9 Haziran 2017 Cuma

ALINACAK VE OKUNACAK KİTAPLAR


Ertuğ Uçar, Dünyayı Seyretmek İçin Bir Yer, YKY

Ertuğ Uçar deniz fenerlerini sadece bir yalnızlık elçisi, romantik bir figür olarak değil, dünü bugünü ve yarınıyla, edebi bir disiplin içinde kalarak anlamlandırıyor, araştırmalarına dayalı ayrıntılı notlar eşliğinde, bu pek bilinmeyen, yüzü denize dönük varlıkların ışığını yakıp yarı kurgu / kurgu öyküleriyle menzili tarıyor.

Dünyayı seyretmek için çok yükseğe tırmanmak gerekmiyor diye düşünür, dünyayı seyre koyulursun. Zamanın bizim dışımızda da akıp gittiği burada anlaşılır. Gün burada saatler olmasa bile döner. Zaman burada oluşur, buradan dağılır. Onu burada yakalamak, geri çevirmek, bir fırsatını bulup başka zamanlara süzülmek mümkündür. Yağmurun toprağa düştüğü, taşın kayanın arasından sızıp yeraltı yollarında birleşip ırmaklara karıştığı, ırmakların denize döküldüğü, deniz suyunun ısınıp buharlaştığı, bulut olduğu bu burunda görülebilir. Seyrettikçe korkmaya başlayabilirsin; korkma, altında uzanan: Dünya’dır.


Ertuğ Uçar, Gece Yolculuğu, Can Yayınları

Nerede kalmıştım, dedi anlatıcı. Bir yudum su içti ve devam etti: Ne önemi var. Sonsuza dek şemalar çizebiliriz. İç içe geçen mahallelerden, üst üste binen evlerden oluşan bir şehir gibi; tanrılar ve canlılar, rüyalar ve gerçeklerden yıldız haritaları gibi sonsuza uzayan manzaralar yaratabiliriz. Avcıyı geyiğe, onu bir savaşçıya, savaşçıyı düşmanına ve onları Minotor’a, bilgeye dönüştüren aklı çözümlemeye uğraşabiliriz. Labirenti rüyadan sıyırmaya, sahibine bedenini vermeye çalışabiliriz. Ama ne fayda. Hiçbiri bize nerede olduğumuzu söyleyemez. Ertuğ Uçar’ın daha önce Rüya Arızaları ve Yalnızlığın 17 Türü adlı iki kitapta topladığı öykülerini, yenileriyle bir arada Gece Yolculuğu adıyla sunuyoruz. Uçar, öyküleriyle gecenin örtüsünü iki yanından tutup silkeliyor. Rüyalar kısmında uyuyanların içine girdiği öte dünyalara dalıyor. Fener öyküleri ise diğer kenarını yakalıyor örtünün; burunlarda, adaların en uçlarında, kasabaların açıklarında unutulmuş deniz fenerlerindeki bekçilerin hayatlarını gözlüyor. Gece yolculuğu sevenler için yirmi yedi öykü. Yolunuz açık olsun.
(Tanıtım Bülteninden)



Ertuğ Uçar, Bir Çift Ayak, Can Yayınları

Bir Çift Ayak, edebiyat okurlarının Yalnızlığın 17 Türü, Rüya Arızaları, Dünyayı Seyretmek İçin Bir Yer ve Ormanda Kaybolmak kitaplarıyla tanıdığı Ertuğ Uçar'ın ilk uzun anlatısı. Ertuğ Uçar deniz fenerlerini mekân olarak kullandığı nitelikli öyküleriyle dikkat çekmiş, öykü dünyası içinde kendine özel bir alan açmıştı.

Bir Çift Ayak'ta dünyaya bir dairenin penceresinden bakıyoruz. Anlatıcı, yüksek yapı bloklarının şehrin karakterini belirlediği günlerde, yakın gelecekte, belki de bugün İstanbul'da yaşamaktadır. Otuz altıncı kattaki dairesinin penceresinden sınırları silikleşmiş şehri, uzak bir bilimkurgu imaj gibi seyreder. Bir gün salonunun duvarında sıradan görünen bir çatlağa rastlar. Keşfedeceklerinin hayatını değiştirme gücü olacağını bilmeyen anlatıcı kahramanımız ısrarla bu çatlağı takip edecektir. Bir Çift Ayak, estetik gücü yüksek, düşünsel arka planı yoğun bir anlatı.
(Tanıtım Bülteninden)


Ertuğ Uçar, Woolf’un İzinde, Can Yayınları

Ertuğ Uçar, kendi yazma serüveninin geçmişini kurcalıyor bu kitapta. Deniz fenerlerine duyduğu çocukça bir ilgiyle başlıyor her şey. Sonrası ise yazarın kendisi için bile beklenmedik şekilde gelişiyor. Üstünkörü bildiği Virginia Woolf ile gerçek tanışması kırmızılı beyazlı bir deniz fenerini görmek için İngiltere’nin güney sahillerine yaptığı gezide oluyor. Sonrasında ise kitap kat kat açılıyor. İngiltere’nin meşhur sisi, Antalya sahilleri, Woolf’un çocukluğu, Deniz Feneri kitabının ilham kaynağı Godrevy Feneri ve nihayet ilk kitabın yayımlanması. Bizi Antalya, İstanbul, Eastbourne ve St. Ives arasında dolaştıran Ertuğ Uçar, çetin bir soruyu cevaplamaya soyunuyor. Yazmaya nasıl başladım? Sıra dışı bir okuma “serüveni” tutuyorsunuz elinizde… Yolunuz açık olsun.
(Tanıtım Bülteninden)

Hiç yorum yok: