15 Eylül 2016 Perşembe

NİGAR OKYAY

(4 Ocak 1975, Milas / Muğla - )


       Dokuz Eylül Üniversitesinde Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri, ardından da Hukuk eğitimini tamamladı. İzmir’de yaşıyor.
       İlk şiiri 2001 yılında Wesvese dergisinde yayımlandı. Şiirleri, öyküleri, yazıları ve söyleşileri Edebiyatta Üç Nokta, Wesvese, Yazılıkaya vb. gibi dergi, fanzin, gazete ve eklerinde yayımlandı.
       Ödülleri: “Sus Dağı” adlı dosyasıyla Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülü kapsamında 2005 “Jüri Özel Ödülü’nü aldı.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Sus Dağı (2006, Mayıs Yayınları, İzmir, 78 s.)

Şiirlerinden Seçmeler:

CUMARTESİ

günün kapıları kırık
dalgalar birikiyor kalbimin ortası birden karadeniz
kimbilir siz neredesiniz bu gün hangi cumartesi
biraz kalabalıksınız sanki biraz kapalı çarşı
ellerim boş yağmurun içinden geçiriyorum susmaları

kendime huy mu edindim nedir
yalnızken suya kapatıyorum sesimi
gözlerimi kırpıştırıyorum
gökyüzü bakır rengi

anne ezberim bu benim
dölün uykulu hali

daha dündü oysa
sevecen kediler gibi
kokumu kitaplara yaslamıştım

üşümüş yaz dolsun diye odalara
şamdanları kuşlara bıraktım

eski bir acıdan olmasa gerek
yağmura devrilmiş beyaz bisiklet

Üç Nokta, Sayı: 5, Nisan-Haziran 2006

EVDEN HAİKULAR YA DA KUTSADIĞIM EVE KÜFRÜMDÜR

ev incir imiş
karnı sarı bir ayet
yarası küfür

dağı görürdün
denizi ve yatırı
resimler çoktu

odalar ıslak
mendilde çürüyen
ak kurtçuklardı

ölülerimdin
ve yaşayanlarımdın
ben ve başkası

ben bulunurdum
çatısı kaburgandan
kırık bir kemik

kederli babam
sebepsiz duvar taşı
devrik bir kandil

kardeşim sandal
ağacından bir tavan
düşlerdi hep

üçüncü bir göz
susan çıplak lambalar
olurdu diğeri

tavan arası
annemin göbeği
hep kalabalık

sen yaralı düş
düşten düşen bebekler
olmayan oda

Wesvese, Sayı: 3

HER ŞEY BİRBİRİNİN İÇİNDEN GEÇİYOR

akşam olmuş
taşların renginden belli
suyun esnemesinden
çocukların geri çekilmesinden

göğe kuşlar üşüşüyor
bazı kuşlar
bazı ağaçları göğe ekiyor
akşam kanatlı tohumluk
gece kuşların gür ormanı

batarken sökülen
ağzını dikiyor
güneş

açlarını sürüklüyor peşinde
pazar yeri

bir taş fener yanıp sönüyor
sokağa
kulaksız

kül yerleri ağrıyor
yangının

karışıyor kadınların
çorapları ve aşkları

her şey birbirinin içinden geçiyor..

Wesvese, Sayı: 9

SUS DAĞI

sus dağı
gökte kızgın toynakları bulut
dağ vahşi ve gri bir at imiş
koşarken suya

yelesinden taşıyor
alaca şafak
boşalıyor ufuk

beyhude soruyum kendime
yüzüyorum boşluktan
dökülen zaman ağları
dolanıyor kulaçlarıma

aşk yüzmekmiş dağı tek başına
ölü deniz ülkesinde
yüzümde susuyor dağ

dağın susarken
denize aktığı sestesin
aşk.

SÜMBÜL FASLI

sesini biriktiriyor kemanın
dut ağacına asılmış
yorgun klarnet
diğeri geceden kalma
dudakları morarmış
sümbülü dinliyor hâlâ
testi arıyor öteki
annesinin mezarı için
koridorları çın çın
eski hastanenin

dipdiri bir kayayı
getirip koyuyorlar avluya
daha dünkü çocuk
olacakmış bize musalla

söz yüzüğünü saklıyor genç kız
bez ayakkabısına

kalenin güvercinlerini kokluyor
toy rüzgâr
çanları çalıp kaçmak istiyorum
çatılar beni saklar

kulak verip sümbüle 
yokluyor hatırayı yaşlı kadın
deliniyor dudağı perdelerin

bir çatı boşalıyor aşağılara
ellerime yazılanı unutuyorum
unutuyorum ekmeği ve kanı
göğün kıymığı batıyor dilime
bulutları sayıklıyorum

tulumbaya koşuyor yerli kadınlar
merak onların telaşlı akşamı ya
topallayarak düşüyorum telaşlarına

içlikleri görünüyor bademlerin
gün sıçrayarak giriyor
gecenin kampına
yokbenimhiçbeyazım.

ŞAPKALI YAĞMUR HARFLERİ

ben hayatta tek seni tuttum
sönmemiş kireci tutar gibi
havzamızdaydı yağmur
o ıslak güllü dilenci

sanki bir vakitler sendim
aklım öyle uykulu
gördüm birden kararınca
göğe ne çok turna durduğunu

şekille konuşulur
ah ki buna inandım
uzandım boyumca toprağa
çözmek için çamurun dilini

yalnızlığımız işte
şapkalı yağmur harfleri
uzağı taşlayan dul
taşların gece üşümesi

sonrası akşamı yakan deliler
ıslak atlar ve defne
kımıltısız kalışım ayışığında
sen koşarken sev beni

saklama başka yağmurlara

Hiç yorum yok: