BOZLAK,
SİYAH, KIRMIZI
-
KÖY, KASABA, KENT -
Giray
Ercenk’e
Kaç renktir ki bozlak
Dedi Şaman
Çıplaklığı yazının…
Güllere yaban o kır çiçekleri hep
Avuçlarında sabahın…
Harflere kesen dil
Külde ergiyen akşam…
Köymüş meğerse
En uzun kaldığımız kışlak
Külde patates, harman tozu
Bağbozumu, pekmez
İlle de kırmızısı şarabın…
Söz de söz ama
Peygamber sünneti
Basmaya görsün mührünü
İlle de yağmur duası lâkin…
Kaç renktir ki siyah
Duyumsadığında o kokuyu
Açılır gök
Peşi sıra takip ışığı bir ay
Nokta bile değil uzayda
Avuçlarında zamanın
Kurum zerresi bir ışık
Yanıtı kaç şıktır ki gölgenin…
Kasaba hesaba gelmez
Dedi
şaman
Ne abaküs
Logaritma cetveli ne de
Bütün sayılar birbirine küs
Kaç çöl geçilir ki ah
Belli etmeden kimselere
Gecenin arka sokaklarından…
“Bir kasabı geçindirecek kadar
günlük et müşterisi” dedi şaman
Az buçuk zanaat
Kirli tırnakları tefecilerin
Ne yapsa arınamayan
O kır lekesi
Kendine yaban
Ömrüne gurbet…
Değil mi ki şar
Geometrik dizisi hayatların
O en kuvveti parantez
Işık hızı, pus
Issız lekesi gölgenin…
Ey kendine akan nehir
Tüm sesleri silen
Gecesiyle kentin…
Harf bölümü, söz dizimi
Tümlüğüne rağmen tümcenin
Kendine yaban karmaşa
Yazıyla rastlaşması şeylerin
Ey çok bilinmeyenli denklem…
Kaç renktir ki kırmızı
Dedi
şaman
Kesildiğinde bilekleri güneşin
Kan olur akşam
Dağ, deniz, orman
Irmağa keser ufuk
Zaman ki ah
İşret tadında bir dil…
Ey ebabil
Köy, kent göçen şaman
Ne renktir
Nice düşer gölgesi…
2009
Eylül-2010 Ağustos
Gazanfer
Eryüksel
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder