Menkıbeleri Osmanlı Devleti’nin
kuruluşu ile ilgili rivayetlere karışan ve Bektâşî an‘anesinde önemli bir yeri
olan Anadolu abdallarından biri.
Abdal Mûsâ’nın gerçek şahsiyeti,
tarihî diye ileri sürülen rivayetlerin menkıbe ve şahsî yorumlara dayanması
dolayısıyla çok müphemdir. Belîğ’in, Bursa’nın fethinden önce Buhara’dan gelen
kırk abdaldan biri olarak gösterdiği Abdal Mûsâ, Âşıkpaşazâde’de Bektâşî olarak
zikredilir. Taşköprizâde, Âlî ve Hoca Sâdeddin gibi tarihçiler, onun Bursa’nın
fethinde Sultan Orhan’la birlikte olduğuna ve Geyikli Baba ile aralarında yakın
bir münasebetin bulunduğuna işaret ederler. Meşhur Bektâşî velîsi Kaygusuz
Abdal’ın Abdal Mûsâ’dan icâzet alışı, Kaygusuz Abdal Menâkıbı’nda genişçe
anlatılmaktadır. Bazı Bektâşî kaynaklarında ve Finike yakınlarındaki Kâfî Baba
Tekkesi kitâbesinde Abdal Mûsâ “pîr-i sânî” lakabı ile anılmakta ve kurduğu
tekke, Bektâşîliğin dört dergâhından biri sayılmaktadır. Bektâşî âyini icra
edilirken çevreye serilen on iki posttan on birincisinin Ayakçı Şah Abdal Mûsâ
Sultan Postu şeklinde adlandırılması, onun Bektâşîler arasındaki yerinin
önemini göstermektedir.
Abdal Mûsâ ile ilgili rivayetler hem
Teke (Antalya), hem de Bursa ve çevresinde teşekkül etmiştir. Bursa’daki Abdal
Mûsâ ile Elmalı’daki Abdal Mûsâ’nın iki ayrı şahıs olduğu iddiası, Bursa ve
Elmalı’da Abdal Mûsâ adına bağlanan iki ayrı türbenin varlığını açıklamak
maksadıyla ortaya atılmış olmalıdır. Aslen Azerbaycan’ın Hoy şehrinden olan,
pîrinin de Yatağan Baba adında meşhur bir velî olduğu kaydedilen Abdal Mûsâ ile
ilgili an‘ane ve menkıbelerin Bursa ve Teke gibi iki ayrı yörede yerleşmiş
olmasını, yukarıdaki rivayetin takip ettiği seyri göstermesi bakımından ele
almak daha doğru olur. Hükümet merkezi Bursa çevresinde doğan Abdal Mûsâ
an‘anesinin eskiden beri heterodoks (Sünnî olmayan) Türk oymaklarının yaşadığı
Aydın taraflarına intikal ettiği ve yine o vasıta ile koyu bir Şiî-Bâtınî
merkezi olan Teke civarına girerek yerleştiği söylenebilir. Bu tür inançlara
bağlı Tahtacılar zümresinin buralarda yoğun olarak bulunduğu düşünülürse konu
daha iyi anlaşılmış olur.
Abdal Mûsâ’nın tarihî şahsiyetini
kısmen de olsa aydınlatabilecek iki belge vardır. Bunlardan birincisi,
Denizli’de bir çeşmenin sağ duvarında bulunan ve harap bir tekkeye ait olduğu
tahmin edilen 811 (1408) tarihli kitâbede eş-Şeyh Mustafa Abdal Mûsâ adının
bulunmasıdır. Orhan Gazi ile birlikte Bursa’nın fethine katıldığı söylenen bir kimsenin
bu tarihlerde hayatta olması düşünülemez. Fâtih devrinde Teke-ili’ne ait resmî
bir belgede ise Finike yakınlarındaki Abdal Mûsâ Tekkesi’nden bahsedilmektedir.
Burada zikredilen tekke, Finike yakınlarında bulunan ve kitâbesinden 1815’te
tamir edildiği anlaşılan Kâfî Baba Tekkesi olmalıdır. Bu belge, adı geçen
tekkenin XIV. yüzyıl ortalarında kurulduğunu göstermektedir. Elmalı’daki Abdal
Mûsâ Tekkesi ise, Evliya Çelebi’nin de belirttiği gibi, XVII. yüzyıl
ortalarında çok gelişmiş olup burada Ehl-i sünnet esaslarına bağlı üç yüzden fazla
mücerred derviş yaşamaktaydı. Elmalı yakınlarındaki tekkenin Bektâşîliğin XVI.
yüzyıldaki gelişmesinden sonra kurulduğu ve Abdal Mûsâ ile ilgili rivayetlerin
zaman içinde Finike’den buraya intikal ettiği tahmin edilmektedir. Finike
dergâhı ile ilgili rivayetlerin XVII. yüzyılda da devam ettiği, Evliya
Çelebi’deki bir kayıtta görülmektedir. Ustazâde Yûnus Bey’in verdiği
bilgilerden, XVIII. yüzyıl sonlarından itibaren Girit Bektâşî şeyhlerinin
Elmalı dergâhında yetiştikleri ve burasının XIX. yüzyılın ilk yarısında
faaliyette olduğu anlaşılmaktadır. Yeniçeri Ocağı’nın ilgası ve Bektâşî
tekkelerinin kapatılmasından sonra Nakşîbendilerin eline geçtiği tahmin edilen
Elmalı Abdal Mûsâ Tekkesi’nin 1911’lerde harabe halinde olduğu, bir türbedarı
bulunduğu, vakıf gelirlerinin de yılda otuz bin kuruşu geçtiği bilinmektedir.
Kaynaklar:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder