Ertuğ Uçar, Dünyayı
Seyretmek İçin Bir Yer, YKY
Ertuğ
Uçar deniz fenerlerini sadece bir yalnızlık elçisi, romantik bir figür olarak değil,
dünü bugünü ve yarınıyla, edebi bir disiplin içinde kalarak anlamlandırıyor,
araştırmalarına dayalı ayrıntılı notlar eşliğinde, bu pek bilinmeyen, yüzü denize
dönük varlıkların ışığını yakıp yarı kurgu / kurgu öyküleriyle menzili tarıyor.
Dünyayı seyretmek
için çok yükseğe tırmanmak gerekmiyor diye düşünür, dünyayı seyre koyulursun.
Zamanın bizim dışımızda da akıp gittiği burada anlaşılır. Gün burada saatler
olmasa bile döner. Zaman burada oluşur, buradan dağılır. Onu burada yakalamak,
geri çevirmek, bir fırsatını bulup başka zamanlara süzülmek mümkündür. Yağmurun
toprağa düştüğü, taşın kayanın arasından sızıp yeraltı yollarında birleşip
ırmaklara karıştığı, ırmakların denize döküldüğü, deniz suyunun ısınıp buharlaştığı,
bulut olduğu bu burunda görülebilir. Seyrettikçe korkmaya başlayabilirsin;
korkma, altında uzanan: Dünya’dır.
Ertuğ Uçar, Gece
Yolculuğu,
Can Yayınları
Nerede
kalmıştım, dedi anlatıcı. Bir yudum su içti ve devam etti: Ne önemi var. Sonsuza
dek şemalar çizebiliriz. İç içe geçen mahallelerden, üst üste binen evlerden oluşan
bir şehir gibi; tanrılar ve canlılar, rüyalar ve gerçeklerden yıldız haritaları
gibi sonsuza uzayan manzaralar yaratabiliriz. Avcıyı geyiğe, onu bir savaşçıya,
savaşçıyı düşmanına ve onları Minotor’a, bilgeye dönüştüren aklı çözümlemeye
uğraşabiliriz. Labirenti rüyadan sıyırmaya, sahibine bedenini vermeye çalışabiliriz.
Ama ne fayda. Hiçbiri bize nerede olduğumuzu söyleyemez. Ertuğ Uçar’ın daha
önce Rüya Arızaları ve Yalnızlığın 17 Türü adlı iki kitapta topladığı
öykülerini, yenileriyle bir arada Gece Yolculuğu adıyla sunuyoruz. Uçar,
öyküleriyle gecenin örtüsünü iki yanından tutup silkeliyor. Rüyalar kısmında
uyuyanların içine girdiği öte dünyalara dalıyor. Fener öyküleri ise diğer
kenarını yakalıyor örtünün; burunlarda, adaların en uçlarında, kasabaların
açıklarında unutulmuş deniz fenerlerindeki bekçilerin hayatlarını gözlüyor. Gece
yolculuğu sevenler için yirmi yedi öykü. Yolunuz açık olsun.
(Tanıtım Bülteninden)
Ertuğ Uçar, Bir
Çift Ayak, Can
Yayınları
Bir
Çift Ayak, edebiyat okurlarının Yalnızlığın 17 Türü, Rüya Arızaları, Dünyayı Seyretmek
İçin Bir Yer ve Ormanda Kaybolmak kitaplarıyla tanıdığı Ertuğ Uçar'ın ilk uzun
anlatısı. Ertuğ Uçar deniz fenerlerini mekân olarak kullandığı nitelikli öyküleriyle
dikkat çekmiş, öykü dünyası içinde kendine özel bir alan açmıştı.
Bir
Çift Ayak'ta dünyaya bir dairenin penceresinden bakıyoruz. Anlatıcı, yüksek
yapı bloklarının şehrin karakterini belirlediği günlerde, yakın gelecekte,
belki de bugün İstanbul'da yaşamaktadır. Otuz altıncı kattaki dairesinin
penceresinden sınırları silikleşmiş şehri, uzak bir bilimkurgu imaj gibi
seyreder. Bir gün salonunun duvarında sıradan görünen bir çatlağa rastlar.
Keşfedeceklerinin hayatını değiştirme gücü olacağını bilmeyen anlatıcı
kahramanımız ısrarla bu çatlağı takip edecektir. Bir Çift Ayak, estetik gücü
yüksek, düşünsel arka planı yoğun bir anlatı.
(Tanıtım
Bülteninden)
Ertuğ Uçar, Woolf’un
İzinde,
Can Yayınları
Ertuğ
Uçar, kendi yazma serüveninin geçmişini kurcalıyor bu kitapta. Deniz fenerlerine
duyduğu çocukça bir ilgiyle başlıyor her şey. Sonrası ise yazarın kendisi için
bile beklenmedik şekilde gelişiyor. Üstünkörü bildiği Virginia Woolf ile gerçek
tanışması kırmızılı beyazlı bir deniz fenerini görmek için İngiltere’nin güney
sahillerine yaptığı gezide oluyor. Sonrasında ise kitap kat kat açılıyor.
İngiltere’nin meşhur sisi, Antalya sahilleri, Woolf’un çocukluğu, Deniz Feneri
kitabının ilham kaynağı Godrevy Feneri ve nihayet ilk kitabın yayımlanması.
Bizi Antalya, İstanbul, Eastbourne ve St. Ives arasında dolaştıran Ertuğ Uçar,
çetin bir soruyu cevaplamaya soyunuyor. Yazmaya nasıl başladım? Sıra dışı bir
okuma “serüveni” tutuyorsunuz elinizde… Yolunuz açık olsun.
(Tanıtım
Bülteninden)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder