(1907, Erkinis
(şimdiki adı Demirkent) Köyü, / Yusufeli / Artvin - 1987)
Asıl adı
Mustafa Adil Özder’dir. 1. Dünya Savaşı (1914-1918) döneminde ailesiyle
birlikte Sungurlu’ya göçtü. Öğrenimine orada devam etti. 1920 yılında ailesi
yeniden Yusufeli’ne döndü. 2 yıl kadar babasından ders alan Azmi, daha sonra
Ersis Merkez Numune Mektebi bünyesinde sınavlara katılarak ilkokulu bitirdi.
1923 yılında ise Erzurum Dar-ül Muallimin Mektebine girip 1928 yılında mezun
oldu.
Halk şiirine küçük yaşlardan beri ilgisi olan Azmi, okul yıllarında şiir
yazmaya ve aşıklık geleneğini öğrenmeye başladı.
Erkinisli Azmi 60 yıla varan öğretmenliği ve Kültür Bakanlığında
çalıştığı döneminde dolaştığı ve görev yaptığı her yerde halk kültürüne ilişkin
araştırmalarını sürdürdü.
Yüzlerce makalesi ve yazısı değişik yerlerde yayımlanan Azmi, hemen her
konuda şiir yazdı. Kendi çağdaşlarından Ardanuçlu Efkari (1900-1980), Posoflu
Müdami (1902-1967) gibi birçok aşıkla karşılaştı ve bu karşılaşmaları
belgeledi.
Azmi’nin “Yusufelili Muhibbi” (1940), “Türk Çoruh’ta Kurtuluş ve
Anavatana Kavuşma Anlamı”, “Doğu İllerimizde Aşık Karşılaşmaları (1965), “Yusufelili
Aşık Muhibbi ve Mevlid-i Şerif” (1968), “Yazı ve Resimlerle Çevre İncelemesi,
Artvin İli 1” (Abdullah Aydın ile birlikte, 1969), “Artvin Folkloru 1” (1970),
“Artvin ve Çevresi, 1828-1921 Savaşları” (1971), “Tarihte Çıldır (Ahıska)
Atabeyleri ve Torunları” (1971), “Resimli Artvin İli Bilgileri 1” (1971),
“Muhibbi ile Esmahan Hikayesi” (1976) adlı kitapları yayımlanan Azmi’nin
özellikle Artvin ve Kuzeydoğu Anadolu aşıklık geleneğinde önemli çalışmaları
oldu.
Ayrıca 16. yüzyılda yaşamış Bektaşi şairlerinden bir Azmi daha
bulunmaktadır.
Azmi’nin şiirlerinin bir bölümü Hayrettin Tokdemir tarafından “Yusufelili
Azmi” (1997) adıyla yayımlandı.
Kaynaklar:
Şiirlerinden
Seçmeler:
DAĞLAR
Çıksam üstünüzden baksam sılaya
Tepeleri göğe yaklaşan dağlar
Hazırlanmış gibi göğü delmeye
Sivri tepeleri oklaşan dağlar
Başka güzellik var yağmur karında
Dertlere şifadır bugün yarın da
Bekçileşmiş durur yurt kenarında
Çelik kale gibi sıklaşan dağlar
Hiçbir duruş var mı böyle heybetli
Başları dimdiktir değil gurbetli
Sılasından ayrı biraz hasretli
Uzaktan uzağa koklaşan dağlar
Sümbül kokusudur esen rüzgarı
Bir beyaz çiğdemdir yazınki karı
Bir mevsimde zümrüt birinde sarı
Kışın pamuk giyip aklaşan dağlar
ESİRGER
Mecnun olduk bir Leyla’nın özüne
Sitemkardır gelmez derman esirger
Derim lütfet içem aşkın zehrini
Süründürür katle ferman esirger
Zulmü hem çok hem de cilve naz onda
Gönül tellerini çalar saz onda
Gülşen onda bahar onda yaz onda
İlaç kendisidir derman esirger
Bilmez çektiğimiz cevr ü cefayı
Merhametsiz zulmü yüz bin defayı
Böyle gider esirgerse vefayı
Azmi de elbet ki bir can esirger
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder