(1844, Okar (şimdiki
adı Havuzlu) köyü / Yusufeli / Artvin - 1904)
Asıl adı Mehmet’tir. Âşık Yusufelili Pervanî’nin
(İsmail Çelik) dedesi. Küçük yaşlarda şiire ilgi duymaya başladı.
Geçimini topladığı meyveleri Erzurum
ve çevresinde satarak yaşamını sürdürmeye çalışan İkrari, aynı zamanda gittiği
yerlerde çeşitli konularda destan, koşma ya da taşlamalar söyleyerek tanındı.
Döneminin aşıklarından birçoğuyla
karşılaşan İkrari, özellikle Aşık Sümmani’yle karşılaşıp tanışmak istemesine
karşın bunu gerçekleştiremedi. Torunu Aşık Pervani’nin aktardığı bir anlatıya
göre, İkrari, Sümmani’yle karşılaşmak için Narman’a gitmek üzere yola
çıktığında, Sümmani de aynı düşünceyle İkrari’nin yanına gitmek üzere
Narman’dan ayrıldı. Yolda birbirleriyle karşılaşıp selamlaşan aşıkların her birinin
içinden, karşılaştığı kişinin görüşmek istediği kişi olduğu düşüncesi geçti. Gerçekten
de biri Narman’a öteki ise Yusufeli’ne vardığında içinden geçenlerin doğru
olduğunu anladılar.
Aşık İkrari, şiirlerinde dinden
sevdaya dek değişik konuları işledi. Ancak özellikle güzellemeleri ile tanındı
ve kendisinden sonraki birçok aşığa da ilham kaynağı oldu.
Aşık İkrari köyünde öldü ve orada
toprağa verildi.
Ayrıca 1800’lü yıllarda yaşayan
Bektaşi bir İkrari, ikisi de Ermene kökenli olan Bayburtlu İkrari, Erzurumlu
İkrari, asıl adı Muharrem Naci Orhan olan Mınayıklı İkrari (1927-2010) ve asıl
adı Rıza Küçükdoğan olan Rıza İkrari (1967) mahlaslı aşıklar bulunmaktadır.
Kaynaklar:
Şiirlerinden
Seçmeler:
KIZLAR
Türkmen güzelleri seyrana çıkmış
Hiç gelmez yanıma naz eder kızlar
Sarılsam beline kınalar yakmış
Bu deli gönlümü şaz eder kızlar
Ehl-i irfan olan insan seçerler
Gonca güller sümbül gibi açarlar
Önce yaklaşırlar sonra kaçarlar
Kaçıp daldalardan göz eder kızlar
İkrari der gurbet elde kalırsam
Arayıp da derde derman bulursam
Vadem yetip eğer birgün ölürsem
Benim öldüğüme haz eder kızlar
OLA
Kİ BİZ
Ola ki biz bu sevdaya tutulduk
Ah edip sevdayla çürüyelim mi
Herkes şahinini almış koluna
Biz de yarimize yürüyelim mi
Aşıklar zikreder doğru yolunu
Neylemeli ağam dünya malını
Ak alnın üstüne zülfün telini
Tarak vurup zülfün tarayalım mı
Kesildi imdadım yoktur dermanım
Bu dünyada çoktur ah u efganım
Cesette kalmadı süzüldü kanım
Bir gonca gül gibi kuruyalım mı
Nazlı dilber sen kendini översin
Yağmur olur semalarda yağarsın
Allahın emriyle beni seversin
Sevmesen sevdadan farıyalım mı
İkrari’yim erimişim tuz gibi
Ela gözler sürmelenmiş saz gibi
Ağustos ayında karla buz gibi
Seni her gördükçe eriyelim mi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder