(4 Mayıs 1973,
Amasya - )
Şair ve ressam. Amasya Atatürk Lisesi mezunu. 1992 yılından itibaren
resim sergilerine katıldı.
İlk şiirleri 1994 yılından itibaren yerel gazetelerde, 2000 yılından
itibaren şiirleri ve yazıları Ağır Ol
Bay Düzyazı, Akatalpa, E-2000 Şiir Yıllığı, Gösteri, Islık, Milliyet Sanat, Papirüs,
Pencere, Şiirli Çıkın, Türk Dili, Varlık vb. gibi dergilerde yayımlandı.
Ödülleri: “Ok” adlı
dosyasıyla 2000 Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü’nde övgüye değer bulundu. 2001
yılında “Elma Ağacında Unutulmuş Zaman” adlı yayımlanmamış dosyasıyla, Hatay Restaurant’ın
Cemal Süreya anısına düzenlediği Hatay Şiir Ödülü’nü kazandı.
Yapıtları:
Şiir
Kitapları:
& Sevda ve Nem (2003, Virtüel
Yayınları)
Şiirlerinden
Seçmeler:
ACILARIMIN
ÖZEL BİR ADI YOK
Ramis
Dara'ya
Acılarımın
Özel bir adı yok.
Şarkılarım hiçbir yola benzemez.
Gidişsiz ve dönüşsüz ...
Ne yaman şarkılarım,
Kararı yok.
Sözü ikide bir uzatmanın
Bir mantığı yok.
Güne ayrı bir kapı açmanın,
Gecesiz ve sessiz...
Aşkı kalpta bekletmenin
Uzağı yok.
Ne yaşadın
İşte o, her şey!
Algı ile sınırlı 'susunuz'un hepsi
Ve gül'ün yanındakilere tarif edemediği:
Ölüyü yaşarken öldürmenin
Yasağı yok.
Acıyan denizlerim
Kimseyi ilgilendirmiyor.
Zaten öldürmekle ve gömmekle meşgul
Benim tanıdıklarım.
Ki, hayatımızda dolaşan tüm kaldırımların
ve kapıların,
Hüzün ile yağan gözyaşlarının
Ve insanların,
Burda bir atağı yok.
Sanki hep dağlar suçlu ve sanki ötekilerin,
Bunda bir payı yok.
AŞK
ACIDAN KURTULUNCA
Aşk acıdan kurtulunca
Biter yağmurun ağrısı
Coşar deli ırmaklar
Kalpte gül birikintisi
Güzde gri şarkılar
Yolda yolcu beklentisi
Aşk acıya ulaşınca
Durmaz sözün iğrisi
Buluşur ince noktada
Sonsuzluk ve ötesi
Aşk acıyla susturulunca
Yanar dünya küresi
Aşar yükseği - yapılar
Güle gönül kurdelesi
Aşk acıyla anlatılınca
Toplanır dağlar meclisi
Rüzgâr - söyler denize
Buluta koyduğu gizi
Aşk acıda unutulunca
Kanar insan sezgisi
AŞK
OLURSA
Alev’e
Bazıları aşklarına sabretmeyi öğretmedi.
Özlemsiz bir aşkı söyledi durdu. Bazıları
ise
Sustu sadece. Gözlerini başkalarından
çekti.
Yanaştı ıpıssız bir gemiye, sonsuzluğu
durdurdu.
Renklerin en uyumlusunun, mevsimlerin
En hoşgörülüsünün, notaların en çeviğinin
Yolcusu oldu. Bazıları hep yırtığını dikti.
Acınan
Bir zenginliğin peşindeydi onlar ne yazık
ki!
Seslerin anlamlarını bilmeden âşık
olduklarının
Yalancısıydılar. Uzakta, ama yakındalarmış
Gibi. Zalim, ama severlermiş gibi.
Ah keşke böyle bilmeselerdi,
Keşke her gün uzaklarını görmeye
gitmeselerdi.
Sözlerinin kalabalıklığından böyle bir anda
bıkmazdım;
Ateşlerine, ayağımı sürerdim belki!
Akatalpa,
Sayı: 41, Mayıs 2003
DEVREDİLMEZ
BİR YANGIN
Sen ki korkunu yen, cesaretle atıl suya
Güller gibi adımla sonu gelmez bu yangını
Zor kışlardan ders al, gürültüye aldırma
Arşın arşın geç istersen altedilmez bu
yangını
Bir biçimle kendini bul, bağışlan
ibretlerden
Ölüm gibi birden durdur sabredilmez bu
yangını
Ardarda bir göçü hep resimlerde yaşa
Bir sevecenlikle kaldır sonra affedilmez bu
yangını
Sancıları unut ki, çarelere yol al böyle
Sorgusuz verme kimselere devredilmez bu
yangını
Akatalpa,
Sayı: 39, Mart 2003
KARARTMA
Paul Eluard’a
Küçük yıldız
soneleri cama vurduğunda
ıslıklar edinirdim
içimdeki coğrafyadan
ki bir yürek
atımıydım ikindiye dair
düşerdim mağmur
makûl taşlar arasında
hiç kimseler
duymazdı bir zambaktı soluğum
Kabahati menfaatle
kapıkomşuluğu olan
sonraları bir
sıratla tanıştım yakamda erimiş kum
bütün gediklerini
arıklamış da gelmiş
henüz on üçünde ah
minicik bir kadın
iki büklüm
darmadağın bir döşekti soluğum
Mekanları yurtları
anlaşılmazlık ülkesi
kanlarıyla resim
çizen övünçlükken daha dünya
eh şehir
karartmaları da başka türlü yapılmazdı ya
gelenler vardı
içlerinden içimde borazan taşıyanlar
bir yaz ertesi –
derken ölü bulundu soluğum
Akatalpa, Sayı: 18, Haziran 2001
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder