
* Birhan Keskin

Akatalpa, Sayı: 119, Kasım 2009

SİGARA İÇEBİLİRSİN EVET!

her şeyin nemli resmini okuyorsun kahırla, yapma artık
yüzünü çevirmiş bir şehrin; üzülen ağaçlarına dokunmanın
ve korunaksız zamanın -ama hep sana sanıyorsunişte
dilini bildiğin eskimiş sus sokaklar, sus ne olur
bir uçtan öteki uca okuyorsun, eksik kalıyor ama

her hasarın içine değiyor bakışların geçerken; dinlen artık
hiç yaşlanmıyorsun, hayatın takvimiyle niye?
alıkoyuyorsun bulduğun aşinalığını nedenlerin

en çok kapı ve sefil eşik bıktı senden bak; bir tek
gülen ve hınzır büyüyen anılarına katkısı olduğun çocuklar.

durup dururken uzatıyorsun günü yadırgıyorum
sarhoş sanıyorlar seni ya da emekli bir gassal
dokunduğun her tenden ölü; bir motif ya da
akıp gitmeden bir desen sır çalmışsın gibi, görmeden kimse
ve yakın; o yerdesin işte, tam o yerde yok şüphe

ağaç kovuklarına benzeyeceksin gitgide küf kokunla
uzun saçlarını kes artık sıkılıyorum senden bazen
-seni çeviremezler eskiye unut bunu- pazartesi
salı çarşamba, perşembe, puma, cumartesi – hayalinden
pembe moditen tek doz öğlen ve akşam sarı norodol iki doz
biliyorum mektupların gecikiyor ama üzülme
uyanman da öyle; gizine alış yüzünün uyurken

gazeteler pahalı bir festivalden bahsediyor -bilmem kaçıncısı-
sen balkonları ve içerisini filmlerin; yapma artık

elinden tutup gezdirebilirsin; denize -çok seviyorumevet
denize götürebilirsin, çıplak gravürlerin üstüne
doğuşunu güneşin, salonlarda ve sadakatini
-söylencelere inat o semtle anılan kedilerin-
anlatabilirsin

hem kime bakıyorsun sen, sana diyorum -boşluğasende
bir gariplik var yakın zamandır, Albinoni gibisin
yaz bunu mesela, okuma ama artık

uzun saçlarını kes, fena görünüyorsun eşyaya
sigara içebilirsin evet, uzatma artık
dönüyor mumdan harfler bak sıra moditen’in sahnesi
ayrılma zamanı, kısa ama bir süreliğine, üzme ve bekletme gel yine –beni
denize, evet kedilerin gravürüne salonlardaki, tamam.

Akatalpa, Sayı: 127, Temmuz 2010


Hiç yorum yok: