DENİZ VARLIĞIMI
YÜZDÜRSÜN
Sıfatımı felaket sandım, çünkü ismim cismim
oldu.
Emir verdim: Denizi asıldan geç! Kendini
kanırt, sen
geç zamanda bir başına kandırt
kendi-kendilerini.
İsim cisim olduysa dedim bağım koptu
insanla,
ama kendim deniz olmuştur.
Ama kendilerim deniz olmuştur. Şeref
verdim:
İnsanlara!
Gene şairlik bana
gene bana şer olmuştur.
Gene ikiye deniz
bölünüyor ikiye bana.
Sıfatlara yayılır isim.
Gördüm ki bölünürken hayat
ikişer ikişer ve yalnız
denizlerde ölünüyor.
Yalnız denizlerde yalnız
denizlerde yalnız deniz...
2000-2001, İstanbul
“Hasta
Oluyor Olamaz Gece Yenidünya” adlı kitabından
YAĞMURUN ALTINA
İNDİK DÜN BİZ
DE ARTIK HA!
Herşeyi ne kadar açık anlatıyoruz ki örnek
vermiyoruzdur.
Boş gurur nasıl dolaşırsa biz de şehirde
öyle dolaşıyoruzdur.
Karnınız doyuyorsa isyan etmeyi
erteliyorsunuzdur.
Sizi sevdiğimiz için dünyayı eğlenceli hale
getiriyoruzdur.
Yumurta beyinliler! diyoruz size.
Kabuğunuzu soyalım istiyorsunuz.
Soyuyoruz. İyi pişmediğiniz için
dağılıyorsunuzdur, akıyorsunuzdur.
Yağmurun altına indik dün biz de.
Şehirde yedi melek gibi dolaşıyorduk.
Yedi tas gibi yağmur topladık, yedi yıldız
nasıl parlarsa öyle parladık.
Boş gurur toplamaya geldikti. Kalanları
topladık,
astık.
Herşeyi ne kadar açık anlatıyoruz ki örnek
vermiyoruzdur.
Tekrar etmek istiyoruz, hemen ediyoruzdur.
Sevmek istiyorsunuz, seviyorsunuz siz de.
Sevilmek istiyorsunuz ama insan
bulamıyorsunuzdur.
Can sıkıcıdır, biliyoruz, sevgi sermayeler
gibi şehirde
biryerlere birikiyor,
biriktiriyorsunuzdur.
Sokaklarda kalanları çocuklarla topluyoruz
artık her gece.
Evlerde saklayacak yer bulamıyorsunuzdur.
Karnınız doyuyorsa isyan etmeyi
erteliyorsunuzdur.
2001, İstanbul
“Hasta
Oluyor Olamaz Gece Yenidünya” adlı kitabından
ARTIK HERKES
BİRŞEYLER OLSUN DİYE
BEKLİYOR
1.
Alâkası yok.
2.
Hapşırıklarından ve telefondaki seslerinden
anlıyorum
uzun süre birlikte yaşadıklarını.
Pireler, kurbağalar ve kangurular dostluk
yarışı yapar
kardeş katline karşı.
Bu kadar güzel sesli insanların ayrılması
birbirinden
şüpheli bence.
Görmek istemediğimi görmek istemediğimi
anlatamıyorum,
hatırlamıyorum sarhoşken neler söyledim.
Utanılması gereken şeyler olmalı
utandırmaya çalıştıklarına göre.
“Okunur
Bir Zaman Gelir” adlı kitabından
TAKİYE
En iyi malzemeyi kullandık bu yapıda,
çamurla sıvadık heryeri.
En çok dokunan bize
altın kubbelerin savaşta
çalınma öyküleri.
En güzel gündüzü bulup
geceledik çadırlarda.
Toprağa çakmak için
baktık sözcükler uzun
kullandık heceleri.
“Okunur
Bir Zaman Gelir” adlı kitabından
*Şiirler, Rıdvan Arifoğlu'nun izniyle yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder