28 Ekim 2010 Perşembe

EMEL İRTEM


(25 Temmuz 1969, Seyitgazi/Eskişehir - ) 

Şair. Fadik Hanım ile memur Süleyman İrtem’in kızı. İlköğrenimini Seyitgazi’de tamamladı. Eskişehir Sağlık Meslek Lisesi’ni ve İÜEF Latin Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. 1987-2000 yılları arasında Devlet hastanelerinde hemşire olarak çalıştıktan sonra özel hemşirelik hizmetleri veren bir şirket kurdu. Van ve ilçeleri ile Mardin’de görev yaptı. THD Eskişehir Şube Başkanlığı yaptı. Sağlık sektöründen 2015'te emekli oldu. Eskişehir’de yaşıyor. Bir süre şair Serdar Koçak ile evli kaldı; 2005'te boşandı.
İlk şiiri 1990’da İblis dergisinde çıktı. Şiir, öykü, yazı ve söyleşileri; Aşkın (e) Hali, Bireylikler, Birgün, Denizsuyukasesi, Esgazete, Gard, Göçebe, Hayâl, İblis, İnsan, Karakalem, Karayazı, Kertenkele, Kirpi Şiir, Ludingirra, Onaltıkırkbeş, Sombahar, Sonra Edebiyat, Şiir Ok’u, Şiir Ülkesi, Varlık, Yasakmeyve  Sombahar, Sonra Edebiyat, Şiir Oku, Şiir Ülkesi, Şiirsaati, Üç Nokta, Varlık, Yasakmeyve gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Şiirleri Almanca, Arapça, Arnavutça, Azerice, Bulgarca, Farsça, İngilizce, İtalyanca, Romence, Sırpça, Yunanca dillerinde yayımlandı.
Ödül: “Divaneliğe Dönen Pergel” adlı dosyasıyla 1999 Orhon Murat Arıburnu Şiir Ödülü'nü ve 2010'da Uluslararası İstanbul Şiir Festivali Sevda Ergin Ödülü'nü aldı.
Yapıtları: Şiir: Gittik Yaşayanlardan Biri Gibi, Felis, İst.: 1993 *Divaneliğe Dönen Pergel, Hera, İst.: 1999 *Zehirli Rüya, Yitik Ülke, 2006 *Marcus’un Lisan-ı Kalbi, Artshop, İst.: 2007 *Zaviyesi Yıkık Gönye, Artshop, İst.: 2009 *Sana Seviyem, İkaros, İst.: 2013 *Kâğıttan Kapılar, Seçilmiş Şiirler, Artshop, İst.: 2016 *Hu!, Yitik Ülke, İst.: 2020.
Çocuk Kitabı: Şeker Farenin Kitaplığı, Kare, İst.: 2005.
Kaynaklar:  http://emelirtem.blogspot.com.tr/; TBEA, c. I, 1. bas. 2001, 442-443; Hu!, Yitik Ülke, İst.: 2020.

AHZETİNA

eski dünya bir ‘Ah’ın içinde döne döne
konuyor şu mağrur mendireğe
binlerce kelime ezberlemiştir acı
nafile hiçbiri gelmiyor dile
üstündeki esvabı bu tat parçalamıştır
Ah’lar eski dünyanın eski Meryem’i
utanmış sevişmekten kalmış tek memeli
bir buldozer olsa ona da vurulurdu
gördüğü çöl devesi, ökse otu, Franco’nun lalesi
kurşuna vuruldu taze kurşunun kendisi
kenar kenardan daha kenardadır
deniz ufuktan daha uzakta
mesafeye ‘ah’ çekilir ince bir yayla
acıyı ölçer terzisi bir top kumaş gibi
yalnızlık makası, huy mezrosu, aşk ipliği
kenarı kenara diker Zetina dikiş makinesi
sanki ufuk çizgisini dikiyor, destur!
işte o vakit çarpar mendireğe bir gemi
yahut kız yanlış adama vurulmuştur

KARA YAZI

Mektup yanar pervane döner.. sen nasılsın
Gönlümden bir yol geçer.. sen nasılsın
Sonra kapı açılır, açan korkar, vıy der kaçar
Bu kül bahçesinde sakin bir su mürekkep
Yanan dünya ıslansın.. peki sen nasılsın

Elimde bir zarf, bir yaz bir kış
Sonra bir tas deniz içinde tufan var
Ekseninden kaymış bakış, bu yedinci çember
Ben neredeyim bu kadar hayata yakışıksız
Mezarlıklardan taşıyor ölüler... sen nasılsın

Meydanı olmayan bütün coğrafyalar benim
Denizsiz bir kentte giyiniyor hayâl
Bana yazdıklarını okudum anladım
Gölgesine sığındığım bu hikâyede mahşer
Kapı artlarından eşiğime gülümser
Söyle yârim... ademden beri sen nasılsın

Saz sustu, keman sustu yaz şimdi sen yaz şimdi
Kapı tufan kapısı
Vııııy... vıııy
Konuşur kendi kendine
Gıcııır... gıcııııır
Eğer beni soracak olursan...
eh!.. ben de iyiyim..

Sonra Edebiyat, Mayıs-Haziran 2007

*6 Aralık 2020 tarihinde güncellendi.

Hiç yorum yok: